Böyle Giderse Eğer Sosyal Devlet Yıkılacak mı?
SSGSS reformuna bağlı olarak ülkemiz Sosyal devletlikten çıktığını anlatıp duruyor KESK, TTB, TMMOB ve diğer STÖ. Ancak ülkemizdeki kamuoyunun duyarsızlığı halen devam etmekte. Ne zaman merak ediyorum ne zaman gördükleri rüyalarından uyanacak ülkemiz yurttaşları? KESK, TTB, DİSK,TÜRKİŞ,TMMOB ve diğer EMEK bileşenlerinin korkuları olan SOSYAL DEVLETİN YIKILACAĞINA olan endişelerini aşağıda okuyacağınız satırlarda çok net bir şekilde ifade ediyorlar. Nüfusun önemli bir bölümünü dışarıda bırakan, prim borcu olduğu taktirde sağlık hizmeti vermeyen, buna karşılık katılım payı-öğretim üyesi farkı- otelcilik hizmetleri farkı
benzeri ilave ödemelerin giderek çeşitleneceği ve artacağı bir GSS sistemi. GSS bütçesi açık vermeye başladığında prim ve katılım paylarında artış veya teminat paketinde daralma, hatta ikisi birden. Aile hekimi muayene hastanelerine ve işletmelere dönüştürülmüş, bir bölümü özelleştirilmiş, kalanı ise özel sektörün saldırgan rekabetine dayanamayıp geriletilmiş. yetersiz ve küçük bir kamu sağlık sistemi ve onun karşısında kamudan artırılan kaynaklar ve hastalardan alınan paralarla karlılık oranları artan, gittikçe de sektörün belirleyicisi olan özel sağlık sektörü. Bu özel sağlık sektörü karşısında yalnızlaştırılmış ve alacağı her sağlık hizmeti için giderek artan miktarda ödemeler yapması gereken, yapamadığı taktirde hizmete ulaşamayan sigortalılar. Asli işlevi, özel sağlık sektörüne kamusal havuzdan kaynak aktarmak finansman modeli. İşte GSS"li Türkiye"nin muhtemel fotoğrafı. Aslında GSS"nin bütün hikayesini neo liberalizmin 20 yıllık Sosyal Devlet Yıkılacak Elbet sloganında okumak mümkündür. Sosyal Güvenlik Reformu nun ilk ayağı 18 Nisan 1999 da yapılan genel seçimlerden sonra Temmuz ayında Meclise gelmişti. Bu dönem DSP, MHP, ANAP koalisyonu vardı. Üç partinin seçmen desteği %50"nin üzerindeydi. Bu tasarıyı hazırlayan iktidar bu desteğe çok güveniyordu. Ancak hiçte umdukları gibi olmadı. Tasarının meclise gelmesiyle, halk ile iktidar karşı karşıya geldi. Özellikle emeklilik yaşının kadınlarda 58, erkeklerde ise 60 yaşına yükseltilmesi, prim ödeme gün sayısının 5000 günden 7000 bin güne çıkarılması büyük tepkilere neden oldu. Tasarıya karşı bir araya gelen işçi ve kamu çalışanları sendikaları, Meslek odaları, emekli dernekleri emek platformu nu kurdular. Türkiye çapında eylem ve açıklamalar yapılarak, mezarda emekliliğe karşı bir duruş sergilendi. Bu mücadelenin en büyük eylemi 24 Temmuz"da 400 Bin kişinin katıldığı Ankara mitingiydi. Bütün bu tepkilere rağmen DSP-MHP-ANAP hükümeti 17 Ağustos depremi acılarının yaşandığı günlerde 4447 sayılı yasayı TBMM"den geçirdi. O dönemde başta bugünkü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, Refah Partisinde siyaset yapan, AKP döneminin önemli isimleri gerek yapılan sokak eylemlerine katılarak destek vermek suretiyle, gerekse tasarının görüşmeleri sürecinde meclis içinde yaptıkları muhalefetle yasanın çıkmasına karşı çıktılar. Daha sonra da yasanın iptali için Anayasa mahkemesine başvuran o günün Refah partilileri, daha sonra AKP saflarında 4447 sayılı kanunu mumla aratır nitelikli SSGSS yasasını çıkarmakta sakınca görmediler. Bütün karşı çıkışlara rağmen 4447 sayılı kanunu çıkaran dönemin iktidar partileri, 2002 yılında yapılan seçimlerde parlamento dışında kalarak bedel ödediler. Şimdi yeni yürürlüğe giren SSGSS yasasının olumsuzlukları ortaya çıktıkça AKP"nin de cilası dökülecektir. 