Bugün Gıda Günü

Şevki Yıldırım

Bilindiği üzere, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından ilk kez 16 Ekim 1945 tarihinde kutlanmaya başlanan Dünya Gıda Günü; günümüzde 150'den fazla ülke tarafından kutlanmaktadır. Her yıl bu tarih gıda fiyatlarının yükseldiği bir döneme denk gelirse "dünyanın hali" üzerinde düşünen iyi kalpli insanlar endişeye sürüklenir.

2008'deki  Dünya Gıda Günü böyle bir örnektir. Birleşmiş Milletler'in Dünya Gıda Programı'nın başkanı olan Josette Sheeran o tarihteki fiyat artışlarının olası sonuçlarına şu ifadelerle dikkat çekiyordu: "Orta sınıflar için, sağlık giderlerinin kısılması söz konusu olur. Günde 2 dolarla yaşayanlar, et tüketimini kesip, çocukları okula yollamaktan vazgeçmek zorunda kalabilirler. Günde bir dolarla geçinenler et ve sebzeden vazgeçip, sadece hububatla karın doyuracaklardır. Günde yarım dolarla yaşayanlar için ise, mutlak felâket…."

Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman,"Bu etkinliğe ne yazık ki, 'kutlama' diyemiyoruz. Çünkü gıdaya ulaşım konusunda çok ciddi sıkıntılar var. Gıda güvenliği anlamında da sıkıntılar var. Her yıl 'Dünya Gıda Günü' sebebiyle bu sorunları irdeliyoruz ancak dünyaya bakıldığında çözüm adına atılmış somut adım bulmak zor. Gerçek açlık rakamları bilinmemekle birlikte, son tahminlere göre 925 milyon insan yatağa aç giriyor. Bu, dünya nüfusunun yüzde 13.6'sı ve önemli çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere 7 insandan biri anlamına geliyor. Çocuklar, açlığın en görünür kurbanları. Yetersiz beslenme dünyadaki yılda 10.9 milyon çocuk ölümünün en az yarısından sorumlu. Yani 5 milyondan fazla çocuk, açlıktan yaşamını yitiriyor"diyor. Haydi o zaman 'Açlığa Karşı: Yaygın Üretim, Hakça Bölüşüm' diyelim biz de..

BU SESE KULAK VERİN

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hemodiyaliz ve Onkoloji Merkezi'nde düzenli olarak diyalize giren hastalar şimdilerde çok önemli bir dertle karşı karşıya. Merkez'in yakın zamanda şehir içinden kaldırılarak Kurupelit yerleşkesine taşınacak olması hastalıklarını unutturacak kadar morallerini bozuyor. Hastalar, kapı kapı dolaşarak "Ne olur bizim bu mekanımızı değiştirmeyin" diye tüm yetkililere seslerini duyurmak istiyorlar. Biz bu haberi dün gazetemizin manşetinden verdik. Umarız yetkililer bu konuda gerekli duyarlılığı gösterir ve hastaların talep ve beklentilerine  olumlu yanıt verebilir. Ne dersiniz Sayın Rektörüm, mümkün müdür bu?

İLKİZ SAMSUN'DAYDI

"Yaklaşık bir yıldır arada bir yazdığımız konu yeniden gündeme gelecek.
Avrupa Konseyinin 1981'de imzaya açtığı 108 sayılı Otomatik Olarak İşlenen Kişisel Veriler Bakımından Bireylerin Korunması Hakkında Sözleşme Türkiye tarafından imzalanmıştır, ama onaylanamamıştır. Çünkü bu Sözleşmenin onay kanunu çıkarabilmek için Türkiye'nin iç hukukunda öncelikle bu Sözleşmeye uygun bir 'kanun yapma' şartı var." diyor Fikret İlkiz. Peki Kim Fikret İlkiz? Hemen söyleyelim.. Av. Fikret İlkiz 1950 yılında doğmuş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul Barosu'na kayıtlı olarak Avukatlık görevini sürdürüyor. Kısaca bu kadar. Ayrıca; Fikret İlkiz; İstanbul Barosu Dergi Yayın Kurulu Üyeliği (1992-2003), İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi (SEM) Kuruculuğu ve Yürütme Kurulu Üyeliği ve SEM "AİHS ve Bireysel Başvuru" Bölüm Başkanlığı (1996-2002), Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma Uygulama Merkezi Yürütme Kurulu Üyeliği (2002-2005), Basın Konseyi Hukuk Danışmanlığı ve Genel Sekreter Vekilliği  (1992- 1996), Cumhuriyet Gazetesi Avukatlığı ve Hukuk Danışmanlığı (1982-2004) ve Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü (1997-2002) görevlerinde bulunmuş kişidir.Av. İlkiz, aynı zamanda Basın Konseyi ile Dayanışma Vakfı Kurucu Üyesi,  Umut Vakfı Mütevellisi ve Yönetim Kurulu Üyesi, İnsan Hakları Kurumu Vakfı Kurucu Üyesi, Türk Ceza Hukuku Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Onursal Üyesi'dir ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 1998 Basın Özgürlüğü Ödülü sahibidir de. İlkiz dedi ki; "Türkiye'de basın özgürlüğü yoktur. Türkiye'de ifade özgürlüğü hikayedir.Türkiye'de 'kanunen' basın özgürlüğü yoktur ve ifade özgürlüğü hikayedir.' dersek, kanuni olarak doğru söylemiş oluruz."

