BU ÜLKEDE GARİBANIN YAŞAM HAKKI YOK
Bugünkü yazıma başlamadan önce iki hususu belirtmek istiyorum birincisi önceki gün İhsan Kurnaz'la ilgili yazdığım yazıya bir hayli mesaj geldi. Mesajların bir kısmını yayınlamadım. Nedenine gelince, bu arkadaşlarımız bu kadar uzun yazı yazmaya meraklı iseler gelsinler onlara köşe verelim yazsınlar. Şundan emin olsunlar ki, diledikleri kişiyi diledikleri kadar övebilirler de yerebilirler de asla müdahale etmeyeceğimizden en ufak bir şüpheleri olmasın. Ama benim köşe yazımın altına adını sanını vermeden nerede ise yarım sayfayı bulacak yorum yazılmasını doğru bulmadığımdan bu tür yorumları yayınlamadığımı açıkça burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yorum yazan arkadaşların bir kısmı bir hayli rahatsız olmuş. Bu arkadaşların ne kadar yetersiz oldukları 2009 seçimlerinde elde olan Gazi ve İlkadım belediyelerinin birleşmesi sonucu ortaya çıkan ilkadım belediye başkanlığını kaybetmiş olmalarından belli. Bu arkadaşlar aynı kafada oldukları sürece sırtlarından çimen yeşili eksik olmaz. Bu konuda çok samimiyim benim geçmişimi bilen herkes samimiyetimi de bilir.
İkinci konumuza gelince dün Milli Eğitim Müdiremiz Hülya Hanım vedalaşmak üzere aradı kendisini sevmiştik. Gayet güzel hizmetleri olmuştu, yeni görevinde kendilerine başarı dilerken yolunun açık olmasını diliyorum.
Gelelim asıl konumuza. Bu ülkede doğru iş yapan insanların işinin ne kadar zor olduğunu benden iyi bilen yok, ama buna rağmen dün gece çok enteresan bir olayla karşılaştım. İlkadım Sanayi sitesinde bulunan matbaamızda kameramız da mevcut olup içeride olan bitenleri uzaktan rahatlıkla takip edebiliyoruz. Önceki gün kameranın göstermediğini görünce ilgili servisi arayıp arızayı gidermesini istedim servis elemanı matbaaya gittiğinde kameranın kayıt cihazının yerinde olmadığını söyleyince matbaa personelini gazeteye çağırıp olan biteni sordum. Matbaa çalışanları bir hayli korkarak matbaada çalışan bir personelin kamerayı söktüğünü ve dışarıya kağıt, boya gibi malzemeleri sattığını söyleyince onların söylediklerini aynen tutanak altına aldık ve kendileri imzaladı. Ardından bu işle ilgili suçlanan arkadaşı ve matbaanın sorumlu müdürünü çağırdım kendilerine tutanağı gösterip bakın arkadaşlar sizi savcılığa vermiyorum, çoluk çocuğunuza acıdım o nedenle bu işi yapan arkadaşa senin işine son veriyorum diyerek onu gönderdim, diğer matbaa sorumlusunu da işini doğru yapması yönünde uyarıp olayı tatlıya bağlayarak gönderdim.
Gece saat 22.00 sıralarında matbaa personeli aradı. Matbaa personeli aradığında benim başım ağrır. Zira ya arıza vardır, veya başka sıkıntı var demektir. Akşamki sıkıntı ise daha farklı çıktı. Bizim matbaada hırsızlık yapan arkadaşımız bizi karakola şikayet etmiş, peki niye şikayet etmiş derseniz adam o kadar uyanık ki, sormayın gitsin. Yaptığı hırsızlığı ört bas etmek için bizi şikayet ediyor bir de ne diyor biliyor musunuz Adnan Bahadır beni tehdit etti ve işten kovdu. Benim yanımdan ayrıldıktan sonra matbaadaki bazı çocukların yanına gidip onları tehdit ederek boş kağıda imza attırmış. Çocuklar korkup karakola gidemeyince bu kez üzerimi giyinip karakolun yolunu tuttum.
Matbaa çalışanlarını alıp karakola getirince karakoldaki arkadaşlar benim de ifade vermem gerektiğini ancak ertesi gün olabileceğini söyleyince onlara dedim ki; ben karakolda ifade vermem, verirsem savcılıkta veririm. Bunun üzerine bana demezler mi ki seni adli tıpa götüreceğiz doktor kontrolünden geçeceksin. O anda kafamın tası attı. Onlara dedim ki; bakın arkadaşlar doktor kontrolüne ifade verenler getirilir nedeni de ifade verenin baskı altında vermediğini veya işkenceye maruz kalmadığını belgelemek için adli tıpa gidilir bizim adli tıplık ne işimiz var anlayamadım. Polis arkadaşlar bir kaç yere telefon ettikten sonra hayır efendim bizim dediğimiz olacak adli tıpa gideceğiz deyince restimi çekip arkadaşlara haber verdim. Olay Emniyet Müdürüne, Vali Bey'e ve il başkanı Osman Çetinkaya ile çok samimi bir dostuma intikal edince on dakika içersinde karakol karıştı. Sağ olsun Osman Çetinkaya anında geldi, ardından diğer dostlar da gelince olaya Vali bey müdahale edip bizim adli tıp işi ortadan kalktı.
Şimdi sizlere soruyorum şayet ben gariban birisi olsaydım ne olacaktı biliyor musunuz mağdur ben olmama rağmen geceyi karakol, savcılık, adli tıp üçgeninde geçirecektim, işin enteresan tarafı malı çalınan biz olmamıza rağmen adli tıpa gidecek olan da biz olunca fevkalade canım sıkıldı. Peki işin içersinde bit yeniği var mı derseniz elbette var onu da detayları ile yazacağım. Ancak şimdilik bize ayrılan yer bittiğinden son vermek zorundayım. Sözlerime son verirken dün gece bizimle olan İl başkanı Osman Çetinkaya' ya, olayla bizzat yakından ilgilenen sayın Valimize ve adını vermek istemediğim çok yakın dostlarıma şükranlarımı sunuyorum. Kalın sağlıcakla