Dünyanın en zor işlerinden birinin doğruları konuşmak ve doğrunun yanında durmak olduğunu her fırsatta dile getiririm,. Bu dediğim dünya kurulduğu günden beri geçerli olan bir durumdur. Adem Peygamberin oğullarından Kabil, haksız olduğu halde kardeşi Habil’i öldürmüş, Habil ise haklı olduğu halde mağdur olmuştur. Daha sonraki dönemlerde de tüm peygamberler hak olan dinlerini topluma anlatmak için mücadele vermişler ama Ad, Semud kavimlerinden başlayarak İsa Aleyhisselama kadar tüm peygamberlerin iman etmeyen ümmetleri helak olmuş, kendilerine iman eden kavimleri kurtulmuştur. Helak olan kavimlerin tamamı güçlü, kurtulan kavimler ise zayıf kavimler olmuştur. Demek ki tarihin her döneminde güçlüler topluma galebe çalmışlar, zayıflar ise haklı olmalarına rağmen seslerini çıkaramamışlardır. Bugün durum farklı mı derseniz; çok farklı olduğu söylenemez. Bunu gördüğümden basın camiasına girdim, yoksa ne işim olurdu basınla. İyi ki de girmişim, yoksa pek çok hakikat ortaya çıkmamış olacaktı.
Neden bu konuya girdiğime gelince; son bir yıldan beri şehrimizin gündeminden bir türlü düşmeyen ve belli oranda da başarılı olunan bir propaganda var. Nedir bu propaganda derseniz; Çarşamba’nın Eğercili Mahallesinde yapılmakta olan santralle ilgili koparılan tantana aklıma geçmişte yaşanan olayları getirdi. Bu şehrin aleyhinde olan ne varsa biz de karşısında oluruz. Şunu rahatlıkla söylemek isterim ki bu şehrin aleyhinde olan şeylerin yanında biz dahi kim olursa olsun Allah belasını versin. Nerede doğarsak doğalım, bu şehrin ekmeğini yiyor ve suyunu içiyorsak şehrin aleyhinde olacak hiçbir oluşumun yanında olmayacağımız gibi şiddetle de karşısında oluruz. Bu santralin etrafa en ufak bir zarar vereceğine inansak veya örneklerini incelediğimizde en ufak bir olumsuz kanaatimiz olsa, herkesten önce bu işin karşısında biz oluruz ama işin arka planı öyle değil. Arka planda bu işin karşısında olanların pek çoğunun derdi çevre kirliliği veya o bölgede yaşayan insanlar değil, onların dertleri ya siyasi ya da ekonomik. O bölgede oturan birinci derecede yakınlarım var. Ben de o bölgede yaşadım, evlilik cüzdanımda Eğercili Köyünün merhum Muhtarı Yaşar Güngör’ün imzası var, o insanların aleyhinde bir tutumda olacak kadar kendimizi kaybetmiş de değiliz.
Merak ettiğim nedir bilir misiniz, bu işin karşısında olan Çevre Platformu sözcüsü olan arkadaşımızın derdi o bölgede oluşacak hava kirliliğini mi dert edinmiş yoksa bölgedeki insanların sağlığını mı düşünmüş? Şayet gerçekten çevreyi düşünüyorsa City Mall’un çevreye verdiği trafik sıkıntısından neden hiç rahatsız olmaz? O alışveriş merkezi Atakum’da yaşayan halkın trafik yoğunluğundan hava alma yoğunluğuna varıncaya dek pek çok konuda yasal sınırları aşarak yapıldı ve tamı tamına 4300 metrekaresi kaçak olduğu açık ve net ortada. Bu arkadaşlar şayet samimi iseler neden Büyükşehir Belediyesine, Valilik makamına veya Atakum Beldiyesine müracaat edip de AVM’nin mühürlenmesini talep etmezler? Bu konuyu çok iyi bildiğimden ve belgeleri elimde olduğundan açık ve net yazıyorum. Bir de başka internet sitelerinde gördüğüm çöplerle ilgili haberler var, şayet bu haberler doğru ise bu çok çevreci olan arkadaşlar bu çöplerle ilgili ne yapmışlar onu da merak ediyorum.
Bazı basın mensuplarının bu konuda yaptıkları haberlerin ve köşe yazılarının arka planını da çok iyi biliyorum, tamamen duygusal ama özellikle Çevre Platformunun bu iki farklı tavrından bir şey anlamış değilim. Bakın Mimarlar odası Başkanı İshak Bey, City Mall ile ilgili adam gibi duruş gösteriyor, burası kaçaktır yıkın diyor ve yetkisini de kullanarak mahkemeye veriyor ama Çevre Platformu yöneticisi olan arkadaşların City Mall ile ilgili en ufak bir beyanları olmadığı gibi yasal olarak da en ufak bir işlem yaptıklarını görmüş değilim. Şayet yapmış iseler bize atsınlar da biz de bilelim. Bu fakir bu güne kadar haksız olan hiçbir şeyin yanında durmadığı gibi bundan sonra da durmaz. Zaten Bölge İdare Mahkemesi de ne kadar haklı olduğumuzu ve duruşumuzun ne kadar doğru olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Ayrıca Çarşamba’da faaliyete giren ve özellikle bu muhalif grubun da destek verdiği Çarşamba Şeker Fabrikasının her gün 400 ton kömür yaktığını görmüyorlar mı? Orada kamu yararı var da burada yok mu? Ülkemizin en büyük ithal kalemlerinin başında olan enerjiye yapılan yatırım kamu yararı değil de nedir? Bu devletin yatırımı olması yanında emin olun çevreye de en ufak bir zararı olmayacaktır. Halep orada ise arşın buradadır, çalışmaya başladığında hep birlikte göreceğiz inşallah. Sözlerime son vermeden yalandan çevreci kesilenlere ‘bu ne sevgi ah’ diyerek hem kadir gecenizi hem de 19 Mayıs bayramınızı tebrik ediyorum. Allah'a emanet olunuz.