Son yıllarda yapılan evliliklerinin neredeyse yarısı, evliliğin ilk yıllarında boşanma ile sonuçlanmaktadır. Evlenmeden önce hassasiyetlerini ileri sürerek dini nikahlarını gerçekleştirenler, ayrılırken boşanma ile ilgili dini sorumlulukları hiç dikkate almamaktadır. Ayrılmaların haklı nedenleri elbette olabilir. Ancak, sosyolojik bir tahlil yapıldığında, çoğunlukla, evlenmeden önce evliymiş gibi yaşayanların, evlendikten sonra ayrıldıkları görülmektedir. Bu durumdaki örnekler içerisinde dini hassasiyeti olanların da bulunması, ayrıca araştırılması gereken bir husustur.
Ekonomik nedenler, eşin işsiz kalması, aile büyükleri ile aynı evde oturma, aile büyüklerinin veya eşinin kadını hizmet etmesi gereken bir kişi olarak görmesi, aldatma, eşin evi terk etmesi ya da başka biriyle yaşamaya başlaması, eşlerden birinin psikolojik sorunlarının olması, aşırı kıskançlık, eşler arasındaki cinsel sorunlar. Alkol, kumar ve şans oyunlarına düşkünlük. Dayak, küçük düşürücü davranış ve hareketler. Eşlerin kişilik yapılarının birbirine uymaması. Eşlerin birbirine yeteri kadar zaman ayıramaması. Karşıdaki kişiyi iyi dinlememe, ona kendini ifade imkânı tanımama. Din, mezhep ya da kültür farklılıkları. Samimiyetten ve dürüstlükten uzaklaşma, yalan söyleme. Eşine karşı aşırı müdahaleci, baskıcı ve sınırlayıcı davranma. Eşin her davranışını kontrol etmeye çalışma. Çok fazla soru sorma, yersiz şüpheler ve kuruntular. Kolay incinme, sık sık sitemlerde bulunma. Sorulara cevap vermeme, geçiştirme, yüzeysel cevaplar verme. Gerçek nedenleri bilmeden, öğrenmeden suçlamalarda ve yargılarda bulunma. Daha önceden olup geçmiş olumsuz ve üzücü olayları gündeme getirme ve hatırlatma. Olayları ve eşin hatalarını abartılı bir şekilde ortaya koyma. İlgisizlik, küskünlük ve uzaklaşma ile cezalandırma. Surat asma, olumsuz beden dili kullanma. Aile mahremiyetini bozma, aile sırlarını yabancılarla paylaşma. Sık sık eşin akrabaları ve arkadaşları konusunda suçlamalarda bulunma ve olumsuz ifadeler kullanma. Sorumlulukları yerine getirmekten kaçınma. Karşı taraftan daha fazla fedakârlık ve tavizler bekleme vb.
Genel olarak bu ve benzeri davranışlar, huzursuzlukların çıkmasına neden olmakta, devam eden süreçte de ayrılıklar önlenemez hale gelmektedir. Müslüman, hayatını dini değerler üzerinden yaşamaya çalışır. Huzurun adresi İslamdır, imandır. Boşanmalar, ilk huzursuzlukta başvurulacak yol olarak görülmemelidir. Allah’ın sevmediği helallerden birisinin boşanma olduğu bilinmeli, aile hayatı duygulara kurban edilmemelidir. Huzurlu yaşamanın ve huzursuzluktan kurtulmanın tek çaresi; asr-ı saadeti örnek almak, Peygamberimizin yaşam tarzına bakmak, Alla c.c. hükümlerini yaşamaktır. İslam’ın sunduğu aile hayatını ve yaşam tarzını benimseyen kimseler söz konusu fiillerden uzak olurlar.
İslami hassasiyeti olanların da, aile huzursuzlukları yaşayıp ayrılacak noktaları gelmeleri, İslam’ı gereklerini bilmemelerindendir. Boşanmaların dini sonuçları vardır. Nişanlanırken bile dini hassasiyet gösterip nikah yaptıran aileler -ki doğru bir karar değildir- ayrılırken iddet bekleme, mihrin verilmesi, malların paylaşılması, onurun korunması, çocukların geleceği gibi çok önem arz eden konularda duyarsızlık göstermektedirler. Sorunun kimde olduğuna bakılmadan, boşanmanın sonuçları neyi gerektiriyorsa bunların yerine getirilmesi bir hukuktur. Hak ihlaliyle ortaya çıkacak yeni sürecin taraflara hayır getirmeyeceği bilinmelidir.
Aile içi sorunlar, boşanma ile değil anlaşma ile çözülmelidir. Evlilik nikahla kurumsal ve hukuki bir statü kazanmaktadır. Sonrasında muhabbet ve sevgi tarafların birbirine olan sadakati ve samimiyetiyle gelişmektedir. Hiçbir dünyevi kaygı ve menfaat, evliliğin ahirete dönük güzel kazanımlarını ortadan kaldıracak sonuçlara dönüştürülmemelidir.