Burası dar-ı dünya
Ne çok kıymetlendirdik
Oysa sadece tarla idi
Ekip biçip gidecektik
(A.Aydemir)
İnsanoğlu ihya etmeliydi dünyayı, o ise tüketmeyi seçti. Bir yandan yaparken diğer taraftan yıktı.Ne gariptir ki insan bu dünyada kalıcı olmadığını bildiği halde,bitmeyek sandığı ömrünü boş çabalar ve hırslar içinde harcıyor.Kendi çıkarları için başkalarını da harcamaktan kaçınmıyor.
Keşke sevgi,barış, merhamet, anlayış, cömertlik,kardeşlik ekebilseydik tarlalarımıza.İçimizdeki karanlık duyguları hapsedebilseydik derinliklere.Gücü yeten yetene.Güçlü olan zayıfı yeme derdinde.
Sinyallerini vere vere geldi savaş,yakınlarımızda patlak verdi yine.Irak,Suriye,Filistin,Afganistan, Azerbaycan da gördük yakın geçmişte yine bu manzaraları. "Tüm savaşlar iç savaştır, çünkü tüm insanlar kardeştir"der François Fènelon.Evet Adem ile Havva'dan geldik hepimiz,ama Habil ile Kabil de atamız.İnsan tarihi boyunca zalim ile mazlum aynı sahnede yer aldı.İnsanların bitmek bilmeyen hırsları,devletlerin güç savaşları ve bunlar arasında harcanan insanlar.
Haberlerde Ukraynalı bir baba savaşa katılmak için yola çıkacak, küçük kızına sarılıyor, ikisi de hıçkırıklar içinde ağlaşıyorlar.İkisi de bir daha birbirini görememe korkusuyla sıkı sıkı sarılıyor, kız babasını bırakmak istemiyor.O baba son kez görüyordu belki evladını.Elinde kızının yazdığı bir not ve şans getirsin diye verdiği kolye ile istemeye istemeye gitti bilinmeze.Onun gibi kaç çocuk daha korkuyla gözyaşları döküyor. En çok çocuklar acı çekiyor, savaşın o soğuk olduğu kadar yakıcı ateşini hissediyor.
Biz televizyondan izlerken karanlıklar içindeki şehirlere düşen bombaların aydınlattığı o anları, oralarda bir yerde o bombanın sesiyle korkuyla biryerlere sığınan insanlar var.Sürekli çalan siren sesleri,havada sürekli uçan uçaklar ,arabalarıyla kaçışanlar,boşalan marketler,yıkılan duvarlar,o duvarlar altında kalanlar,kanlar içinde yatanlar.Yine geriye kalan hayalet şehirler, yersiz yurtsuz kalan insanlar,öksüz çocuklar...İnsan hakları,özgürlük diye atılan çığlıkların duyulmaz sesleri.
Birileri gücünü ıspatlayacak diye kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.Bizden uzak bizi etkilemez diyemeyiz.Bir kelebeğin kanat çarpması, dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir.Bu kelebek etkisi olarak tanımlanır. Fakat daha çok yaratılan bir kaosun büyüyerek artmasını ifade eder.Devletler birbirine siyasi,askeri, stratejik, ekonomik olarak bağlantılıdır. Birinde çıkan ateş diğerlerine de sıçrar.
Orada bulunan Türk vatandaşları da zor durumda,aileleri de endişe içinde.Ama devletimiz onları orada bırakmayacaktır.Gitgide can kaybı artıyor, yiyecek içecek, ilaç sıkıntısı var.Çaresizlik çok zor,Allah yardımcıları olsun.Umuyoruz ki en yakın zamanda biter, hiçbir yerde bir daha bomba patlamaz,mermi atılmaz, insanlar evsiz yurtsuz,aç kalmaz, çocuklar ölmez ve emniyetle geleceklerini kurabilirler. En çok onlara borçluyuz ve en çok onlara mahçup. Savaşın yakacağı yerlerde barışın çiçekleri açsın. Bizlerin dileği, duası budur.Ama Einstein der ki;"Büyük güce sahip devletler olduğu sürece savaş kaçınılmazdır ."Bu da maalesef karşımıza topla tüfekle çıkabiliyor, siber olabiliyor,ekonomik olabiliyor, biyolojik olabiliyor, yani bitmiyor. Nedeni bilinmez,bilinse de hak verilmez.
Ve birkaç sözle bitirmek istiyorum yazımı.
"Savaş, korku ve sefaletten başka birşey veremez.Yakar, yıkar,öldürür, yok eder."(N.Hikmet)
"Baştan başa bütün dünya, bir damla kanın yere dökülmesine değmez. "(Şirazi)
"Savaşı kazanacak kadar kuvvetli,savaştan kaçacak kadar akıllı olmalıyız. "(Johnson)