BUGÜN YİNE BİR KAÇ KONUYU KONUŞACAĞIZ
Bugünkü yazımızda yine birkaç konuyu ele alacağız. Konularımızdan ilki geçtiğimiz ay Umre ziyaretine gidip oradan bizi arayarak bizlere dua eden dostlarımıza teşekkür etmek olacak.
Karadeniz Engelliler Federasyonu Başkanı Selman Saruhan'ın organizasyonu ile Umre'ye giden bir çok dostumuz geçtiğimiz hafta Kabe'den beni aradılar. Çeşitli siyasi düşüncelere mensup belediye başkanları, siyasetçiler ve kamu kurumlarında üst düzey yönetici olarak görev yapan bu arkadaşlarımız bir araya gelmişler. Sohbetin ortak konusu ise Adnan Bahadır
Bu arada içlerinden bürokrat bir dostum arayarak orada bulunanların tamamına yakını ile beni görüştürdü. Kendilerinden bana dua etmelerini istedim. İnşallah bize de dualarını eksik etmemişlerdir. Aksi halde bu kadar arsız, soysuz, şerefsiz insanla mücadele edip dimdik ayakta durmam mümkün olur muydu? Bugün halen ayaktaysam tek nedeni aldığım samimi dualar olduğundan en ufak bir şüphem yok. Umreden dönen bu dostların isimlerini verip ibadetlerindeki samimiyeti deşifre etmek istemediğimden kendilerine hoş geldiniz diyerek bu konuyu burada kapatmak istiyorum.
İkinci konumuz ise yaklaşık otuz yıllık vefalı dostum, hocam, üstadım ve aynı zamanda yaklaşık yirmi yıl önce kurduğum Tarikatı Nakşibendiyyenin Salihi Sürmenevi kolunun şeyhi ve şeyhim Salih Parlak Hoca'mızın yeni çıkan eseri hakkında haddim olmayarak birkaç kelam etmek.
Salih hoca bu şehrin hatta bu ülkenin yetiştirdiği ancak kıymeti bilinmeyen ender ilim adamlarından birisidir. Ben kendisinden eski medrese usulü Emsile, Bina, Maksut, İzzi, Avamil, Tefsir, Kelam dersleri aldım. Henüz Türkiye'de telekomünikasyon ağının devreye girmediği 1979 lu yıllarda Salih Hoca zamiri anlatırken telekomünikasyondan örnekler vermek suretiyle anlatıyordu.
Yazdığı eserlerde tek sıkıntı düşük cümle kullanımı nedeniyle anlaşılma zorluğu idi. Ancak son yazdığı eserde bu eksiklik de ortadan kalkmış. Salih Hocanın son eseri olan Kurani Kültür'de Anayasal Temel Haklar ve Kamu Yönetimi adlı eserini tam okuyamasam da biraz inceleme fırsatı buldum. Kitapta çok ama çok enteresan konulara girmiş.Vakıflar'dan İsrail siyasetine, Irkçılıktan belediyeciliğe, Muta nikahı'ndan, genel evlerin statüsüne varıncaya dek bir çok önemli konuyu detaylı ve ilmi olarak izah etmiş. Salih Hocamızın yazdığı bu son eseri ben onun ustalık eseri olarak görüyorum. Hocamıza böyle güzel bir eseri bizlere sunduğu için şükranlarımı sunuyor, sizlerinde okumasını tavsiye ediyorum.
Gelelim üçüncü konumuza son zamanlarda bazı gazetecilerin ilçeleri dolaşarak kamuoyu yoklamaları yaptığını öğrendim. Bu gazetecilerin daha önceleri yaptıkları anketleri hatırlamanızı tavsiye ediyorum. Neden hatırlamanızı tavsiye ettiğimi sorarsanız gazetelerde çıkan anketlerde kimileri bilmem kaç bin oy alıyordu, kimileri ise hiç oy alamıyordu diye kamuoyunun mutlaka listeler de görmek istediği isimler olarak lanse edilenlerin daha sonra siyasi hayatlarının ne olduğunu herkes gördü. Bu tür yoklamaların daha ziyade ekonomik amaçlı yapıldığını herkes biliyor. Dikkat ettiyseniz ulusal bir anket firması her ay, şehir şehir anket yayınlıyor. Bir aya birisi birinci çıkarken, öteki aya listenin en altındaki isim liste başı oluyor.
Anket şayet tarafsız ve müdahale edilmeksizin yapılırsa o gerçeği yansıtır ama belli ekonomik karşılıklar alınarak yapılır ise ondan sonuç çıkması söz konusu olamaz. Bu tür işler çok prim yapan işler değil, sadece yapanlar açısından belli ekonomik karşılığı olabilecek işlerdir.
Sonra siyasetten anlamayan belli bir dünya görüşü olan insanların kendilerine yakın insanlarla yaptıkları kamuoyu yoklamaları ne kadar inandırıcı olabilir siz takdir edin.
Gelelim son konumuza; Malumunuz birileri dün Cumhuriyet Meydanı'nda döner dağıtmış. Dağıtılan döneri yiyenlere afiyet olsun ancak dağıtan kişilerin yazdıkları pankarttaki ifadelerin hesabını mahkemelerde verecekler.
Ben bugüne kadar yaklaşık ikiyüz bin lira tazminat ödedim. Ödediğim paraların tamamını yaptığımız haberlerde eleştiri sınırını aştığımız için ödedik. Tek bir tane haberden yalan veya iftira diye ceza almış değiliz. Varsa çıksın açıklasınlar. Ödediğimiz tazminatlara gelince bunlarla ilgili Yargıtaya giden dosyaların büyük bir kısmında yerel mahkemenin verdiği kararlar lehimize bozuldu.
Yerel mahkemeler bazen çok yanlı karar verebiliyorlar. Allah'a hamd olsun ki Yargıtay var da bu hataları düzeltiyor. Kaldı ki biz yaptığımız hiçbir haberden ve yazdığımız hiçbir köşe yazısından asla pişman değiliz. Bedeli ne olursa olsun doğruları yazmaya devam edeceğiz. Yerel mahkemeler nasıl davranırsa davransınlar yüksek mahkemeler gereğini yapıyorlar.
Yaklaşık altı yıldır gazetecilik yapıyorum, bugüne kadar yaptığımız haberlerle ilgili mahkemelerin verdiği cevap haklarını yayınladık ancak benim şahsi köşemle ilgili tek bir tane cevap metni yayınlamış değiliz. Biz köşemizde hep doğruları yazdık ancak eleştiri sınırlarını aşmış olduğumuz yazılardan ötürü tazminat ödedik. Hiç önemli değil, Allah'a şükür var ve ödüyoruz. Başkaları gibi benim bir şeyim yok ki alasınız demiyoruz. Bundan sonra da biz yazmaya devam edeceğimizden hiç kimsenin endişesi olmasın.
Döneri dağıtan arkadaşlar kaybettikleri davaları, onlara açtığımız onlarca tazminat davasının devam ettiğini ve yerel mahkemelerde kazanıp yüksek mahkemede kaybettikleri davaları da orada yazmış olsalardı çok daha güzel olacaktı.
Onlara yazdıkları o pankart nedeniyle Samsunlulara yeniden döner yeme keyfini yaşatacakları için kendilerine teşekkür ediyorum. Bakalım yalan haber yapmış mıyız yapmamış mıyız onu yargı söyleyecek.
Kalın sağlıcakla