1903 yılında İngiltere'ye Osmanlının deniz gücü hakkında bilgi veren Kraliyet Armadası Birinci Lordu Earl Selbourne, Türk donanması için Mevcut bile değil. demişti.Osmanlı Devlet'i İngiltere'ye kırka yakın irili ufaklı gemi siparişinde bulunmuştu. Başlangıç için o günün parasal karşılığı dört milyon Sterlin'e iki drednot ısmarlanmıştı. Biri Reşadiye diğeri ise Sultan Osman adıyla alınacaktı. Bu gemilerin alınabilmesi için yeterli bütçe olmadığından geniş çapta bir bağış kampanyası düzenlenmiş, o zamanın olanaklarıyla kahvelerde, halkın toplu olarak bulunduğu yerlerde, müsamere ve eğlencelerde sürekli olarak para toplanıyordu. Bayram gibi vesilelerle öğrencilerin ellerine kumbaralar veriliyor ve bu kumbaralarla para topluyorlardı. Önemli para yardımlarında bulunanlara Donanma İane Madalyası adı altında bir de madalya veriliyordu.Temmuz 1914'te Sultan Osman'ı teslim almak üzere, Rauf Bey Newcastle' a varmıştır. 3 Ağustos 1914'te Churchill'in açıklaması ile Sultan Osman ve Reşadiye'ye el konduğu resmi olarak açıklanmıştı. Rauf Bey anılarında şöyle diyordu....Geminin son taksiti olan yedi yüz bin Lira da ödenmişti. İşleri bir an önce bitirmek için denemelerin bir kısmından vazgeçerek fabrika ile 2 Ağustos 1914 günü geminin, bize teslimi konusunda anlaşmıştık. Fakat parayı verişimizin ertesi günü için kararlaştırılan sancağımızı çekme töreni zamanından yarım saat önce İngilizler Sultan Osman'a el koydular.
Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya'nın bu duruma soğuk bakması Osmanlı'yı Almanya'ya doğru yönlendirdi ve 2 Ağustos 1914'te yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti.Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914'te İngiliz donanmasından kaçan GOEBEN ve BRESLAU adlı Alman savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verir ve boğazları tüm yabancı gemilere kapatır.GOEBEN ve BRESLAU'ın boğazlardan geçmesi itilaf devletlerinin tepkisine yol açar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, bu iki gemiyi, daha önce İngilizlere sipariş ettikleri ve hatta parasını ödedikleri halde alamadıkları iki gemi yerine satın aldıklarını açıklar. Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanması'na katılmış olur.27 Eylül 1914'te Amiral Souchon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadeniz'de Ruslar'a ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca 1 Kasım 1914'te Ruslar Kafkasya'da sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşın içine çekilmiş olur.
O devasa donanmayı durduran Osmanlı devletini yenmek için başlatılan kara savaşlarıda tarihin en kanlı dönemine şahitlik etmiştir. Binlerce şehidimizin yanı sıra bir o kadarda dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş insanlar,ağzından kan damlamakta olan emperyalizmin doymak bilmeyen aç gözlülüğü uğrunda toprağa düşmüştür.
Çanakkalede başrol oyuncusu olan ingiliz'ler daha sonra yurdumuzu işgal eden gücünde başındaydı. Bedenleri topraklarımızın üzerinden uzaklaşırken pis ve kanlı elleri arka planda sürekli bu topraklar üzerinde oldu.Şuanda ülke içinde yaşanan terör belasıda onların eseridir.
Ve bu barbar sürüsü nedense düşman olarak anılmaz. Savaş sonrası düşmanlarımız bellidir. Komşularımız ve bizi arkada vuran Araplar. Araplar İngilizlerin oynuna gelmiş olmalarına karşın,İngiliz'lerin ayak oyunlarıyla bizi satan millet olarak ön plana çıkartılarak, İngiliz barbarlığı unutturulmuştur. Bu topraklar üzerine bıraktıkları nifak tohumlarından bir taneside budur. Tarih kitaplarına bakın İngilizlerin, Fransızların adı işgalde fazla geçmezken, gariban Yunanlılar hep ön saflardadırlar. Diğerleri medeniyet getirdikleri için minnettarız onlara.
Kısacası adamlar yaptıkları her şeyi bir program dahilinde yaptıkları için,planları kusursuz işlemekte. Halkı birbirine düşman etme.Manevi değerleri basitleştirerek yok etmeden tutunda aklınıza ne gelirse bunların eseridir. Onca acıdan sonra çekip gittiklerinde kendilerinden özlemle bahsettirecek kadarda kurnazdırlar. Tarihte biz Türk'lere barbar diye adlandırıp, İngiliz centilmenliği diye tabir çıkaran satılmışların ve İngiliz medeniyeti aşıklarının Çanakkale'deki Türk gurur ve mertliğini tarih derslerinde tarafsız olarak okutmalıdırlar.