1999 yılında 4447 sayılı yasayı çıkaranlar artık Türkiye "de Sosyal Güvenlik sisteminden kaynaklanan sorunlar yaşanmayacak ve sistem açık vermeyecek diyerek toplumu ikna etmeye çalıştılar. Ancak aradan 5 yıl geçmeden Sosyal Güvenlikte reform tartışmaları tekrar başladı. AKP"nin iktidara gelmesiyle tek parti iktidarını fırsat bilen uluslararası sermaye kuruluşları İMF ile DB harekete geçtiler. Bu kuruluşların amacı; Sosyal Güvenlik ile sağlığı özel sektörün rant kapısı haline getirmekti. Ancak 1999 yılında yapılan kısmi değişiklikler bunu sağlamaya yetmiyordu. Bu nedenle köklü bir değişime ihtiyaç vardı. Bunu da ancak sırtını uluslararası sermayeye dayamış olan tek parti iktidarı yapabilirdi. İşte şimdi tam zamanıydı. Neo liberalizmin ödünsüz savunucusu olarak yerli ve yabancı sermayenin desteğini alarak iktidar olan AKP, bu iş için biçilmiş kaftandı. Emek platformu zaman, zaman bütünlüklü olarak, zaman, zaman da bileşenlerinden bazılarıyla AKP döneminde de Sosyal Güvenlik ve sağlıkta yıkıma neden olacak uluslararası sermaye programına karşı önemli mücadeleler verdi. SSGSS yasa tasarısının açıklanmasıyla birlikte 2006 yılında önemli mücadeleler verildi. DİSK,KESK,TMMOB ve TTB hükümeti toplumun bütünlüğünü ilgilendiren bu yasayı referanduma götürerek halkın görüşünü almaya çağırdılar. Bu gerçekleşmeyince yine bu dört örgüt 27 Mart-1 Nisan tarihleri arasında sivil referandum gerçekleştirdi. Türkiye"nin her yerinde, işyerlerinde, mahallelerde, hastanelerde, meydanlarda kurulan sandıklarda oy kullanan 2 milyon 241 bin 738 yurttaşın % 99.4"ü SSGSS ye hayır dedi. 2007 yılı sonunda başlayıp 2008 yılının ilk 4 ayında da emek platformu önemli mücadeleler verdi. 15 Ocakta İstanbul ve İzmir"den başlayıp, 17 Ocakta Ankara"da sona eren yürüyüşle SSGSS"ye karşı mücadele çıtası bir kez daha yükseltildi. DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB tarafından yapılan bu yürüyüşten sonra, başta Türk-İş emek platformunun diğer bileşenleri de mücadeleye katılmaya başladılar. 13 Mart 2008 tarihinde nerdeyse tüm illerde yürüyüşler ve basın açıklamaları, 14 Mart günü ise 2 saatlik iş bırakma eylemi gerçekleştirildi. Her iki eylemede Türkiye"de uzun yıllardır görülmemiş düzeyde kitlesel katılım gerçekleşti. 14 Mart eyleminden sonra hükümet, emek platformu bileşenleri ile görüşmek üzere tasarıyı bir süre geri çekti. Görüşmelerde bazı ufak iyileştirmeler kabul edildiyse de yasanın genel mantığını değiştirecek hiçbir adım atılmadı. Buna rağmen uzlaşma sağlanmış havası verilerek tasarı tekrar TBMM gündemine alındı. Bunun üzerine DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve TDB" nin çağrısıyla 1 Nisan 2008"de tekrar yürüyüşler ve basın açıklamaları,. 6 Nisan"da ise İstanbul Kadıköy"de miting yapıldı. Bütün bunlara rağmen SSGSS 17 Nisan 2008 tarihinde meclisten geçti. Ancak tartışmalar ve tepkiler devam ediyor. Yürürlüğe giren yasanın olumsuzluklarına karşı tepkiler Herkese Sağlıklı Güvenli Gelecek platformu ile devam ediyor. Biz de Emekli-Sen olarak gücümüzün yettiğince Konfederasyonumuzun diğer Konfederasyonlar ve meslek odalarıyla birlikte yaptığı tüm eylem ve etkinliklerde yer aldık. Bunun yanı sıra emeklilerin örgütü olarak SSGSS"nin emeklilere etkilerini anlatmak üzere eylemler yaptık, hazırladığımız bildiri ve broşürlerle emeklileri bilgilendirmeye çalıştık. SSGSS"ye karşı verilen mücadelelere bir bütün olarak baktığımızda yapılanlar ve yapılmayanlarla derslerle dolu bir süreç yaşandığını görürüz. Yürütülen mücadele, eksiklikleri ve yetersizliklerine rağmen emek hareketi ve sendikaların bütünsel ve kararlı bir duruş sergilemede yaşadıkları sorunlara rağmen önemli deneyim ve moral biriktirdi. Belki SSGSS"nin yasallaşması engellenmedi fakat yasanın teşhir edildi ve yapacağı tahribat konusunda toplum bilgilendirildi. Hükümetin hazırladığı ilk taslaklar dikkate alındığında, yasanın temel parametrelerinde olmasa da pek çok noktasında hükümetin geri adım atmasını toplumsal muhalefetin başarısı olarak kabul etmek gerekir. Elbette daha kararlı, daha bütünsel bir toplumsal muhalefetle daha fazlasını yapmak ve SSGSS"yi püskürtmek mümkün olabilirdi. Bundan sonra yapılacak olan SSGSS"nin yaratacağı tahribata karşı toplumsal muhalefeti örgütlemektir. Ne Dersiniz Sevgili Okurlar Böyle Giderse Eğer Sosyal Devlet Yıkılacak mı?