Bunların hepsi alın yazısı

Kültürsüz bırakılmak bir oyunun adı olabilir ancak. Topluma yalancı baharlar yaşatacak derece güzel bir oyun. "Kimler nasıl yazıyor bu oyunu? Nasıl ortaya çıkartılıyor bu baharlar?" diye soruyoruz sonra. Arkadaş toplantılarında, panellerde, seminerlerde, sanat ürünlerinde...

Kendi kendimizi kandırmamıza, "gerçeği yaşadığımızı sanmamıza" yol açarak binlerce yıllarla oluşmasını beklediğimiz gelişmişliği yaşamamıza, daha güçlü, onurlu, dimdik duran bireyler olmamıza engeller koyan "bir oyun bu kültürsüzlük". Ancak böyle tarif edebiliyorum artık. Her zamanki kuşku çemberinin içine atarak kendimizi.

Birey olarak hiç dinmeyecek bir arzuyla "eşitliği istememize rağmen" bir eşitliksizlik var bu oyunun içinde. "Eşitlikten yana olmayanlar" daha doğrusu. Ya da başka bir biçimiyle diyecek olursam; sömürüden yana olmakla ortaya çıkan durumlara izin vermeler var.

Gerçekte "eşitsizliğin hedeflendiği", ama bizlerin eşitliği yakalayacağımızı sanarak ayrımına varamayacağı bir "yarış sunuluyor bu oyunda". Birbirimizle yarıştırılmaların, birbirimizi ezmeye çalışmaların, birbirimize üstünlük sağlamaların, "biribirimize karşı" daha başarılı, kazançlı çıkarılmaların "mutluluk getireceğine inandırılıyoruz" bu yarışla.  

Başarılı, kazançlı ve üstün olunduğunda "ihtiyaçlarımızın daha çok karşılanacağını" ve daha çok mutlu olacağımızı sanıyoruz böylece. Ardından "eğlenceler" bekliyor bizi, gülmeler, sevinmeler. Yarışla başlayan ve ortaya konulan oyun bu işte. Bu oyun, "karamsar olmamamızı bekliyor" bizlerden. Umudu aşılayarak "rekabete itiyor", kazanmaya ve eğlenmeye. Gülmemiz isteniyor, "gülmelerin mutlulukla aynı kefeye konulmasıyla" ve endorfin hormonuyla karamsarlıktan kurtulmanın yolu olarak. 

"Mutluluklarımız en kolay sömürülen parçamızdır" mı demeli öyleyse? Bu oyunun adı, o yüzden "sömürü" olabilir mi dersiniz? İnsanlar mutlu olmak için yaşadıklarına göre, oyunun biçimi de adı da bu sorulara yanıt oluyor kendiliğinden.

Bu bir oyunsa, "gerçek nedir"? Oyunun bizden uzak tutmaya çalıştığı şey, yani karamsarlıklar. Yoksa "gerçekler, bu oyunun bir parçası olarak sunulduğundan mı karamsarlık" olarak algılanmaktadır toplumca. Oyunun dışında görebilirsek gerçekleri; bunların, toplumların kendi koşullarına uygun sürdükleri yaşamlar olduğunu görürüz. Sömürü de bunu sevmez ve hiçbir zaman geçeklerle yaşayamaz. 

Sömürü, "bilinçli toplumların oluşmaması için" karamsarlık adı altında insanları gerçeklere karşı "eğlence denen saçmalıkla" oyalamıştır. Gerçeklerle sürdürülen hayatın mutluluğu, yalancı baharlardan daha çok mutlu ederken insanı, dayatılan şudur: gerçekler her zaman karamsarlıktır. Ancak "düşünebilen insanlar", hiçbir zaman bu tuzağa düşmeyecektir ve doğruların izini, kazanç olarak değerlendirmeyecektir.

Günümüzde eğlencenin elde edilmesi için çağdaş yaşamlar türettiler. Bir eş, bir iş ardından bir araba ve bir de evle sahip olunan yaşamlar. Bu sıralananlar "ne kadar artarsa o kadar sınırsız mutluluk ve eğlence" elde edilir. Şatafat, şıklık ve gösteriş dolu bir hava...

Tüm bunlardan ödün verirseniz, çağdaş yaşamlarınızın yerini; eşitlik, doğa, eğitim, sağlık ve toplum gibi karamsarlıklar alacaktır.

Ödün verilmediğinde ne olacak o zaman. Kültürümüz, doğa, yoksulluk hatta açlıklarımız, küresel ısınmamızla kuraklığımız, eğitimsizliğimiz, sağlıksızlığımız? Dert etmemek gerek değil mi? Bunların hepsi alın yazısı, kader!