Her zaman üzerine basa basa söylediğim şeyi tekrar ederek bugünkü yazıma başlamak istiyorum. Nedir sözüm? “Siyasetin görünen tarafına değil, görünmeyen tarafına bakmak lazım” dediğimi beni okuyan herkes bilir. Siyasetçiler bir konuda açıklama yaptıklarında onların kamuoyu önünde söylediklerine değil, olayların arka planına bakarak karar vermek lazım. Örneğin istifa eden belediye başkanlarıyla ilgili söylenenlere bakıldığında kimisi için FETÖcü, kimisi için ihalelerinde sorun var, kimisi için de farklı şeyler söylendi ama bana göre aslolan, bunların tamamının şahsi oylarının AK Parti’nin oylarının gerisinde kalması nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan tarafından görevden alınmış olmalarıdır. Ankara’da yapılan anketlerde Melih Gökçek’in oyu yüzde 35’lerde kalırken AK Parti’nin oy oranı yüzde 45 civarında olmuş, bu da partinin Melih Gökçek’i taşıdığı anlamına geliyor ki buna hiçbir siyasi parti lideri müsaade etmez. Diğer istifa eden belediye başkanlarının durumu da üç aşağı beş yukarı aynı durumda. Kadir Topbaş da farklı değil, aynı şekilde oy oranı partinin gerisine düşmüş durumdaydı.
Samsun’da durum nedir derseniz, Vezir Hazretleri’nin oyu AK Parti’nin gerisinde. Üç dört hafta önce Ankara’dan gelen ekip Vezir Hazretleri’ne istifa etmesi gerektiğini söylemişti. Daha önce de yazdığım gibi bu tür krizleri yönetmede Vezir Hazretleri’nin üzerinde adam tanımam. Allem eder gullem eder, adamını bulur işi çözer. Samsun gibi karışık bir şehirde dört dönem üst üste belediye başkanlığı yapmak öyle kolay bir şey değil, ancak onun gibi kafasında elli tane tilki biri birine değmeden dolaşan adamlar bunu becerirler. Bir ay önce şehre iki belediye başkanıyla bir bakan gelmiş, Vezir Hazretleri’yle gizlice buluşmuş ama olayı bazı gazetecilerin görüntülemesi sonucunda dost ziyareti diyerek kapatmaya çalışmışlardı. Daha sonra da Ankara’dan üç kişilik bir heyet gelerek bir akşam Belediye’de toplanıp istifasını istemişlerdi. Bu dediklerim hikâye değil, açık ve net bilinen şeylerdi. Geçtiğimiz haftalarda da Vezir Hazretleri’nin yolcu oluğunu bu köşeden sizlerle paylaşmıştım.
Ancak Vezir Hazretleri her zaman yaptığı gibi yine son bir hamle yaparak krizi çözme noktasına getirdi. İlk seçilip göreve geldiği dönemde yaptığı ilk icraatlardan birisi olan ve her fırsatta Belediye’yi her ay iki milyon liralık zarardan kurtardım diyerek övündüğü Halk Otobüsleri’ni özelleştirme projesi daha sonraki dönemlerde de devam etmişti ve Belediye’ye ait 110 otobüsün tamamına yakınını özelleştirip Belediye’yi büyük bir yükten kurtarmıştı. Gerçekten bu özelleştirme hem Belediye’yi büyük bir yükten kurtardı hem de yüz civarında insana yeni bir iş imkânı sunmuştu. Aynı Vezir Hazretleri şimdi kalkıp 70 tane otobüs almış ise bunda mutlak surette bir bit yeniği olmalıydı. Bu otobüslerin tanesi en az 300 bin lira, büyükleri 500 bin lira. 70 tane otobüse ödenen para en azından yirmi beş milyon lira civarında bir para. Bir de bu yetmiş hattı kiraya vermiş olsaydı hat başına en az 250 bin lira alacağını düşünürsek, oradan da 17 milyon civarında bir para alacaktı ve toplamda Belediye’nin kasası 40 milyon lira gibi yüksek bir paraya sahip olacaktı.
Belediye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik krizi bu şehirde bilmeyen yok. Yaklaşık 800 milyon lira civarında borcu olan bu Belediye durup dururken 40 milyon lira gibi yüksek bir parayı neden kasasından çıkardı derseniz, tamamen duygusal bir durum olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu para kime gitti? Reis’e yakın işadamı Ethem Sancak’ın sahibi veya ortağı olduğu BMC firmasına gitti. Gitmesine gitti de karşılığında ne alındı derseniz 2019 yılına kadar koltukta kalma garantisi alındığı kanaatindeyim. Bunu nereden biliyorsun derseniz önceki gece istifasını duyuran Mustafa Yurt saçma sapan bir istifa gerekçesi sundu. Neymiş efendim bazı internet sitelerinde zatı şahaneleriyle ilgili çıkan haberler nedeniyle Belediye yıpranıyormuş da muş, muş, muş da ondan zatı şahaneleri emekliye ayrılma kararı almış. Zaten zatı şahaneleri şimdiye dek iki kez emekliye ayrılmışlardı. İlk emeklilikleri Karayolları’nda Bolaman tünellerinde kontrol mühendisi iken orada birtakım şayiaların ortaya çıkması sonucunda emekliye ayrılmıştı. Daha sonra ben Belediye’de olduğum dönemde Vezir Hazretleri onu almak istedi, ben olmaz deyince alamadı. Ben ayrıldıktan sonra aldı O’nu. Fen İşleri’nde belli bir dönem çalıştıktan sonra tekrar ayrılıp müteahhitlik belgesi alıp özel bir firmaya kiraya verdikten sonra tekrar Belediye’ye dönmüştü. Sizin anlayacağınız Vezir Hazretleri’nin vazgeçilmezlerindendi.
Şimdi Vezir Hazretleri istifası istenince soluğu Ankara’daki para babalarının yanında alıp yeni bir çıkışla onlara formül sundu ve dedi ki “Ne isterseniz yapayım, yeter ki bir buçuk yıl daha orada oturayım. Şayet ayrılırsam Samsun’da duramam. Siz bana bu konuda ne talimat verirseniz ben uygularım, hiç canınızı sıkmayın”. Onların da “Tamam olur ama bazı icraatlar yap, en çok tepki çeken bürokratlarını görevden al. Bu işi bir müddet daha yürüt” dedikleri kanaatindeyim. Mustafa Yurt’un istifası da bu minvalde yapılan bir istifadır, yoksa aynı Mustafa Yurt daha önce SAMGAZ’la ilgili rest çekip gitmişti. Vezir Hazretleri de yanıp tutuşup gidip O’nu evinden almıştı. Şimdi ne oldu da adamı odasına çağırıp istifasını aldı? Adamın, Vezir Hazretleri’nin odasından çıkmasıyla özel kalemden istifa dilekçesi için boş kâğıt istemesi bir olmuş. Garibim ne kadar sinirlenmiş ki odasına kadar inmeden anında oracıkta istifasını sundu. Neden bu işler öyle göründüğü gibi değil? Niçin söylenenlere bakmayın, olayların arka planına bakın dediğimi şimdi anladınız mı? Olay öyle söylendiği gibi basit bir sitenin yaptığı haber sonucu alınan karar değil talimatla alınan bir istifa kararıdır haberiniz olsun. Sanırım matlup hasıl oldu. Bugünlük de bu kadar. Hoşça kalınız.