Bu telaşe niye?

Litaratür, küreselleşme"yi şöyle tarif ediyor; “Nüfus, sağlık, ekonomi, siyaset, toplumsal ilşkiler ve çevre arasında birbiriyle bağlantılı geçişlerin son evresi.”
Piyasa şartlarına göre şekillenen ekonominin bir bedeli vardı. Göreceli olarak refah arttıkça, neleri yitirdiğimizin hesabını yapamadık.

Başta, üzerinde yaşadığımız yer kabuğunun hızla ormansızlaştığını dolaysıyla da erozyonun arttığını; yer altı ve yerüstü sularının, biyolojik çeşitliliğin  azaldığını bilemedik.

Erozyonun; insanları yoksullaştırdığını ve kitlesel göçlere yol zorladığını anlamadık.

Göçlerin; doğal kaynaklar,  alt yapı hizmetleri ve aş – iş - sağlık ve konut gibi temel insan ihtiyaçlarının karşılanmasında projeksiyonları altüst ettiğini görmedik.

Yoksulluk baskısının; insan erdemlerini zorladığının hesabını yapamadık.
İletişim teknolojisi dolu dizgin günlük yaşamın içine girerken, yaşamın basit ilkelerini yine ıskaladık.

“Kazan kazan” ekonomisi, aç kurtlar gibi bakir alanlara saldırırken, doğadaki ayak izlerimize dönüp bakmadık. Tükettiklerimize bakıp, Ne kadarı yeterli? Hiç sormadık.

Ekonominin, mutlak  ekosisteme bağlı olduğunu, yapılacak her türlü ekonomik girişimin” ekolojik,ekonomik ve sosyal” bir planlama gerektirdiğini unuttuk.
 Bizden önceki medeniyetlerin arkeolojik kalıntılarından da, onların çevreye zarar veren ekonomik adımlar attığından  tarihsel dersler de çıkarmadık.  
Son iki yüzyılda aşılan doğal kaynak eşikleri, tüm dünyada “kaybettikçe ortaya daha çok pey süren kumarbaz” gibi mutsuz, inançsız, güvensiz  ve yoksul kocaman bir dünya yaratırken,   “demokrasinin” düzensiz ancak belirgin yükselişi oluştu. Dünyada demokratik yönetimlerce yönetilen halkların oranı 1840"larda %4 iken, 1900"de %12"ye yükseldi, 2000"lerde ise %50"yi buldu.
  İnsanlık tarihi iki büyük devrim yaşadı; Tarım ve Endüstri. Şimdi sıra, Çevre Devrimi"ne geldi. Ancak zaman, insanoğlunun sosyal değişimler karşısındaki tutuculuğunun  aleyhine hızla  işliyor. İçgüdülerimize bağlı Çevre Devrimi on yıllara sığmak zorunda. Zorunda çünkü; tarihte, pazar güçleriyle şekillenen ekonomiyi,  ekolojik ilkeler ile çalışır hale getirmek için bir örnek yok.
 Artık, Sürdürülebilir bir ekonomi;  ( Ekoekonomi )  için  ekonomistler ile ekologların birlikte çalışmaları gerekiyor.
Ekoekonomi, bugünün kirleten, zarar veren  ve kendini yok eden ekonomisi ile –fosil yakıta dayalı, otomobil merkezli, kullan at ekonomisi - tam bir karşıtlık oluşturmakta.
  Çevre Devrimi, küresel ekonominin her sektöründe bir takım değişikliklere yol açacak.Yeni ekonomide, bazı şirketler kazanacak bazıları ise kaybedecek.Ekoekonomiye  göre plan yapanlar kazanan  taraftar, geçmişe yapışıp kalanlar ise geçmişin bir parçası olarak kalacak.
 
Yoksa, bu telaşe niye?