Büyücü Çocuklar Zamanı

Ekranlarımızı rengarenk kostümleri, türlü türlü sihirleri ve acaip sesleriyle büyücüler istila etmiş. Çocuklarımızı kendilerine esir yapmış. Çocuklar kendini ya büyücü sanıyor ya bir süper yaratık... Kendinde doğuştan gelen sihir yetenekleri, olağanüstü atiklik, çeviklik olduğu inancına sarılmışlar dört elle. Çünkü ebeveynleri ya onunla ilgisiz kalmışlar ya da aile içinde, çevresinde göremediği sevgiyi, bu şaşaalı gösterişli rengarenk dünyanın büyücülerine katılarak elde edeceğini sanıyor.
Haberlere bile konu olmaya başlayan davranış bozuklukları, kimi çocukların uçacağına inanarak kendilerini camdan aşağı bırakmaları, kiminde kendi kendine konuşmalar, çevresine karşı ilgisizleşerek kendince bir dünya kurma,içe kapanma durumları... Peki biz çocuklara bakarken, onlardaki bu yanlışlığı düşünürken velilerine ve çevremize neden bakmayı beceremedik? O çocukta bir davranış bozukluğu oluşmuşsa ve bu sonradan meydana gelen bir şeyse neden bunun olası sebeplerini incelemedik? Televizyon programlarına hapsolmuş aile bireylerini, %1-2 düzeylerinde kalan okuma alışkanlığımızı, karşılıklı sohbet etme, hayal kurma, birbirimizin yüzüne bakmayı unutuşumuzu neden hiç sorgulamadık?
Bu tip vakalara konu olan çocukların evlerine bir girsek günlük hayatlarında nelerle karşılaşırdık dersiniz?
Mesela sabah baba işe gidince -eğer düzenli işi olan bir babaysa-, kahvaltı sonrası evin annesi televizyonu açıyor ve 'eski şarkıcı, yeni uyumlu eş' görünümüne bürünmüş  kadın şarkıcıların sabah programlarını izlemeye başlıyor. Bir bağrış çağrış, bir feveran; ne oluyor demeye kalmadan anlıyorsunuz ki stüdyoya bir başka şarkıcı gelmiş. Herkeste ayılıp bayılmalar, 'seni çok beğeniyoruz'lar... Şarkıcıyla söyleşi; albümden, şarkıdan öteye gitmiyor. İsimleri 'kadın programı'; ama bir yemek tarifi, bir diyet reçetesi, bir de İslami bilgi veren hocadan öteye gitmeyen birkaç saatlik güldürü diyesim geliyor... Ama gülesim gelmiyor!
İnsan düşünmeden edemiyor; bizim çocukluğumuzda Barış Manço'nun pazar günleri yayınlanan çocuk programına o günlerin gözde şarkıcıları geldiğinde Barış Manço'nun ne kadar bilgilendirici konuştuğunu. Hiçbir seviye düşüklüğü olmadan tamamen bilgilendirmeye koşullanmış, çocukla çocuk olabilen, her yaştan izleyiciyi ekrana kilitleyen bir programdı o. Ayrıca dünyanın tüm ülkelerine gidip tüm coğrafyalarını neşeli bir anlatımla, dünyayı bize sevdirerek anlatışı... Bunlar, günümüz şarkıcılarıyla kıyaslayınca ne kadar farklı görünüyor değil mi?
Şimdi çocuklara layık görülen programlarsa gerçek dünyadan kopuk bir hayal ve şatafat dünyası içinde geçen, kahramanlarının sürekli birbiriyle hırs ve intikam içindeki mücadeleleri! Yoksa 'gerçek dünya bu' mu diyorsunuz sevgili okuyucular? 'Artık dünyamız böyle, belki de çocukları savaşa hazırlar gibi küçükten eğitmek böyle olur' mu diyorsunuz acı acı? Bense bugünlere nasıl geldiğimize şaşıyorum, yarınlarımızı ise böyle gidersek düşünmek istemiyorum. Üstelik bu programlar günde birkaç kez tekrar ediliyor, haftasonları da tekrar bölümleri... Ne bir eğlenceli çizgifilm ne bir çocuk filmi, çocuk edebiyatına dair bir program ya da masal saatleri? Bu saydıklarım uzak geliyor günümüze, biliyorum.
Peki akşam olduğunda neler oluyor? Baba eve gelmiş, açıyor bir futbol maçını, bomboş bir yarışma programını ya da bir mafya dizisini... Seç beğen al, hangisi daha verimli nesiller yetiştirir artık siz düşünün. Aile geçiyor ekran başına, bu çocuğa 'okulun nasıldı, kitaplarını okuyor musun, hangi kitaba başladın, neler ilgini çekiyor, bana bir sorun var mı ya da danışacağın bir şey var mı, bu gece dışarı çıkıp yürüsek ya da biraz farklı şeyler yapsak ne dersin?' diyen bir velisi yok!
Çocuk hayalgücünü çevresindeki yeşilliklerden, ağaçların gölgesinden, bir minik serçenin yürek hoplatan telaşından esinlenerek değil; mafyalaşmış bir düzeni savunan dizilerden alıyor. Bu ülkenin, bu dünyanın gidişi bu çocukların elindedir, ne ekiyorsak onu biçeceğiz. Birbirimize ve çocuklara biraz daha vakit ayırmayı düşünmekse bize kalıyor.

Not: Bu gazetede, bu köşede bir yılımızı doldurduk; ama bahsetmeyi unuttuk; tüm okurlara teşekkürler, iyi okumalar!

 
                                                                                                                                                                                 İyi haftalar...