CAHİLİN CESARETİ

Sami Kesmen

Cehalet, insanın bilgi ve farkındalık eksikliği nedeniyle bir konuda yeterli anlayışa sahip olmaması durumudur. Ancak asıl sorun, İslamî perspektiften bakıldığında, bu eksikliğin bir tevazu ve öğrenme arzusuyla telafi edilmeye çalışılmaması; aksine, kişinin cehaletinin farkında olmaksızın bilgi sahibi olduğunu iddia etmesi, kendini haklı görmesi ve bu doğrultuda cesurca hareket etmesidir. Bu durum bireysel ve toplumsal açıdan ciddi sorunlara yol açar.

İslam’a göre insanın yaratılışı bilgi ve hikmetle bezenmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Allah, Adem’e isimlerin öğretilmesini (Bakara, 2:31) insana verilen bilgi ve akıl nimetinin bir göstergesi olarak anlatır. Bu, insanın öğrenmeye ve anlamaya yatkın bir varlık olduğuna işaret eder. Ancak cahilin cesareti, bireysel anlamda bu yaratılış hikmetine ters bir tavırdır.

Cahil insan, bilmediğini bilmez ve öğrenme ihtiyacı hissetmez. Kur’an, bu tür bir durumu eleştirir ve “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer, 39:9) ayetiyle, bilgili olmanın üstünlüğünü vurgular. Cahilin cesareti, insanı kibir ve gurura sevk ederek, öğrenme kapılarını kapatır. Peygamber Efendimiz (sav), “Cahilin kibri, âlimin tevazusundan daha tehlikelidir” buyurarak, bu duruma dikkat çekmiştir. Kişi, bilmediği konularda cesurca hareket ettiğinde, hem kendine hem de çevresine zarar verir. Bireysel olarak bu durum, hata yapmaya açık bir yaşam tarzını beraberinde getirir.

Toplumlar da bireylerden oluştuğu için cahilin cesareti, toplumsal bir hastalık haline gelebilir. İslam toplumu, bilgiye ve ilme verdiği önemle yükselmiştir. Hz. Peygamber’in “İlim, kadın ve erkek her Müslümana farzdır” hadisi, bu anlayışın temelini oluşturur. Ancak toplumda cehaletin cesareti, bilgi yerine dogmatik anlayışların ve önyargıların hâkim olmasına neden olur. Bu durum, sosyal adaletin ve barışın zedelenmesine yol açabilir.

Cahilin cesareti, özellikle fitne ve fesadın yayılmasında etkili olur. İslam’ın fitneye karşı koyma ilkesi, bu bağlamda önemlidir. Kur’an’da “Fitne, öldürmekten daha kötüdür” (Bakara, 2:191) buyurularak, cehaletin cesaretiyle yayılan yanlış bilgilerin toplumu nasıl felakete sürükleyebileceğine işaret edilmiştir. Yanlış bilgilerle hareket eden bireyler, sosyal düzeni bozar ve hak ile batılın karışmasına neden olur.

İslam, cehaleti ve cahilin cesaretini ilimle, hikmetle ve sabırla aşmayı önerir. Peygamber Efendimiz’in “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim” buyurması, bilgi ve hikmetin dinin merkezinde olduğunu gösterir. Bireysel düzeyde, kişinin eksikliklerini kabul etmesi ve öğrenmeye açık olması bir erdemdir. İslam’da tevazu, cehaletle mücadelenin temelidir. İmam Gazali’nin dediği gibi, “Bilmediğini bilen, öğrenmeye en yakındır.” Kişinin kendini geliştirme iradesi, hem dünya hem ahiret saadetini artırır.

Toplumsal düzeyde ise İslam, alimlerin ve bilgelerin rehberliğinde bir düzenin inşa edilmesini öğütler. Bu bağlamda, liyakat ve ehliyet kavramları önemlidir. Bir işin uzmanına verilmesi gerektiğini belirten “Emanet ehline verilmediği zaman kıyameti bekle” (Buhari) hadisi, cehaletin cesaretini engellemenin yolunun bilgiye dayalı bir yönetimden geçtiğini vurgular.

