Esasında o kadar dertliyiz ki, şu son zamanlarda yapılan öğretmenlerin branş değişikliği, sınıf öğretmenlerinin birazcık derdine derman oldu. Neresinden başlasam ve nasıl anlatsam bilemiyorum demiyeceğim ve branş yerine dahi konmayan, sınıf öğretmenliği daha türkçesi ilkokul öğretmenliğinden bahsedeceğim.
Göreve yeni başladığınız zaman, milli eğitim müdürlüğünde çalışan bilimum lise mezunu düz memurlar, sınıf öğretmeni misin, branş öğretmeni misin? diye sorarlar. Hay diline eşek arısı soksun. O sınıf öğretmeni dediğin ve bilmediğin, senin okumadığın ve mezun olmadığın sınıf öğretmenliği de diğer branşlar gibi bir branştır. Branşın nedir? diye sorman daha doğru bir soru olur, sevgili memur kardeşim.
Sevgili okurlar, yaklaşık beşbuçuk yaşından beri okula giden, onyedi yıl öğrenciliği ve onbir yıl da öğretmenliği olan bir kardeşinizim. Sıradan bir köylü çocuğuyum. Samsun'un Çarşamba ilçesine bağlı halkı çerkez olan bir köyde dünyaya geldim. Çiftçi bir babanın ve ev hanımı bir annenin, altı çocuğundan biriyim. İçinizden ve sıradan biriyim anlatmak istediğim.
Fakat malumunuz ülkemizdeki devlet memurluğu girmesi en zor olan bir iş alanı. Yine malumunuz olduğu üzere dünyanın en garanti mesleği, Tükiye'deki devlet memurluğu olarak bilinir. Buraya kadar her şey normal olarak algılanabilir. Yine normal algılanabilecek bir diğer bilgi, Türkiye'nin en geniş teşkilatına sahip kurumu, Milli Eğitim Bakanlığı. Ve yine, dünyanın en büyük kurumu olarak da bilinir. Çünkü tüm il, ilçe, belde, köy ve mahallelerde teşkilat yapısı olan bir devasa müessese.
Ve yine altmış beş milyon Türkiye nüfusunun dörtte biri olan, onbeş milyon öğrenci ve bir milyona yaklaşan öğretmeniyle kocaman bir aile. Bu kadar büyük bir yapının iyi ve kaliteli yönetilmesi, ancak paydaşlarının bu durumun bilincinde olmasıyla ve olumlu katkı vermeleriyle mümkündür. Aksi takdirde bir zincirin sağlamlığı, en zayıf halkanın sağlamlığı kadar olacaktır.
Kamuoyunda eğitim camiasında kopan fırtınanın bir nedeni de, benim âcizane fikrim olarak bu tespitimdir. Yeni kademeli eğitim sistemi ile ilgili eğitimcilerin görüşleri olarak, bir görüş de bu olabilir.
Malumunuz olduğu üzere, yeni kademeli eğitim sistemi ile eski beşinci sınıflar, ortaokul birinci sınıf olduğundan, bu sınıfların derslerine branş öğretmenleri giriyor. Dolayısıyla sınıf öğretmenleri beşinci sınıfları okutamayacağından oluşan fazlalık sınıf öğretmenleri, yan alanları olan branşlara geçtiler. Vay efendim sınıf öğretmeninden branş öğretmeni olur mu? Eğitimi katlettiler falan filan. İşin ilginç tarafı da bu tip yaklaşımlarda bulunanlar kendi mezun oldukları alan dışında görev icra eden arkadaşlarımız.
İnsan birazcık eğri oturur, doğru konuşur. Sen kendin zaten senin deyiminle çakma öğretmensin. Niye başkalarıyla uğraşıyorsun ki. Bu işin başkaca bir çözümü vardı da milli eğitim bunu yapmadı mı? Yok öyle bir şey, üç kuruşa beş köfte yok.
Gelelim pencerenin diğer tarafına. Bu konuda efendi insanlar, mütevazı eğitimciler, çileyi çeken gerçek sınıf öğretmenleri çok dertli de ondan biraz hararetim yüksek. Mazur görün arkadaşlar. Ben sınıf öğretmenliğini ilk tercihim olarak yazmış, kazanmış, okumuş, yıllardır da sadece kadrolu olarak yapan biriyim. İlçeye elli kilometre mesafede, beş yıl yalnız çalışmış biriyim. Bu konuda şaka kabul edemem.
Önceleri sınıf öğretmenliğini ihtiyaç sebebiyle her kesimden insanla doldurursan, şimdi boşaltmak zorunda kalırsın. Sınıf öğretmenliğini, mezunu olmayan biri yapabiliyorsa, branş öğretmenliğini de mezunu olmayan, yan alanı olan biri yapabilir. Burada önemli olan ihtiyacı en uygun şekilde karşılamaktır. Yoksa ilime ve tahsile bir sözümüz yoktur. Öğretmen lisesi mezunu arkadaşlarım yanında, bir düz ortaokul ve meslek lisesi mezunu olarak ben öğretmenim demeye hicap ederim. Çünkü benim üniversitede gördüğüm öğretmenlik derslerini arkadaşım lisede görmüştür. Bu derece ilme saygım vardır. Ancak şu sınıf öğretmenliğini de hafife almayın.
Kısacası bakanlığın müdür rotasyonundan sonra yaptığı en elzem iş, alan değişikliğidir. Hayırlı uğurlu olsun. Kalın sağlıcakla.