Koronavirüs belası ortaya çıktığı günden itibaren sürekli itidalli davranmaya, toplumu ve kendimizi strese sokmadan alınan tedbirlere riayet ederek işimizi yapmaya çalışmaktayız. Piyasada dolaşan paylaşımları da ciddiye almadık, televizyonlarda konuşan bazı felaket tellallarını da ciddiye almadık. Elimizden geldiği kadar sürece müspet katkı sağlamaya çalıştık ancak bazı gerçekleri de öğrenince fevkalade canım sıkılmadı değil. Kanaatimce bu yazacaklarımı Sağlık Bakanı veya Cumhurbaşkanı bilmiyor, şayet bilse bunu yapanların canına okurlar. Nedir bu can sıkıcı gelişmeler derseniz; dün bizzat yaptığım görüşmelerden sonra öğrendiklerimi sizlerle paylaşma gereği duydum ancak bu gerçekleri sizlerden çok yöneticilerin okuyup gereğini yapmaları gerekmektedir. Virüs nedeniyle en yoğun olan hastanelerin başında Tıp Fakültesi ile Eğitim Araştırma hastanesi olduğu hepimizin malumu. Şehrimizde de pozitif çıkan vakalar var, bu gayet normal bir durum. Hatta ölülerimiz de var, bu da normal ancak OMÜ’den gelen bilgiler çok can sıkıcı. OMÜ’de 360 civarında hoca var, bunlar profesör, doçent ve bu düzeydeki hocalar. Bunların hükümetin açıkladığı performans ödeneğinden alacakları aylık para 68.000 lira civarında bir para ama ne yazık ki son bir aydan beri işe gidenlerin sayısı yirmi, yirmi beş hoca. Gerisi işe gitmeden asistanları aracılığıyla hastaları uzaktan kumanda etmeye çalışmakta, bu çok can sıkıcı bir durum. Devlet size aylık yetmiş bin lira civarında performans ödemesi yapacak, siz de hastaneye gitmeden bu parayı alacaksınız. Sorarım size bu Allah’a reva mı? İş yapanlar asistanlar, hemşireler, güvenlik görevlileri ve diğer memurlar, onlara performans ödemesi yok.
Aldığım bilgilere göre OMÜ Tıp Fakültesi’nde son bir ayda işe gitmeyen hoca sayısı üç yüzün üzerinde. Hatta ismini buradan vermek istemiyorum bir hoca yaklaşık dört yıldan beri hastaneye doğru dürüst gitmiyormuş. Açtığı özel muayenesinde hastalarına bakıyormuş. OMÜ Tıp Fakültesi Dekanlığı da bunu bildiği halde sesini çıkarmıyormuş. Bu iddia doğru ise vay geldi başımıza, öyle saçmalık mı olurmuş, Tıp Fakültesi Dekanlığı hocalarla ilgili mesai çizelgesi tutmuyormuş, kimin işe geldiği kimin çalıştığı kimin çalışmadığı bu yüzden belli olmuyormuş. OMÜ Rektörü Sait Bilgiç hocanın derhal ve acilen bu konuya çözüm bulması lazım. Evet bu hastalık risk taşımakta, hocalar da belli yaşa gelmiş insanlar onların da kendilerini korumaları lazım ama bu iş ulusal bir mesele, gerektiğinde bu toplumun sağlığı için canımızı da feda etmek zorundayız. Askerin vatan koruması için yaptığı neyse şimdi sağlıkçıların yaptığı da odur. Hastaneye giden hastalar asistanların elinde. Hemşireler, hastabakıcılar ve güvenlikçiler bu işi yapacaklarsa yandık. Hastabakıcılar, hocaların işe gelmediğini görünce onlar da işin kolayını bulmuşlar ve öksürmeye başlayıp biz de hastalandık deyip kendilerini karantinaya alıyorlarmış, onlar da kendilerine göre haklılar. Birisi koronavirüsle ilgili, 'OMÜ’deki hocalar ne yapıyor?' diye sormuş. Ben buradan cevabını vereyim; az bir kısmı işinin başında uğraş veriyor, pek çoğu ise evinde yattığı yerden talimatlarla işi götürüp aylık yetmiş bin lirayı cebine atıyor.
Bir başka can sıkıcı olayı yine dün öğrendim. Canik bölgesinde bir cami imamının test sonucu pozitif çıkmış, imam perşembe gününden beri karantinada ama cami cemaati veya etrafta bir tedbir alınmamış. Ben cami imamını aradım hastalandığını teyit etti daha sonra görev yaptığı caminin etrafından bir kaç kişiyle görüştüm herhangi bir çalışma olmadığını söylediler. Sağlık müdürünün bu konuda yetersiz kaldığı ortada. Bu iş öyle basit bir iş değil, hep beraber tedbir alarak üstesinden gelmeye çalışacağız. İnancımızın gereği ecel gelmeden ölümün olmayacağıdır ancak bu işe yakalanan herkes ölmüyor ama nasıl bir sıkıntı çektiklerini de bir Allah bir de onlar biliyor. Toplum üzerine düşeni yapıyor, bunu hep birlikte gördük ama bu yeterli değil. Toplumu yönetenler, özellikle sağlık üst yönetimi ve akademik kadrosu bu konuda istenilen noktada değil.
Belediyeler canla başla uğraş veriyorlar. Gece gündüz demeden sokaklar yıkanmakta, çöp bidonları ve pazar yerleri ilaçlanmakta, bunu hep beraber görüyoruz ama iş sadece belediyelerle de bitmiyor. Belediye deyince aklıma geldi, koronadan ölenlerle ilgili belediye ekiplerinin yetersiz kaldığı veya taşın altına ellerini koymadıkları yönünde bilgi de geldi. Olayı araştırdım doğru. Muhatapları kendilerini bilirler, ölüyü kimin yıkayacağı ortada, hastanelerimizin görevi hastaları iyi etmek, öldüklerinde onları yıkamak değil. Sanırım matlub hasıl olmuştur. Bu eksikleri yazacağız ki bu belayı hep birlikte aşalım yoksa herkes bu işten kaçarsa hepimizin helak olacağını da unutmayalım. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.