Parti ile davayı birbirinden ayırmak lazım. Parti, iktidara gelmek için kurulan siyasi bir kuruluştur, dava ise insanların inandıklarını hayata geçirilebilmesi için verilen mücadeledir. Bu mücadele zaman zaman parti ile olur, zaman zaman dernek, vakıf ve gençlik örgütlenmeleriyle olur, zaman zaman da farklı sosyal faaliyetlerle olur. Kitle partileri dava üzere kurulmaz, demokrasinin gereği olan siyasi parti kanunlarına göre kurulup iktidar olma mücadelesi verirler. Dava partileri ise gençlik örgütlenmelerinden tutun da dernekleşme, vakıflaşma ve bunun benzeri pek çok alternatif örgütlenmeler aracılığı ile partilerinin altyapısını sağlamlaştırıp bir yandan ülkeye hizmet etme mücadelesi verirken diğer yandan da hem teşkilatlarına hem de ülkeye vasıflı adam yetiştirirler. Halkevlerinin kurulma nedeni CHP’ye adam yetiştirmekti, ülkü ocaklarının kurulma nedeni MHP’ye adam yetiştirmekti, Akıncılar, MTTB, Milli Gençlik Vakfı gibi kuruluşların kuruluş nedenleri de MSP, RP ve devamındaki partilere adam yetiştirmekti. Bu kuruluşların tamamı görevlerini yaptılar. Bir kısmı hala daha ayakta, bir kısmı kapanmış durumda, bir kısmı ise isim değiştirerek aynı amaca hizmet etmeye devam etmekte.
1980 ihtilalinden sonra kapatılan bu kuruluşların tamamının yerine farklı isimlerle veya benzeri isimlerle yenileri kuruldu. Halkevleri kurulsa da eski işlevini kaybetti, ilk kurulduğu dönemlerde bir okul gibiydi ama daha sonraları ağırlıklı olarak halka rağmen geliştirilen politikaları uygulama merkezleri haline getirilince işlevini kaybedip farklı bir örgüt olarak günümüze geldiğinden eski fonksiyonunu da kaybetmiş durumda. Ülkü ocakları, 1980 ihtilalinde kapatılsa da daha sonra yeniden kurularak günümüze kadar devam etti, hala daha faaliyetlerine devam etse de eski işlevi yok. Ülkü ocakları, eskiden okul gibi insan yetiştiren, seminerler, konferanslar ve milliyetçilik adına her türlü faaliyetlerin yapıldığı yerlerdi. Şimdi ise durum çok farklı. Gençler okullarda örgütlenip ara sıra ocakta toplanmanın dışında bir şey yapmıyorlar. Akıncıların veya Mili Gençlik Vakfının devamı durumunda olan Anadolu Gençlik Derneği, ağırlıklı olarak Saadet Partisi’ne kaydığından orada da eski faaliyetler yok. Eskiden devlet yurtlarında yer bulmak zor olduğundan bu dernekler ve vakıflar ağırlıklı olarak öğrencileri barındırırdı. Sadece barındırmakla kalmaz; dini, siyasi ve içtimai konularda da eğitirdi.
'AK Parti kitle partisi mi? Yoksa dava partisi mi?' derseniz; orada çok ciddi anlamda kafamda soru işaretleri var. İlk kurulduğunda dava partisi niyetiyle kurulan bir kitle partisiydi diyebiliriz. Ancak gelinen noktaya bakıldığında dava partisiyle uzaktan yakından ilgisi kaldı denemez. Dava partisi olma yolunda Cumhurbaşkanının tek başına verdiği bir mücadele yok değil. Bu minvalde TÜRGEV, TÜGVA ve KADEM gibi öğrenci vakıfları kurdu ama bu vakıfların icraatlarına bakıldığında ne AK Parti’nin dünya görüşüyle ne de Cumhurbaşkanının geldiği misyonla uzaktan yakından ilgisi olmayan işler yaptıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu kuruluşlar gönüllü ve davaya inanan insanlardan oluşan insanlardan teşekkül etmeli. Devlet imkanlarından, bürokrasiden ve ekonomik konulardan nemalanmaksızın Allah rızası için iş yapan insanlardan oluşmalıydı. Ancak yaptıkları icraatlara bakınca durumun çok daha farklı bir boyutta olduğunu görmek mümkün. Öyle yanlış işler yapıyorlar ki anlatamam. Kimisi kanunların arkasından dolanarak kendisini kurum amirlerine danışman atatıyor, yetmiyor bir de her tarafta bu kurumun amirini ben atattım ben ne dersem yapmak zorunda, yapmaz ise bir daha atanamaz deyip etrafa korku salıyor. Olayı duyan kurum amirlerinin de sessiz kalması işim farklı bir boyutu. Allah’a büyük konuşmayayım da ben öyle sandalyede bir saat oturmam. Ya adam gibi o hava atan danışman bozuntusunu sokağa koyarım ya da koltuğu bırakır giderim.
Bunların bir kısmı öyle şımarmışlar ki aklınız şaşar. Kurum amirlerine talimatlar yağdırıp, örgütlenmelerini yapmaya çalışırlar, dik duran kurum amirlerini anında siyasetçilere veya şehrin en üst düzey bürokratlarına şikâyet ederler. Sizin anlayacağınız adamların bir elleri yağda bir elleri balda, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında. Davaymış, idealmiş, Allah rızasıymış hak getire. Şu bir gerçek ki AK Parti’nin 18-28 yaş aralığındaki oy oranı yüzde beşi geçemiyor. Nedeni de bu kuruluşlardaki gençlerin bu tür hareketlerini gören gençlerin tepkisidir. Etrafımızdaki gençlere bakınca AK Parti’nin işinin ne kadar zor olduğunu çok rahat bir biçimde görmekteyim. Keşke AK Parti bu kuruluşları hiç devreye sokmamış olsaydı da gençlik bu insanların hatalarını ve gerçek yüzlerini görmeseydi. Çile çekmeyen, bedel ödemeyen, Allah rızası ve dava nedir bilmeyen insanların içinde olduğu kurumlardan ne beklenir? Bu konu çok önemli bir konu, konunun takipçisiyim. Kimin ne yaptığını, nasıl devlet memuru yapıldığını, kimin nereden ne işler aldığını, kimin ahlaksızlık yaptığını biliyorum. Şimdilik bu kadar uyarı yeter diyerek sözlerime son veriyorum. Allah’a emanet olunuz.