Sandığa gitmeye 4 gün gibi kısa bir süre kaldı. Ülkemiz ve şehrimiz için hangisi hayırlısıysa Rabbim onu nasip eylesin diyerek bugünkü köşeme başlamak istiyorum. Son günlerde yaptığımız bazı haberler ve köşe yazılarımla ilgili bazı okurlarımızdan tepki geldi. Bir kısmı iyi niyetli yapılan eleştiriler olup bunlara saygı duymaktayım. Ancak seçimin başından beri klavyenin başına geçip 1-2 aday adına sosyal medyayı kullanmayı adet haline getiren bazı alçak ve şerefsizlerin yaptıkları ahlaksız yorumlarla ilgili mahkemelerde hesaplaşacağız. Biz kimseye özel bir husumet beslediğimizden değil, doğruları yazmak adına köşe ve haber yazarız. Bunları yaparken de aldığımız reklamlar doğrultusunda değil, vicdanımızın doğrultusunda yazıp çizeriz. Reklam veren adayların haberlerini yapmak gazetelerin görevleridir. Neticede herkes işini yapmakta, siyasetçiler kendi işlerini yaparlar, gazeteler de kendi işlerini yaparlar. Köşe yazarları ise bunlara bağlı kalmaksızın vicdanlarına göre toplumu aydınlatmakla görevlidirler. Biz de elimizden geldiği kadar bunu yapmaya çalışmaktayız, bunun dışında kim ne diyorsa asla ve kat’a itibar etmeyiz.
Adaylarla ilgili şahsi kanaatlerimi bugüne kadar beyan etmedim. Zira benim kanaatimden ziyade toplumun kanaatinin önemli olduğunu düşünerek bu konuya hiç girmemeye çalıştım. Ancak hangi adayın neden aday olduğunu, adayların peşinde dolaşanların amaçlarının ne olduğunu yazmaya çalıştım. Örneğin iki Adem’in farklı adayların peşinde neden koştuklarını yazmaya çalıştım. Her ikisi de siyaseten bittiklerinden kendilerine yeni bir yol bulma çabasındalar ama bana göre nafile. Adaylardan Erhan Usta’nın yaptığı meydan mitinginden sonra daha önce yazdıklarımda ne kadar haklı olduğum bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Cumhuriyet Meydanı’nın dörtte biri dahi dolu değildi, bin kişi dahi yoktu orda. Bu dediklerime bazıları kızacak ama üç gün sonra sandığa gittiğimizde her şey ortaya çıkacak. Her şeye rağmen neden AK Parti başlıklı yazıma yorum yazan bazı okurların müşahhas örnek göstermemi istediklerini görünce bu yazımda güncel örnekler vererek neden AK Parti dediğimi biraz daha detaylı açıklamaya çalışacağım.
Belediyecilik her ne kadar yerel idarecilik ise de genel idareyle bağlantılı çalışmak zorunda olan kurumlardır. Hizmet etmek için gerekli olan bütçeden tutun da bürokraside aşması gereken pek çok hizmeti merkezi Hükümetle çözmek zorundadırlar. Örneğin İlkadım Belediyesi’nin yaptırdığı gençlik merkezinin yerini İlkadım Belediyesi verdi. Üstündeki binayı Gençlik ve Spor Bakanlığı yaptı. Bunu muhalefet belediyesinin yapma imkânı olamaz. Aynı şekilde bir önceki dönemde Necattin Başkan döneminde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuyla ilgili İlkadım Belediyesi’nin eski Yimpaş’ın bitişiğinde bulunan otopark ile ilgili Bakanlıktan almak üzere Ondokuzmayıs ilçesinde sevgi evleri yapmış olmasına rağmen arsanın İlkadım Belediyesi’ne devri yapılmamıştı. Erdoğan Tok Belediye Başkanlığını kazanınca o arsayı devraldı. Ben şahsen Necattin Demirtaş’ı severim onu PKK ile asla bağdaştırmam ama Okuyucu’nun yaptığı gibi “Biz HDP’ye oy vermiyoruz, onlardan oy istiyoruz, bir oyla dahi iktidar olunur” ifadesini kullanmış olsaydı onu da acımasızca eleştirirdim.
Şahsen benim için seçimi kim kazanırsa kazasın umurumda değil ama İlkadım halkı merkezî Hükümetten destek alması için AK Partili Erdoğan Tok’un seçimi kazanması halinde çok daha fazla hizmetler alacağı açıkça ortadadır. Ayrıca tüm belediyeler için durum farklı değil. Belediyeler şu anda borç batağına girmiş durumdalar, Canik Belediyesi iki aydır maaş ödeyemedi. Orada AK Partili İbrahim Sandıkçı’nın dışında kim kazanırsa kazansın işçi maaşlarını ödeyemez. Sandıkçı’nın Maliye Bakanı ile olan diyaloğunu biliyorum, o nedenle Canik için en verimli aday Sandıkçı’ydı. Seçimi de açık ara alacağı ortada, öyle bazılarının dediği gibi rakipleriyle arasında az bir oy farkı değil, çok oy farkı var.
Tekkeköy’de de durum farklı değil Mustafa Candal çok eski bir arkadaşım, severim de onu ama iş başka aşk başka. Tekkeköy’de hizmet almak için Hasan Togar’ın seçilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Zira Hasan Togar gerek oradaki büyük sanayicilerden gerekse merkezi Hükümetten çok güzel destekler alacağı kanaatindeyim. Büyükşehir konusunda bir şey dememe gerek yok. Mustafa Demir Bakanlık yapmış bir isim, Atakum’daki raylı sistemi nasıl yeraltına alacaksınız diye sorduğumda, o konuyu Ulaştırma Bakanı ile görüştüğünü, o işi Ulaştırma Bakanlığına yaptıracağını söyledi bana. Bu gerçekleri yazmak zorundayız, bizim derdimiz eşimiz dostumuzu işe sokmak veya egomuzu tatmin etmek değil. Şayet öyle olsaydı can düşmanlarımızla dolaşan Belediye Başkan adaylarını yerden yer vururduk. Amaç üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Bu şehir hizmeti kimlerle alacaksa onlara destek vermek zorundadır. Ancak yapılacak her yanlışı da seçimden sonra anında buradan yazacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Sanırım matlup hâsıl oldu, kalın sağlıcakla.