Taksim'in üzerine sıkılan "biber gazı" yavaş yavaş dağılıyor..
"Göz yakmak isteyen"..
"Gözü yananlar"!..
"Ciğerleri sıkıştırmak isteyen"..
"Ciğerleri sıkışanlar"..!
Bir bir çıkıyorlar..
"Karanlıkta" seçilemeyen "yüzleri" iyiden iyiye "belirginleşirken"!..
"Eteklerindeki taşlar"da yavaş yavaş ortalığa dökülüyor!..
*
-Elbette bu "temcit pilavı" daha çok su kaldırır!..
*
Nihayet..
Hamaklarla "boğulan"..
Naylon çadırlarla "havasız kalan"..
Sigara dumanı, ter-kir kokularıyla "öksüren.. "
"Çanak-çömlek" sesleriyle "küsen"..
Yaz sıcağında "postal" "işgaliyle" "isyan" eden,
"Ağaçlar" da rahat bir nefes aldı..
*
-Taksim, Taksim olalı böyle bir zulüm görmemiştir!..
*
"Eylemin eylemsizliğe", "söylemin söylemsizliğe" bu denli "yaman çelişkiyle" devşirildiğinin görüldüğü "yüzyılın" "en" örneklerinden biri olarak hafızalarda çoktan yerini aldı bile..
*
Ne acı ki; her "iki yüz" de bizim "yüzümüz"!..
"Tokatlasak" canımız yanar!..
*
"Küresel" oyun kurucular..
"Türkiye" sahasında..
Bir oyun kurdular..
Ve..
"Siyaset" ebeleri..
"Sobe" dedi!..
*
Kısacası..
Eski bir çocuk oyunudur..
"80'ler" hatta "90'lar" iyi bilir..
"Saklambaç" oyununda ebenin yanlış kişinin ismini söyleyerek "sobe" demesi durumunda takım oyuncuları hep bir ağızdan bağırır:
-Çanak-çömlek patladı!..