Cehalet, bireyin öğrenme ve gelişme çabasıyla aşılabilir; ancak cahilin cesareti, kişinin bilmediğini bilmemesi ve bu durumdan gurur duyması, hem bireysel hem toplumsal bir tehdit oluşturur. İslam, cehalete karşı ilim ve hikmeti önerirken, cesareti tevazu ve sabırla şekillendirir. Birey ve toplum olarak bu bilinçle hareket etmek, cehaletin cesaretine karşı en güçlü kalkandır.

İslam, ilmi üstün bir değer olarak görmüş ve cehaleti ise yererek uzak durulması gereken bir durum olarak tanımlamıştır. İlim sahibi olmak, bireyin hem dünyasını hem ahiretini aydınlatır. Buna karşın cehalet, insanı hem kendi içinde hem de toplumda karanlığa sürükler. Bu bağlamda “cahilin cesareti” ve “âlimin ibadeti” kavramları, İslam ahlakı ve dünya görüşü çerçevesinde anlam kazanır.

Cahil bir insan, bilmediğini bilmediği için yanlış işler yapmaya veya hakikate karşı körcesine direnmeye daha meyillidir. Bu cesaret, bilgiye dayalı olmadığından genelde tehlikeli sonuçlara yol açar. Kur’an-ı Kerim’de cehaletin zararları ve tehlikeleri şu şekilde vurgulanır:

"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"

(Zümer, 39/9) Bu ayet, bilgi sahibi olanların cehalete dayalı hareket edenlerden üstün olduğunu açıkça ortaya koyar. Cahil cesaretinin temelinde bilgisizlik ve düşüncesizlik vardır. Hz. Peygamber (sav) de bu durumu şu şekilde ifade etmiştir. "İlim öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadın üzerine farzdır." (İbn Mace, Mukaddime, 17) Bu hadis, cehaletin bireyin sorumluluğu olduğunu, dolayısıyla öğrenmeyen bir insanın yanlış cesaretle hareket edebileceğini vurgular.

İslam'da âlimler, ilim yolunda çaba sarf ettikleri için ibadet derecesine ulaşan bir konuma sahiptirler. İlim tahsil etmek ve öğrendikleriyle amel etmek, âlimlerin hem kendileri hem de toplum için bir ibadet biçimidir. Âlimlerin bu üstün konumu, birçok ayet ve hadiste dile getirilmiştir:

"Allah, içinizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir."

(Mücadele, 58/11) Bu ayet, ilmin ibadet derecesindeki önemini ve ilim sahiplerinin Allah katındaki üstünlüklerini gösterir. Âlimin ibadeti, sadece namaz kılmak, oruç tutmak gibi bireysel ibadetlerle sınırlı değildir; insanlara rehberlik etmek, hakikati yaymak ve ilmi doğru bir şekilde kullanmak da büyük bir ibadettir.

Hz. Peygamber (sav) ise şöyle buyurur:."Âlimin, abid (çok ibadet eden) üzerindeki üstünlüğü, dolunayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir." (Tirmizî, İlim, 19) Bu hadis, ilim sahibi bir kimsenin ibadet eden ama ilimsiz bir kişiden çok daha faziletli olduğunu belirtir. Çünkü âlim, ilmiyle sadece kendine değil, çevresine ve ümmete de fayda sağlar.

Cahilin cesareti, düşünmeden ve bilgisizlikle hareket etmenin bir sonucu olarak tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Buna karşılık âlimin ibadeti, ilmi bir nur gibi kullanarak insanları aydınlatmak ve hakikate yönlendirmekle değer kazanır. İslam, cehaletten uzaklaşmayı ve ilme sarılmayı emrederek, bireyleri bilginin güvenli limanına davet eder.

Özetle, ilim öğrenmek ve ilimle amel etmek, bir müminin hayatını şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Cahilliğin cesaretine karşı, âlimin ibadeti her zaman rehber alınmalıdır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.