Konumuza girmeden önce bir hususa değinmek istiyorum. Diyeceksiniz ki “girmesen şaşardık zaten”. Haklısınız… Ama her gün yazamadığım için yazdığım zaman bir kaç hususa açıklık getirmek istiyorum. Gazetecilik gerçekten zor ve ekonomik karşılığı olmayan bir meslektir. Bu işi ya birilerine sırtınızı dayayıp, onların günlükçüsü olarak yapacaksınız, ya ondan bundan nemalanarak günlük yaşamaya çalışacaksınız, ya da benim gibi yel değirmenleri ile savaşarak ayakta kalmaya çalışacaksınız. Ben halimden memnunum. Ancak bazı hususiyetlere dikkat edilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Kamu kurumları veya belediyeler basın kuruluşlarına açıklama yapacaklarında veya hizmetlerini sunma çalışmaları yapacaklarında davet ettikleri gazetecilere dikkat etmek zorundadırlar. Hiç ilgisi alakası olmayan, üçkâğıtçı, sahtekâr insanları o toplantılarda görünce sinirlerim tepeme çıkıyor.
Adamın gazetesi yok, gazetede çalışmıyor veya güçlü bir internet sitesi kurmamış, sadece gezip, yemek, içmek için almış yanına hanımını gitmiş kahvaltı programına; bu kadar rezillik olur mu Allah aşkına? Bu rezaletin önüne geçsin davet edenler. O insanların oraya gittiğini görenler o toplantıları daha ciddiye alır mı?
Gelelim asıl konumuza. Uzun zamandan beri OMÜ’de olup bitenlerle ilgili yazıp çiziyoruz. Rektör Akan’a sorular soruyoruz. Şimdiye kadar sorduğumuz sorular vize soruları idi; birde bunun final soruları ile bütünlemeleri var. Rektör Akan vize sorularına boş kâğıt verdi, bakalım final ve bütünlemede ne yapacak? Bu soruları sorma nedenimiz, bundan sonraki sürecin sağlıklı yürümesine katkı sağlamaktı. Hakikaten de yararlı oldu. Zira sorulması gereken yerlerden konu hakkında sorular sorulup bilgimiz alındı; umarım sağlıklı bir çözüm olur.
Sanırım bugüne kadar 13 civarında aday var. Adayların büyük bir kısmı yakından tanıdık simalar. Bazılarını uzaktan tanıyorum, bir kısmını da hiç tanımıyorum.
Dilerseniz tanıdık simalardan başlayalım. Sait Bilgiç Hoca’yı uzun zamandan beri tanırım. Güleç yüzlü bir arkadaştır. Kimilerine göre çok tehlikeli, kimilerine göre ise iyi bir adamdır. Bana göre ise en yüksek oyu alabilecek tek aday olmakla birlikte, atanması biraz zor olan bir arkadaş. Haydar Şahinoğlu 1995 yılından itibaren tanıdığım, 2006 yılına kadar yakından görüştüğüm ve sevdiğim bir arkadaş. İsmail Türüt’ün türküsünde dediği gibi “okudum üfledim uçurdum ama sonra ne oldu bilmem” misali… Haydar Şahinoğlu’nun 2006 yılından sonraki süreçte kimlerle beraber olduğu, ne yaptığı konusunda hiç bir fikrim yok. 6.5 yıl Tıp Fakültesi dekanlığı yaptı, hiç görüşmedik. Şehre indiğinde kimlerle görüştü, ne yaptı ne etti derseniz, hiç ama hiç bilmiyorum. 2006 yılına kadar tanıdığım Haydar Şahinoğlu’nun her şeyine kefilim ama ondan sonrasını hiç bilemiyorum. Atanması konusunda çok şanslı bir aday olduğunu düşünmüyorum.
Mustafa Bekir Selçuk’a gelince… O’nu da yaklaşık yirmi yıldır tanırım. O’nun bendeki ilk intibaı, dürüst, yanlış işi olmayan, çalışkan bir ilim adamı olduğu yönündeydi. Ama başhekimlik yaptığı dönemde benim tanıdığım Mustafa Hoca gitmiş, yerine başkası gelmiş. İşi ile hiç ilgilenmeyen, Tıp Fakültesi Hastanesi perişan bir halde, çocuğu yüzünden ciddi ithamlara maruz kalmış bir arkadaşımız. Keşke hiç idarecilik yapmasaydı da benim kafamdaki Mustafa Hoca olarak kalsaydı. Tüm imajını yıktı; O’nun adına üzgünüm. Seçimde oy alabilecek bir pozisyonu olmadığı kanaatindeyim. Kendisi her ne kadar Canik bölgesinde fazlaca dolaşsa da bu işte ipi göğüsleyecek isimler arasında olmadığı kanaatindeyim.
Şenol Eren’le ilgili söylemem gereken nedir derseniz sevdiğim bir arkadaştır; O’nunla gezilir, yenilip, içilir, muhabbet gani… Ancak ondan rektör olmaz… Olsa olsa, rektörün her dediğini yapan bir yardımcı olur. Şenol Eren’in en büyük handikabı Hüseyin Akan’ın destek verdiği iki adaydan birisi oluşudur. O nedenle hem oy alması çok zor, hem de Cumhurbaşkanı tarafından atanması çok zor. Ağabeyi Hüseyin Eren’in Cumhurbaşkanı’na yakın olduğu söyleniyor, ancak Cumhurbaşkanı’nın Hüseyin Eren’le ilgili düşüncelerini çok iyi bildiğimden, oradan alabileceği bir destek yok. Muhammed Dervişoğlu Hoca’yı ta yıllar önce hocası olan Latif Öztek vasıtası ile tanımıştık. Keşke orada kalsaydık. Ama aradan geçen süre Muhammed Hoca’ya çok büyük değişiklikler getirmiş. Bu değişikliklerin en önemlisi Fethullah Gülen Hoca’nın Cemaati’ne olan bağlılığı iddiasıdır. O nedenle de Cemaat’e mensup hocalardan oy alsa da atanma şansı hiç yok gibi bir kanaate sahibim.
Diğer adaylardan Fatma Hanım’la ilgili aldığım duyumlar, İmam Hatip Lisesi çıkışlı olduğu, Ferit Bernay döneminde OMÜ’ye geldiği, kardeşinin Köşk’te görevli olduğu ve atanma ihtimalinin olduğu yönünde. Ancak kanaati âcizanem odur ki OMÜ’de en mantıklı seçim Mahmut Aydın ve Bünyamin Şahin isimlerinden birisinin olması yönündedir. Zira bu iki arkadaştan Mahmut Aydın, Paralel Yapı’yla çok büyük mücadele etmiş bir arkadaşımızdır.
Bünyamin Şahin Hoca’yı tanımasam da Hakyol Vakfı’ndan gelen bir arkadaş olduğu, aynı zamanda O’nun da İmam Hatip’li olduğu ve kimsenin kuklası olmadan işini yapacak bir arkadaş olduğu yönünde izlenimlerim var. Diğer adaylardan Şaban Sarıkaya Hoca sol kesimden iyi oy alır, iyi de bir adamdır ama atanır mı derseniz çok zor geliyor bana. Diğerlerine gelince çok fazla tanımadığımdan haklarında yorum yapmak istemiyorum, kusuruma bakmasınlar.
Önümüzdeki süreçte bu konuda bir kaç yazım daha olacak; bugünlük bu kadar yeter kanaatindeyim. Kalın sağlıcakla