Can Sıkıcı Olmayan Hezeyan!!!

Televizyondaki tartışma programlarını ya da canlı yayındaki açık oturumları izliyor musunuz bilmiyorum ama hafta içi kadın programları var ki akıllara zarar!  İyice çileden çıkarıyor insani! Türkçe"  yi mahvetmelerini çoktan bir tarafa bıraktım,  birbirlerine yaptıkları hakaretler, saygısızlıklar insana ne yakışacak nede kabul edilecek tarafı var.

 

Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar, demişler. Bu insanlarda susmak ne kelime! Hepsi, durmadan konuşuyor. Üstelik uzmanı olmadığı bir konuda, sırf kendilerini göstermek ya da karşı cinsi etkilemek için eline alıyor mikrofonu dağlara taşlara sallıyor sallıyor duruyor. İşin garip tarafı herkesin her şeyden elli gram bilgisi var. Hukuktan edebiyata, tarihten siyasete, tıptan astrolojiye, aşktan dini bilgilere kadar herkesin her konuda fikri ve bu fikri söylemeye de sonsuz bir cesareti var. Âlim sanılmak filan kimsenin umurunda değil. Önemli olan eşinin dostunun onu görebilmesi ve onların adının da tv ekranlarında dile gelmesi. Ünlü ressam Andy Warhol" da dediği gibi "herkes bir gün 15 dk meşhur olacak" sözüyle Andy Warhol" da ihya etmiş oluyorlar.


Oysa kişi kendini bilmesi gibi irfan olmaz, diyen bir neslin çocuklarıyız biz. Biliyorsan konuş, bilmiyorsan sus! Şart mı her konuda fikir beyan etmek Allah aşkına!
Programlara dikkat edin. Ön sırada neredeyse birbirinin aynı hanımefendiler, her programda aynı kadınlar göze çarpıyor. Arkada ise emekliğinin tadını çıkaran beyefendilerle neden orada olduğunu bir türlü çözemediğim. 

Her şeyden önce "söz" ve "laf"ın aynı anlama gelmediğini bilmek gerekir. Söz"ün içi doludur. Karşımızdakine söylediğimizde bir anlam ifade eder. Oysa "laf"  dediğimiz şey, daha değersiz, daha sıradandır. Önemli olan laf etmek değil, söz söylemektir aslında. Laf konuşmak batılılıksa, söz söylemek daha doğulu ve daha bizdendir.

Geçenlerde bir evlilik programında bağrışan iki hanımefendiye rastladım kanallarda gezerken.

Bağrışmaları ne kadar hanımefendiceydi tartışılır elbette, ama işin en çok tuhafıma giden yanı, karşılarında oturan kişilerin evlenmeleri durumunda mutlu olup olamayacakları konusunda bir türlü anlaşamamalarıydı. İki insan evlenebilmek için televizyona çıkmıştı, karşılarında oturan kırk elli kişilik bir grup da acaba mutlu olurlar mı olmazlar mı konusu üzerinde resmen kavga ediyordu. İnanılır gibi değildi!
Nasıl bir millet olduk, diye sordum kendi kendime.

Sükûtu altın sayan bir kültürden gelip, büyüklerin sözünün kesilmeyeceği terbiyeleriyle büyüyüp, iki kişi konuşurken lafa girilmez tembihleriyle yetişip sonra da başkalarının sözünü kesmeyi, kimseyi dinlememeyi ve düşüncelerimizi bağıra çağıra söylemeyi ve boş boş konuşup kendimizi ekranda gösterip bunu girişimcilik sayan akılları erdem sayıyoruz. Bunlar sadece ekran karşısında da olmuyor tabi yaşamımızın her dakikasında ve her yerde görmek mümkündür. Kendi doğrularımızı bir tarafa bırakıp desinler kültürü içinde kayboluyoruz.
Düşündüm ve üzüldüm. Bu can sıkıcı olmayan hezeyan da ne güzel de anlaşamıyoruz!!!. Saygılarımla