Konumuza girmeden önce bir hususa değinip ondan sonra konumuza girmek istiyorum, Toplum öyle bir hale gelmiş ki anlatamam, insanlar öyle iki yüzlü, öyle riyakâr, öyle yalancı olmuşlar ki anlatmakta güçlük çekiyorum, ben bunları yazmakla bitiremiyorum, millet bunları nasıl tanıyıp da şerlerinden emin olacak gerçekten merak ediyorum. İnsanların yüzlerine gülüp arkalarından olmadık işler çevirenlerinden tutun da kendilerinin tutar tarafları olmadığı halde insanlara çamur atan şerefsizlerine kadar o kadar ahlaksız insan var ki bu toplumda anlatmakla bitiremem. Bazen kendi kendime diyorum ki boşver bu toplumu sen mi düzelteceksin başka işin mi yok, kim kime ne isterse yapsın umursama ama yapılan haksızlıkları da görünce inanın dayanamıyorum. Allah’a binlerce kez şükrediyorum ki bu gazeteyi kurduk da insanlar yanlış işleri ve faillerini tanıma fırsatı buldu, yoksa bu şehirdeki sahtekârlar üç kuruş paraları ile toplumu esir almışlardı. Ne zaman ki Denge gazetesi kuruldu toplum biraz rahatladı, yoksa bu kansızlar insanları vampir gibi emeceklerdi. İşin daha da garibi nedir bilir misiniz? Bu ahlaksızlar yaptıkları ahlaksızlıkları çok iyi şeylermiş gibi topluma yutturup başkalarını suçlayacak kadar da alçak bu insanlar.
Konumuza veya konularımıza gelince bugün iki konuya değinmek istiyorum, bunlardan birincisi, son günlerde “Facebook” üzerinden insanlara uydurma haberler servis edenlerin kendilerinin yaptıklarını görmeyip sürekli olarak başkalarına yüklenmek suretiyle onları veya bizleri susturabileceklerini zanneden zavallılar unutmasınlar ki biz çetelere, mafya bozuntularına, iktidar yalakalarına ve şehrin en güçlü figüranlarına meydan okumuş ve bildiğimizden asla geri kalmamışız. Bilmem hatırlar mısınız bundan yaklaşık yedi, sekiz yıl önce karasal yayın yapan bir yerel TV vardı bu şehirde, tam bir hafta şahsımla ilgili ileri geri haberler yapıp tezviratlar yapan o TV’ye ne oldu biliyor musunuz? o yerel TV yok olup gitti, sahibi de şimdi başka bir ile gidip başka iş yapmaya başladı. Bunca düşmanlık yapmasına rağmen o arkadaşın bu hallere düşmesine sevinmedim. Ama maalesef arkadaş da aynı şekilde şahsımla ilgili öyle ileri geri yayınlar yapmıştı ki aklınız şaşar, şimdi o yok oldu biz Allaha şükürler olsun dimdik ayaktayız. O gün onların arkasında olan insanlar, onlara bu haberleri yaptıranlar şimdi kendileri piyasaya çıktı, kullanacak adamları da kalmadı, bu da beni ziyadesiyle mutlu ediyor, çünkü onlarla mahkemeler önünde hesabımızı görme imkânımız olacak, arka planda oynama fırsatları yok artık.
İkinci ve asıl konumuza gelince geçtiğimiz hafta kayınçom iftar yemeği vermiş, beni çağırmadı, çağırsaydı da gitmezdim çünkü o tür davetlere katılmıyorum, hele, hele bu Ramazan babamın rahatsızlığı nedeniyle sürekli hastanelerdeyim hiç gidemem. İftar programının resimleri daha sonra bana geldi, katılım on numara, bir hayli kalabalık, kayınçomu sevsek de sevmesek de adam bu şehrin tabana inen, insanlarla kucaklaşan tek siyasetçisi bunu kabul etmek zorundayız. Kayınçomu sevmek ya da sevmemek ayrı bir şey ama hakkını teslim etmek de ayrı bir şeydir, bunu sadece onun için değil herkes için söylediğimi beni tanıyanlar bilir, yiğidi öldürsem de hakkını veririm. Kayınçomun iftarından bir gün sonra bir arkadaşım arayıp dedi ki, falanca gazetenin köşe yazarını okudun mu, normalde ben o köşe yazarını her gün okurum ama Pazar günleri uyduruk hikâyeler yazdığı için hiç okumam onu, hikaye okumaya zamanım yok. Arkadaş yazıyı bir oku da dön bana diyince yazıyı okudum, meslektaşım benim Tarihi Amisos Kenti hikayelerimden esinlenip bir şeyler yazmak istemiş ama ağzına, gözüne bulaştırmış.
Meslektaşımın yazısından anladığıma gelince önce kayınçomun iftarına gidip güzelce bir karnını doyurmuş, ardından da kalemi eline alıp kayınçoma ve meslektaşımın kendi hemşehrisi olan fındık tüccarlarına vermiş veriştirmiş. İnsana sormazlar mı ki arkadaş madem bu yazıyı yazacaktın neden o iftara gittin, mademki iftara gittin neden o yazıyı yazdın? ama bunlar benim gibi yazdıkları yazıların arkasında duramadıklarından vallahi de ona yazmadım, billahi de ona yazmadım, benim amacım şuydu, buydu deyip kıvırırlar, daha da olmadı tansiyonum çıktı, sonra görüşelim deyip işin içerisinden çıkarlar. Önümüzdeki günlerde bu konuda çok detaylı bir yazı yazacağım, taa 1984 yılından başlayıp günümüze dek geleceğim bir yazım olacak kimlerin neler yaptıklarını bire bir yazacağım. Zira bu şehrin son kırk yıllık hafızası bende saklı, Anap’ın iktidar olduğu günden bugüne dek yaşanan bazı olayları ve son günlerde yapılmak istenen operasyonların arka planını yazdığımda aklınız şaşacak. Şimdilik bu kadar yeter, kalın sağlıcakla.