BUGÜN BİRAZ MAGAZİN KONUŞALIM
Geçtiğimiz hafta uzun zamandan beri görmediğim bir baba dostumun oğlu ziyaretime geldi, delikanlılık çağını yeni bitirip Kemali'sin dediğimiz kırklı yaşların başında olan bu genci yaklaşık on yıldır görmemiştim, daha önceleri içerisinde bulunduğu hayat tarzını tasvip etmediğim için kendisiyle çok ilgilenmiyordum ancak geçen hafta gelişinde beni şaşırttı, zira eski hayatını bırakmış ciddi bir dönüş yapmış, düzgün bir yaşantı yaşamaya başlamış olması beni ziyadesiyle mutlu etti. Babası çok saygıdeğer bir insandı Allah gani, gani rahmet eylesin hayatını İslam'a adamış bir insandı, çok çile çekmişti, hayatının son demlerini hiç hak etmediği bir biçimde geçirmek zorunda kalmıştı ama umarım Rabbim ahrette ona bu çilesi karşılığında Cennetini ihsan eder. Merhumun oğlu ziyaretime geldiğinde saat 12.00 idi, sohbet o kadar tatlı geçmiş ki gittiğinde saate baktım 16.00'ı gösteriyordu, demek ki dört saat birlikte sohbet etmişiz. Sohbet esnasında arkadaşın söylediği bir ifade beni ziyadesiyle etkiledi, genç kardeşim ağabey dedi konuşurken çok küfrediyorsun bu sana yakışmıyor, bu çok doğru ve bir o kadar da ders alınması gereken bir ifadeydi ancak yaşadığımız hayat ve yaptığımız iş bizi bazen o kadar çileden çıkarıyor ki ne dediğimizi biz de bilemiyoruz.
Küfür deyince aklıma bir fıkra geldi hocanın birisi vaaz ederken çok küfredermiş cemaat hocanın küfründen rahatsız olmuş ve hocayı müftüye şikayet etmişler. Müftü olayı yerinde incelemek üzere bir Cuma günü hocanın camisine gidip arka tarafta hocanın göremeyeceği bir yerde oturup vaazı dinlemeye başlamış. Hocanın o günkü vaaz konusu Musa Aleyhisselam ile Firavun arasında geçen olaylarmış. Vaazda Firavun iman etmek için Musa A.S.'dan sürekli mucize göstermesini istemiş, Musa A.S.'da onun imana gelmesi için Rabbinden mucize göstermesini istemiş, her seferinde Allahu Teala Musa A.S.'ın isteğini kabul edip ona mucize göstermesine rağmen Firavun yine iman etmemiş, nihayetinde Musa A.S. Firavun'dan beldeyi terk etmesine izin vermesini talep edip ümmetiyle birlikte Mısır'dan ayrılmak istemiş. Firavun önce izin vermiş ancak daha sonra pişman olup adamları ile birlikte Musa A.S.'ın peşine düşmüş, olayı öğrenen Musa A.S. Allahu Tealadan yardım istemiş, Allahu Teala Musa A.S'a kavminle beraber Denize gir ve karşıya geç buyruğunu verdi, Musa A.S. Allah'ın emri gereği Denize girince Deniz yarıldı ve Musa A.S. kavmi ile birlikte karşıya geçti, Musa A.S.ın peşinden giden Firavun'da onu takip ederek Denize girince deniz kapandı, o bilmemneresine bilmem ne ettiğim Firavun boğuldu ve helak oldu demiş. Cemaat namaz sonrası Müftüye hocam gördün mü bizim İmam nasıl küfretti deyince Müftü efendi ama Firavun o kürürü hak etmedi mi demiş.
Allah Selamet versin Süleyman Ateş hoca Ondokuzmayıs Üniversitesi'nde görev yaparken ara sıra sohbetlerine katılırdık, bir keresinde arkadaşlardan birisi fıkra anlatmak istedi ancak Hocaya Hocam Fıkra anlatacağım ama biraz küfürlü deyince hoca fıkralarda küfür olur demişti. İşte bizim bu meslek de böyle bir meslek olduğu için zaman, zaman biz de biraz küfürlü konuşmak zorunda kalıyoruz Allah affetsin. Bu kadar detay verince nerede ise magazinsel konularımıza yer kalmadı ama önemli değil, bu anlattıklarımız da biraz ilmi, biraz magazinsel olduğundan hoşgörünüze sığınarak anlattım. Hatırlarsanız bundan bir yıl önce geçtiğimiz Haziran ayında bir firmanın batacağını ve piyasayı ciddi anlamda mağdur edeceğini yazmıştım, gerçekten de Haziran ayında o firma patladı. Şimdi de benzer bir duyum aldım bizim meslekle de ilgisi olan bir iş adamının yakın bir akrabasının piyasayı on milyon lira civarında bir rakamla mağdur ederek ortadan kaybolacağını duydum, umarım duyduklarım doğru değildir ancak şu ana kadar aldığım duyumların tamamı doğru çıktığı için bu istihbaratın da çıkacağı endişesini taşıyorum, birkaç ay sonra bu konu da açığa kavuşur.
Bir başka magazin konumuz ise geçmişte bazı siyasetçilerin bir yatta yaptıkları alemle ilgili ancak bu konuda birileri sürekli benden şüphelendikleri için konunun detayına girmek istemiyorum, arkadaşlara tavsiyem herhangi bir yanlış iş yaptıklarında önce Yaradandan korksunlar ardından beraber alem yaptıkları kişilerden şüphelensinler, bizden şüphelenmelerine gerek yok, biz kimsenin ayıbını araştırmakla meşgul olmuyoruz.Bazı siyasetçiler insanların canlarını o kadar çok yakmış olmalılar ki canı yanan soluğu bizim yanımızda alıp, gereğini, yapmamı istiyorlar ancak ben bu insanları Allah'a havale ettiğim için bu işlerle şimdilik ilgilenmiyorum. Allah sizi inandırsın şehirde ne kadar sıkıntı çeken insan varsa tamamına yakını bize geliyor, her gelenin elinde belge, bilgi ve şahit mevcut olmasına rağmen biz elimizden geldiği kadar nefsimizi işin içerisine karıştırmadan çözmeye çalışıyoruz. İnsanlar bize güveniyor iseler onların güvenini boşa çıkarmamalıyız ancak bunu yaparken de nefsimizi işin içerisine sokmamaya çalışmalıyız.Umarım şehirdeki yanlış işler biter de bize iş düşmez,bugünlük de bana ayrılan yer bittiği için sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla