17.Yüzyılın son çeyreğinden itibaren Osmanlı İmparatorluğunda meydana gelen, önce duraklama, sonra gerileme, nihayet yıkılma süreci, biraz tarih bilgisine sahip olanların malumlarıdır.
Bir taraftan dünyadaki gelişmelere ayak uyduramayan İmparatorluk, askeri, ekonomik, dolayısıyla siyasi ve idari yönden de zayıfladı. Fransız İhtilalinin Avrupa"da meydana getirmiş olduğu yeni yönetim anlayışını bahane eden Haçlı zihniyeti, Osmanlı Devleti üzerindeki, yıllarca beslemiş oldukları emellerini gerçekleştirmeye girişti.
İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusya"sı gibi devletler, Osmanlı tebaasında olan Hıristiyan toplulukların haklarını arama bahanesiyle, Osmanlı Devletinin iç işlerine karışmaya kalkmışlardı. Bu da yetmemiş, Osmanlı Devleti ile yapmış oldukları, başta ticari olan birçok anlaşmaları tek taraflı olarak kaldırmış, Osmanlı Devletini zor durumda bırakmışlardı. Ekonomik olarak sıkıntıya giren Osmanlı Yönetimi Almanya ile birlik yapma mecburiyetinde kalmıştı.
Avrupalı kafaların Osmanlı Devletini hasta adama benzeterek, ölmeden önce mirasına konma hevesleri, başka bahanelerle de birleşerek I.Dünya Savaşı gibi bir savaşın çıkmasına sebep olmuştur. Osmanlı topraklarında yapılan en önemli savaşların başında Çanakkale Savaşları gelmektedir.
İtilaf Devletleri boğazları teslim alarak İstanbul"u ele geçirme gayesiyle, Çanakkale Boğazına girerek, emellerine kolaylıkla ulaşmayı amaçlamışlardır. Son model silahlarla donanmış itilaf orduları karşılarında Mehmetçik"in azim, karar ve cesareti ile iman gücünü görünce, şaşkınlık içersinde kalmışlardır.
Mehmet Akif, bu savaşı Çanakkale Şehitlerine adlı şiirinde şöyle anlatmaktadır:
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara"ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde- gösterdiği vahşetle "bu bir Avrupalı"
Dedirir Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahud kafesi!
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer.
Kaynıyor kum gibi mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Avustralya"yla beraber bakıyorsun; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
Sade bir hadise var ortada; vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela
Hani,tauna da züldür bu rezil istila!
.
İtilaf Devletlerinin silah gücü ile ordumuzun buna karşı duruşunu da, şu mısralarla ifade etmektedir.
..
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare,
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler
Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal"a mı göğsündeki kat kat iman?
..
Mehmet Akif aynı şiirinde Türk askerini şu mısralarla tasvir ediyor :
..
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna Ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi
Bedr"in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim seni tarihe desem sığmazsın.
..
Müttefik Orduları Baş Komutanı General Jean Hamilton, Türk askerindeki korkusuzluk, millet ve vatan sevgisi ile iman gücünü şu şekilde ifade ediyor :
Evet, insan ruhunu yenmek mümkün olmuyor. Dünyada hiçbir ordu bu kadar sürekli ayakta kalamaz. Sadece bu gün 1800 şarapnel attık. Aylardan beri gece gündüz savaş gemilerimiz mevzilerini bombalıyor. Son derece hırpalanmış Türkleri koruyan Cenab-ı Allah"larından ayırmak için başka ne yapılabilir!
Beşinci Osmanlı Ordusu Kumandanı Mareşal Liman Von Sanders Türklerle birlikte olmanın önemi ve hazzını şu cümlelerle ifade etmiştir :
Bir asker için mutluluk denen bir şey varsa, Türklerle omuz omuza savaşmaktır, diyebilirim.
Fakir insanlardı; buğday kırığından yapılmış çorba en önemli yemekleriydi; sağlıksız su içerlerdi; çamur barınaklarda yatarlardı; fakat en modern silah ve araçlarla donanmış düşmanlarına karşı aslanlar gibi savaşırlardı Bu insanların kalplerinde sadece ve sadece ulvi bir vatan sevgisi vardır. Ölüme onlar kadar gülümseyerek giden bir millet ferdi daha görmedim.
Çanakkale zaferini kazanan Türk Milleti"nin yeni kahramanı Mustafa Kemal"i dünya tanıdı. Bu zaferle kendisindeki Türk gücünü bulan Mustafa Kemal ve O"na güvenen Türk Milleti, Milli Mücadeleyi başlatmıştır. Milli Mücadele, istiklali yeniden kazandırmanın yanında, Milli Türk Devletinin kurulmasını da sağlamıştır.
Çanakkale"de Pütürgeli Bilal, Yozgatlı Kınalı Murat, Ezineli Yahya Çavuş, Konyalı Mıstık ve 253 bin vatan evladı kemiklerini Türk Milletine siper etmemiş olsalardı, halimiz nice olurdu?
Türk Milletinden haçlı seferlerinin ve Çanakkale"nin öcünü almak isteyen haçlı zihniyeti, devlet olarak daha da artarak, ekonomik yönden güç duruma getirilen T.C. Devletindeki bin yıllık kardeşliği bozarak, tekrar parçalamanın peşini bırakmamaktadırlar.
İçte ve dışta kötü emelleri olanlar bilmelidir ki; memleket tehlikeye düştüğünde bu millet evlatları, Çanakkale Savaşlarında olduğu gibi, her zamankinden daha çok kenetlenerek gücünü ortaya koyar.
Allah (CC) Çanakkale ruhunu hiçbir zaman eksik etmesin. Milletimizin birlik ve dirliğini bozmak isteyenlerle gafillere fırsat vermesin.