Her zaman söylediğim ve söylemeye devam edeceğim bir söz var, Dürüstlüğün bir bedeli var ve dürüst olmak isteyen de bu bedeli ödemeli gerçekten doğruları konuşmak, yazmak, ortaya çıkarmak fevkalade cesaret ister, sadece cesaret yetmez, bazen ekonomik güç ister, bazen ekonomik güç de yetmez inanç ister. Gazetecilik mesleğine başladığımız gün topluma ne vaat ettiysek, bu güne kadar en ufak bir taviz vermeden uyguladık. Belki bedelini biraz ağır ödedik ancak hiç önemli değil, önemli olan toplumun doğruları öğrenmesidir. Bu konuda o kadar dirençle karşılaştık ki anlatamam. Bazen abone olan insanlara baskı yapılıp, abonelikleri iptal ettirildi, bazen reklâm aldığımız firma sahipleri aranarak, her türlü baskı yapılmak suretiyle, reklâmları iptal ettirildi, bazen elinde siyasi güç olanlar güçlerini ortaya koyarak reklâm veren firmaları tehdit ettiler ama havalarını aldılar, bu anlattıklarımın dışında yaşadıklarımızı bildiğinizden, daha fazla detaya girmek istemiyorum. Türk toplumunun en güzel özelliklerinden birisi de şüphesiz mazlumdan yana tavır almasıdır. Yaşadığımız olaylar sonucu, halkımızın bizlere sahip çıkıp, gazetemizin okunma oranında bir numaraya oturtmuş olması tüm yaşadığımız olumsuzlukları bize unutturmuştur. İnsanımız sessiz ama asla tepkisiz olmadığını bir kez daha bizlere gösterdi. Gazetemiz her gün mübalağa etmeksizin tamı tamına otuz beş bin kişi tarafından okunmaktadır. Böyle bir rakam değil ilimizde, Karadeniz bölgesinde dahi yok. Bizi Trabzon"da yayınlanan Taka Gazetesi takip ediyor. Bu da toplumumuzun olaylara ne kadar duyarlı olduğunu ve haklı olan insanlara nasıl destek olduğunu göstermektedir. Bu açıklamayı yapma nedenime gelince, bu işin ne kadar zor bir iş olduğunu aşağıdaki yazıyı okuyunca göreceksiniz. Ailece görüştüğünüz veya geçmişte merhaba dediğiniz insanların, yanlışını yazmak o kadar kolay olmasa gerek. İşte buraya kadar yazdıklarımı bu sebeple yazdım. Gazeteciliğe getirdiğimiz yeni boyutu da böylece anlamış olacaksınız. Gelelim sadede, bugün dört yıl boyunca birlikte çalıştığım, Grup Başkan Vekilliği yaptığım, hatta ailece seyahatlere gittiğim ve sevdiğim, iki eski Belediye Başkanı arkadaşımın iki yanlışından bahsedeceğim; Birincisi bugünkü manşet haberimizden de anlaşılacağı gibi, bir firma eski Gazi Belediyesi"ne seçimlerden birkaç gün önce, yüklü miktarda fatura kesmiş ve bu fatura yeni Belediye Başkanı tarafından ödenmeyerek mahkemelik olmuş. Diyeceksiniz ki gariplik bunun neresinde, firmanın yaptığı işi alamaması karşısında mahkemeye vermesi gayet normal ancak, ortada böyle bir iş var mı, yok mu, varsa nerede? Faturada belirtilen fiyatlar gerçek mi, şişirme mi? Ayrıca bu işi yapan firma sahibinin, AK Parti İlkadım Belediye Meclis Üye Adayı olduğu dönemde mi yapılmış? Yoksa daha önce mi? Bu arkadaşımız daha önce de İlkadım Belediyesinde Meclis üyeliği yaptı mı? Yaptı ise o günkü Belediye Başkanı arkadaşımızın onunla ilgili görüşü nedir? İlkadım Belediye Başkanlığı"nı AK Parti kazanmış olsa idi o arkadaşa verilen söz ne idi? Bu arkadaşın üzerinde ısrarla durulma nedeni neydi? Sizin anlayacağınız gerek siyasi, gerekse ticari sicili nasıl bir arkadaş olduğunu biraz izah etmek gerektiği kanaatindeyim. Yukarıda sorduğum soruların cevabını arkadaşımızı tanıyan herkes bilir, tanımayanlara sıra gelince, onlar da bugünkü manşet haberimizi okursalar yeterli bilgiye sahip olurlar. Burada asıl üzerinde durulması gereken konu bu arkadaşımızı siyaset arenasına alanların irdelenmesidir. Bu arkadaşımız daha önce Ahmet Okuyucu Bey"in Meclis Üyesi olurken, teşkilat şiddetle karşı çıkmasına rağmen, Ahmet Bey"in ısrarı ile listeye girmiş, daha sonra Ahmet Bey"in köylüsü olmasına rağmen, adama kan kusturmuştur. Neticede Ahmet Okuyucu Bey"i Refah Partisinden dışlatıp, kendisi aday olmuş, ancak kazanamamış, Ahmet Okuyucu Bey"e en büyük zararı vermiş bir arkadaşımızdır. İhsan kurnaz İlkadım İlçesi"ne İlçe Başkanı olarak atanınca, sırf Doğu Karadeniz düşmanlığında beraber olmak adına, bu arkadaşı teşkilata almış, daha sonra ise Meclis Üyesi olmasını temin etmiştir. Ekonomik açıdan sıkıntıda olduğunu bilen teşkilat, Süleyman Kaldırım"a baskı yapmak sureti ile o faturaların kesilmesini temin etmişlerdir. Süleyman Kaldırım boğazından tek kuruş haram girmemiş bir insan olmasına rağmen, teşkilatın zorlaması ile böyle bir hatayı yapmak zorunda kaldığına inanıyorum. Seçimden sonra Necattin Demirtaş Bey hayli baskı yapılmasına rağmen, bu parayı ödememiş şayet ödenecekse, Meclis kararı ile ödensin demiş. Bunun üzerine olay mahkemeye intikal etmiştir. Bu olay bizlere ders olması gereken önemli bir olaydır. Partiler teşkilatları oluştururken çok hassas davranmak zorundadırlar, aksi halde dönen dolapları hep birlikte görüyoruz. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ikinci konuya giremeden bana ayrılan yer bitti. Nasip olursa bir başka yazıda diğer konuyu detayları ile paylaşmak üzere, kalın sağlıcakla
BU GERÇEKLERİ TOPLUMUN BİLME HAKKI VAR
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.