Gezi olayları.17 ve 25 Aralık kimine göre darbe,kimine göre yolsuzluk operasyonları.30 Mart yerel seçimleri. Ergenekon ve Balyoz davasından tutuklu bulunanların tahliye edilmesi. ''Haşhaşiler, haramzadeler'' tartışmaları.İspat edilemeyen suçlamalar.Adalet ve emniyet teşkilatında meydana gelen görevden almalar,uzaklaştırmalar,tayinler.Dershanelerin kapatılıp kapatılmaması tartışmaları. Ve son olarak Cumhurbaşkanlığı seçimleri.Sayın Başbakanımızın Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, Başbakan kim olacak, sorusu?
Türkiye'de gündem o kadar çabuk değişiyor ki,hızına yetişmek mümkün değil.Hızlı gündem değişikliğine rağmen sıra bir türlü ekonomiye gelmiyor.Asgari ücrete gelen 45 TL'lık zam ve memurların ikinci yarıl yılda zam alamaması bile pek gündeme gelmedi.
Vatandaş kredi kartı batağına saplanmış durumda.Konut ve araç kredileri insanları yıllarca ödemek zorunda oldukları bir borcun altına sokmuştur.Yükselen faiz oranları sonucunda borçlanmanın maliyeti daha da yükselmiştir.İcra daireleri borçlarını ödeyemeyenlerin dosyaları ile dolu.
Ak Partili ekonomistler ekonominin çift taraflı terazi olma özelliğini sonuna kadar kullanmakta ve Türkiye ekonomisini sadece işlerine gelen ekonomik veriler ile açıklamakta. Yıllardır Kişi Başına Düşen Milli Gelir'in yükseldiğini anlatıyorlar. Rakamları yorumlamakta fazlasıyla ustalar. Bu ustalıklarının karşılığını bazıları Başbakan danışmanı olarak aldı.
Ekonomik verilere göre dört kişilik bir ailenin yıllık ortalama geliri kişi başı 11.000 dolar ,toplamda 44.000 dolardır.Türk lirasına çevirdiğimizde ortalama 90.000 TL. Danışmanlar etkileyici. İşlerini iyi yapıyorlar.Asgari ücretle çalışan işçiyi,paranın cebinde olduğuna inandırabiliyorlar. Zenginin daha da zenginleşmesini halkın zenginleşmesi olarak güzel yutturdular.Kimse benim cebim boş , payım nerede, diye sormuyor. Danışman olmayı sonuna kadar hak etmişler.
Ekonomide pembe tablo çizen danışman,gazeteci ve yazarlar gelir dağılımı adaletsizliğini ağızlarına bile almıyor.Kafaları çalışıyor.Konu gelir dağılımı adaletsizliği verileri olduğunda milletin gerçekleri göreceğini biliyorlar.700,000 TL'lık saat takan Eski Bakan ile 10 TL'lik saat takan Soma'lı maden işçisinin aynı hesaba dahil edildiğinin farkına varabilir insanlar.
Çizilen pembe tablonun aksine ekonomi her geçen gün kötüye gitmektedir.Kredi kartı ve bireysel kredilerini ödeyemeyenlerin sayısı sürekli olarak artıyor.Konut ve araç kredilerinde sıkıntı büyük. Gelirini artıramayan ya da sahip olduğu geliri elinde tutamayan insanların bir çoğu borcu borçla kapatma yoluna gidiyor.Bir bankadan kredi çekip diğerini ödüyor.
Borçlanmayı azaltmak için kredi kartına taksit sınırlaması getirildi.Geldiğimiz noktada görünen yasal kısıtlamalar piyasa şartlarına yenik düşmüştür.Borçlanma azalmamış aksine daha da artmıştır.
Şubat ayında yazdığımız ''DOKUZ TAKSİT'' başlıklı yazımızda ekonomide sıkıntılı günlerin kapıda olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştik.
Yasal kısıtlamalar ile küçük delikler tıkayabilir ama sorunu kökünden çözemezsiniz.Borçlanmayı azaltmanın yolu taksit sınırlaması yapmak değil,gelirin adaletli bölüşümünü sağlamaktır.
Asgari ücretliye komik zamlar yaparak ve sabit gelirli memuru enflasyona ezdirerek gelirin adaletli dağılımını sağlamak mümkün değildir.
Üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi .
Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul; Bir kişiye tam dokuz,dokuz kişiye bir pul. taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Düzeni devam ettiği sürece borçlanmanın önüne geçmek mümkün değildir.Danışman ekonomistlerin bilgisine