Hayli zamandır din adamları ile ilgili köşe yazısı yazmadım. Bunun nedeni İl Müftüsü'nün konularla ilgilendiğini düşünmemdir. Aksi halde başlattığım hiçbir konuyu yarım bırakmadığımı beni tanıyanlar çok iyi bilirler. Eski İlkadım Müftüsü'nün Trabzon'a tayin olması konusuna gelince hani oflu hoca demiş ya ben okudum üfledim, uçurdum ondan sonrası beni ilgilendirmez bizimkisi de aynı misal. Biz kimse ile düşman değiliz ki? Eski İlkadım Müftüsü'nü ömrü hayatımda görmedim yüz yüze hiç gelmedim. Şahsımla ilgili geçmişte yaşanmış bir hikayesi de yok. Yaptığı uygulamalarla ilgili gelen belgeler üzerinden haber yaptık ve yaptığımız haberlerin tamamı belgeli olmasına rağmen bazı mahkemeler eleştiri sınırını aştığımıza hükmetti.
Açılan tazminat davalarını kısmen kabul etmiş olmaları müftünün haklı olduğu anlamına gelmez. Zaten dava henüz Yargıtay aşamasında olduğundan sonuçlandığında bu konuyla ilgili detaylı ve belgeli haberler yapacağız. Eski İlkadım Müftüsü İlk önce bir ile müftü olarak tayin edilecekti. Bizim yaptığımız haberler ve siyasetçilerle yaptığımız görüşmeler sonunda Balıkesir'in bir ilçesine tayin edildi. Ondan sonraki tayin ve memuriyetiyle ilgilenmek adama düşmanlık olurdu. Oysa ki bizim müftüyle şahsi bir problemimiz olmadığı gibi gittiği yerden daha sonra gideceği yer konusu bizi hiç ilgilendirmedi. Bizi ilgilendiren tarafı şehrimizde yaptığı uygulamalardı. Onlarla ilgili yapılması gerekenleri yaptık. Gerisi Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ilgilendiriyor ve dilerlerse Diyanet İşleri Başkanı yapsınlar beni hiç ama hiç enterese etmez.
Bizim bu güne kadar hakkında haber yaptığımız bürokratların büyük bir kısmı ile ilgili gerekli işlemler yapıldı ancak zamanlama olarak bürokrasi ağır işlediğinden toplumun beklediği süreçten daha geç bir zaman dilimi içerisinde yapıldığından insanlar bundan rahatsızlık duydu. Ülkemizde bürokrasinin nasıl yürüdüğü hepimizin malumu. Örneğin Ladik ilçesi'nde Ziraat Bankası'nda müdür olarak çalışan arkadaşla ilgili yaptığımız haberler sonrası müdür önce oradan başka bir ilçeye tayin edildi daha sonra ise müdürlüğü elinden alınarak düz memur olarak doğuya gönderildi. yeni aldığım duyumlar doğru ise şimdi de memuriyet görevi askıya alınmış. Biz bu arkadaşımızın bu kadar sıkıntılar çekmesini asla istemeyiz ancak özellikle Ladik ilçesinde yaptığı bazı yanlış uygulamalar nedeniyle o gün biz gerekli haberleri yapmıştık. Daha sonra başlatılan bürokratik işlemler yeni sonuç vermeye başladı.
Aynı şekilde Ladik Kaymakamı ile ilgili yaptığımız haberlerle ilgili de bazı işlemler yapılmıştı. Bu işlemlerin sonuçlarını henüz resmi olarak bilmiyorum ancak kendisinin bu yıl tayin beklemediği, çıkan tayinden üzüldüğü ise bana gelen bilgiler arasında. Hatta tayinini durdurmak için bazı siyasetçilerin devreye girdiği ancak sonuç alamadığı söyleniyor. Aynı şekilde bizim kaymakamın şahsı ile ilgili en ufak bir sorunumuz yine olmadı. Sadece yaptığı uygulamalardan rahatsız olanların gazetemize gönderdikleri mektuplardan yola çıkarak yaptığımız araştırmalar sonunda haber yapmıştık. Bizi kimsenin şahsı değil, yaptığı uygulamalar ilgilendirir.
Bilmem dikkatinizi çekti mi, İlkadım ilçesi'nin ilk atanan kaymakamı geçtiğimiz yıl tayin olmuştu ancak onunla birlikte atanan tüm ilçe kaymakamlarının tayinleri bu yıl çıktı. Kaymakam Bey'in tayininin geçen yıl çıkmasının en önemli nedeni ise kendisi ile ilgili yaptığımız bazı haberler olduğunu o günlerde bana bazı siyasetçiler söyledi. Ben onunla ilgili yazı yazmaya gerek görmemiştim. Bu ayrıntıları verme nedenim, eski İlkadım ilçe Müftüsü'nün yaptığı bazı atamalarla ilgili daha önce yazdığım köşe yazılarında ne kadar haklı olduğumu siz değerli okurlarıma anlatmaktı. O günlerde yazdığım bir köşe yazısında İlkadım eski Müftüsü'nün yaptığı bazı atamaların yanlışlığından bahsederek örneklerde vermiştim. Örneğin Büyük Camii'nin bir imamının oğlunu Hacı Hatun Camii'ne İmam, diğer bir oğlunu ise Gürbüz Camii'ne İmam atamasının doğru olmadığını yazdığımda, Büyük Camii'nin imamı olan arkadaş ilk önce beni arayarak çocuklarının ikisinin de hafız olduğunu belirtmişti. Bu konuda kendisi ile konuşmuş olmamıza rağmen, aradan bir yıl geçtikten sonra beni mahkemeye vererek hakkında yazdığım yazıdan yeni haberdar olduğunu yasal süreyi geçirmesinin bu nedenle dikkate alınmaması gerektiğini belirtmiş ancak mahkeme yasal sürenin geçmesi nedeniyle davayı düşürmüştü.
Gelelim asıl can alıcı konumuza; Biz aile boyu bayram namazlarını Hacı Hatun Camii'nde kılarız. Bu bayram Ankara'dan gelen ağabeyimle ve babam bayram namazı için yine Hacı Hatun Camii'ne gittiklerinde bayram namazını kıldıracak İmamın saat 6.30'a dek camii de olmadığını görünce camide bulunan emekli müezzine imamın nerede olduğunu sormuşlar? Bunun üzerine emekli müezzin üst katta uyumakta olan imamı gidip kaldırmış. İmam efendi abdest alarak vaktinden sonra Bayram namazını kıldırmaya başlamış. Buraya kadar diyelim ki hoca efendi uyudu kaldı ancak buradan sonrası çok önemli. Hoca efendi bayram namazını kıldırırken ilk rekatta alınması gereken üç tekbiri uyku dalgınlığı ile dört kez getirmiş. Babama bayramlaşmaya gittiğimde ve bana bayram namazının olup olmadığını sorunca dedim ki; Onu Müftü efendiye sormak gerekir, şimdi bayram geçti .
Buradan Müftü efendiye soruyorum; Kıymetli hocam bu namaz fıkhen kabul oldu mu? Peki bu imam kim biliyor musunuz? Daha önce eleştirdiğim tayinlerden birisi. Ben bu arkadaşı hiç tanımam belki de çok değerli bir arkadaştır ancak senede iki kez kılınan bayram namazını kıldırırken biraz dikkatli olması gerekmez miydi? Adnan Bahadır neden müftüleri, imamları eleştirir diyen arkadaşlara neden eleştirdiğimin açık bir örneğidir. Takdir siz değerli okurlarımın. Kalın sağlıcakla