BU İNSANLAR NE YAPMAK İSTEDİKLERİNİ BİLİYORLAR MI?
Yaklaşık otuzbeş kırk yıldır terör belasıyla boğuşuyoruz. Bu uğurda harcanan para ile ülkemiz abad olurdu, otoyollar tamamlanır, okullar yapılır, hastaneler ikiye üçe katlanırdı. Bunca yoğun çalışmaya rağmen ne yolllarımız yetiyor, ne hastanelerimiz yeterli, ne de okullarımızın fiziki imkânları yeterli olmakta. Yetmişli yılların sonunda duymaya başladığımız ‘Apo’ kelimesinin ne anlama geldiğini o dönemde bilmiyorduk. Ne zaman ki terör belasıyla karşılaştık, bu işin vahametini anlamaya başladık. Peki bu insanların yapmak istediği nedir derseniz, inanın ne yapmak istediklerini ben de bilmiyorum. Bağımsızlık derken ne demek istiyorlar, bu insanların bizden farklı nasıl bir yaşamları var ki bağımsızlık istiyorlar derseniz, 2005 yılında gittiğim KKTC deki durumu gördükten sonra bağımsızlığın ne anlama geldiğine bir türlü anlam veremiyorum.
28 Şubat süreci ile birlikte sıkıntıya giren İmam Hatip öğrencileri, katsayı belasını aşabilmek için yurt dışındaki okullarda eğitim görmeye başladılar. Bizim en büyük çocuğumuz olan Mustafa da aynı sıkıntıyla karşı karşıya gelince, biz de soluğu KKTC de aldık. Liseden sonra beş yıl süre ile KKTC de okuyan oğlumuz, nihayet beş yılın sonunda Üniversiteyi bitirince bizler de anne baba olarak, mezuniyet merasimine gidip çocuğumuzun mutlu gününde onunla birlikte olmak istedik. Yine aylardan Ağustos ayı, hava aynı bugünkü gibi çok sıcaktı. Aile boyu, önce Ankara Esenboğa’ya ardından Lefkoşa Havaalanına uçtuk. Havaalanından inip evimize gittiğimizde, ilk işimiz banyoda duş almak olacaktı ki, Mustafa “Öyle sizin istediğiniz zaman su yok, günün belirli zamanlarında suyumuz akıyor, o saatlere denk getirip duş alacaksınız” deyince şaşırıp kaldım.
Gerçekten Kıbrıs’ta su sorunu had safhadaydı. Günün belli saatlerinde sular akıyordu. Akan sular da ya denizden arıtılıyor veya balonlarla Türkiye’den Kıbrıs’a naklediliyordu. Bir kaç gün orada kalınca, insanlarla görüşüp hallerini hatırlarını sorunca, her şeylerinin Anavatan Türkiye’ye bağlı olduğunu, maaşlarının dahi Türkiyeden geldiğini, KKTC’nin bağımsız ülke olmasına rağmen kendi ekonomisini çevirebilecek altyapısı olmadığını, uygulanan ekonomik müeyyideler nedeniyle de ihracat, ithalat dengesinin sıkıntılı olduğunu öğrenince, KKTC’nin Türkiye’nin bir vilayeti gibi hayatını idame ettiren bir ülke olduğunu bizatihi yaşayarak öğrenmiş olduk.
Daha sonra DSİ, KKTC’ye su getirmek üzere bir proje başlattı. Proje Dünyada eşi benzeri olmayan bir ilk olarak, Deniz altından Kıbrıs’a su getiriliyor, yaklaşık 150 kilometrelik bir mesafeye su taşınıyordu. Mersin’de bir Baraj inşa edilmiş, denizin yaklaşık 200 metre dibinden 1600 lük borularla Lefkoşa’ya su nakledilmek üzere çok yüksek maliyetli bir proje başlanmış ve bu proje nasip olursa önümüzdeki günlerde hizmete açılacak. Projenin animasyon çalışmasını gördüm. Çok dehşet bir proje, fevkalade etkilenilecek bir çalışma. Önümüzdeki günlerde KKTC, kalıcı olarak elli yıllık su sorununu çözmüş olacak.
Bu detayı neden verdim derseniz, KKTC bağımsız bir ülke ama bizim için Yavru Vatan ve her derdine derman olmaya çalışmaktayız. Arkasında koskoca Türkiye Cumhuriyeti olan bir ülke, su ihtiyacını dahi, çok uzun yıllar kendi başına çözemeyip, Anavatana çözdürmüş ise, bağımsızlıktan bahseden Terör örgütü neyine güvenip böyle konuşuyor çok merak ediyorum. Kaldı ki orada yaşayan insanların hayat şartları bizden kötü mü, asla değil, hatta bizim bazı uzak köylerimiz onlardan çok daha sıkıntılı dersem abartmış olmam. Bu minvalde olaya bakıldığında, bu insanların ne yapmak istediklerine bir türlü anlam veremiyorum. Keşke onlar da bunun farkına varmış olsalar da bu saçmalıktan vaz geçseler.
Bu olaylar ülke insanını birbirine düşürmek isteyen dış güçlerin tezgâhından başka bir şey olmadığına can-ı gönülden inanmaktayım. Zira halk neyin ne olduğunu bilmeden üç beş provokatörün anlatmasıyla informe edildiğinden yapılmak istenenin kendi aleyhlerinde olduğunun farkında değiller. Bu konuyu birileri çok iyi halka anlatmalı diye düşünüyorum diyor ve sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.