OFFF!!

60'lı yaşlarda bir Trabzonlu, bankamatikle bankadan para çekmek için maaşının yattığı banka şubesine gider.

Şanssızlık bu ya, büyük bankanın Trabzon Merkez Şubesi'nin ATM'si arızalıdır.
Yaşlı adam, öğle tatili nedeniyle banka şubesinin kapısını kapatmak üzere olan güvenlik görevlisine, “Uşağum, para çekmeye geldum, ama ATM kapkara. Hiçbir yazı da yok ekranda” diye dert yanar. Güvenlik görevlisinin amacı, adamın derdine çare bulmak değil, bir an önce şubenin kapısını kapatıp, yemeğe gitmektir.
"Amca şubemiz 'off'ta"  deyip, kapıyı kapatıp ve içeri girer. Aradan iki saat geçer. Aynı bankanın Of şubesinden içeri dalan yaşlı adam, başlar saydırmaya: “Trabzon Merkez Şube'ye gittim, maaşımı çekmeye, 'Şubemiz Of'ta' diye gönderdiler beni buraya. Dolmuşla bu sıcakta 50 km, geldim, buradaki ATM'niz de bozuk.Ne biçim banka bu?"

ONLAR BİR ARADA

CHP'nin Ersoy Üstay'dan önceki İl Başkan ve yönetimi geçtiğimiz günlerde Çarşambalılar Lokali'nde biraraya geldi. Kısa süre içinde CHP'ye neler kattıklarını konuşup değerlendirdiler. O dönemin yönetim kurulu üyelerinden Ceyhun Karamangil, işte o birlikteliği cep telefonu ile ölümsüzleştirdi ve bir sosyal paylaşım sitesinde paylaşıma sundu.

KONUŞUK

Bir Afrika atasözü der ki;
Sular yükselince, balıklar karıncaları yer…
Sular çekilince de karıncalar balıkları yer…
Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne guvenmemelidir…
Çünkü kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir…

GÜZEL SÖZ

'Talihli olanın horozu da yumurtlar.'
Napolyon

ÇALIŞMIYOR

Adam işitme cihazı almak için bir mağazaya girmiş, tezgahtara, "Ucuz bir şey olsun!" diyerek..
"Fiyatlar 2 dolar ile 2 bin dolar arasında değişiyor efendim..!" demiş tezgahtar.. "2 dolarlık model nasıl bir şey?"
"Bu butonu kulağınıza takıp şu teli boynunuzun üzerine bırakıyorsunuz efendim!"
"Bu nasıl çalışıyor?"
"Çalışmıyor efendim.. Kulağınızda bunu görenler daha yüksek sesle konuşmaya başlıyorlar.."

Günün Fotoğrafı

KARŞILAŞTIRMALI EDEBiYAT

"İnsan paranın sahtesini yapar, para da insanın." Benjamin Franklin
"Biçare Emrahi söylenir ezel / Dilber akça ister dinlemez gazel"  Erzurumlu Emrah

BEKLEYEN!!

BİR ağustosböceği doğmadan önce toprağın altındaki bir larvada ortalama 12 yıl bekler.
Evet, tam 12 yıl... 12 yıllık hapislikten sonra dünyaya gelen garibanın ömrü adında yazılıdır: Ağustos... Yani topu topu bir ay... Şarkı söyleyen yalnızca erkek ağustosböceğidir. Çünkü dişi, en güzel şarkıyı söyleyeni kendine eş seçecek.
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay... Buldun, buldun... Bulamadın, bir daha yok. Siz olsanız çalışır mıydınız?
(Teşekkürler Dr. Ayhan Sarısu)

KIŞ SOĞUK GEÇECEK

John, kan ter içinde odun kesmekteyken, biraz uzakta bir Kızılderilinin durduğunu fark etmiş..
Kızılderili John'a şöyle bir bakıp " Bu kış soğuk" demiş ve gitmiş..
John ise; "Yerliler bunca senedir doğayla iç içe yaşıyor elbet bir bildiği vardır" diyerek daha fazla odun kesmeye başlamış..
Biraz sonra başka bir Kızılderili ortaya çıkmış ve John'a bakıp " Bu kış çok soğuk" deyip kaybolmuş.. İyice paniğe kapılan John, deli gibi odun kesmeye başlamış. Kan ter içinde tükenecek haldeyken başka bir Kızılderilinin yaklaştığını fark etmiş. O da "Bu kış çok çok soğuk" demiş.. Kızılderili tam gidecekken, John adamı durdurup "Peki , nerden biliyorsun" diye sormuş. Kızılderili gayet sakin cevaplamış: "Atalarımız der ki; beyaz adam ne kadar çok odun keserse, kış o kadar soğuk olur.."

Murat Bayzat'ın Objektifi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.