ÇANAKKELE ZAFERİ: TÜRK'ÜN YENİDEN UYANIŞI

M.Halistin Kukul

        23 milyon kilometre karelik Osmanlı Cihân Devleti topraklarından, otuz defa daha küçülerek elimizde kalan son vatan topraklarını bile bize çok gören sömürgeci, vahşî ve  gaddar Avrupalı, bütün yakıcı, tahrip edici, kesici ve  parçalayıcı silâhlarıyla üzerimize gelerek 'son darbesini" vurmak emelini taşıdığı Çanakkale taarruzu, bütün imkânsızlıklarına rağmen, azîz milletimizin îmânı, direnme gücü, birlik rûhu ve mücâdele azmiyle püskürtülmüştür.

          Bu Batılılar'ın, 1095'lerden değil, Attilâ'dan beri  şuûr altlarında biriktirdikleri Türk düşmanlığı düşüncesi, zamanla, Türk-İslâm kindarlığıyla da kaynaşarak, Çanakkale üzerinden, yeni bir hücûmla, Türklüğe son darbeyi  indirme sahnesi olmuştur.

          21 yaşında iken, 1453 yılında İstanbul'u fetheden  cennet mekân Fâtih Sultan Mehmet Han;  1461'de T(ı)rabzon'u fethetmiş ve bundan bir sene sonra da, 1462'e otuz yaşında iken, Çanakkale Boğazı'nın girişine Kilitbahir ( Kilidü'l-Bahr/ Denizin Kilidi) Kalesi'ni  inşâ ettirmişti(r).

         Bu ne ileri görüşlülüktü ki, hem zamanındaki ve hem de kendisinden 453 sene sonra gelecek olan torunlarının muhatap olacağı papalık/haçlı  tehlikesini görmüş, tedbirini almıştı(r).

          Bu zor şartları idrâk ederek,  gözlerini kırpmadan  vatan uğruna kendilerini fedâ  eden 250 bin şehidimizi rahmetle hatırlamak mecbûriyetimiz vardır.

            276 kiloluk mermiyi kaldıran Seyyid Onbaşı'yı  hatırlamalıyız. Yedi Mehmetler Mangası'ndaki,  Manga Komutanı Balıkesirli Mehmet Çavuş'u;  neferler,  Maraşlı Uzun Mehmet'i, Tokatlı Kara Mehmet'i, Karamanlı Deli Mehmet'i,  Bergamalı Efe Mehmet'i, Vakfıkebirli Taka Mehmet'i , Yozgatlı Pala Mehmet'i  ve Kastamonulu Pehlivan Mehmet'i hatırlamalıyız!

         25 Nisan 1915'te, Conkbayırı'nda : "Ben, size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hâkim olabilir."  diyen Yarbay Mustafa Kemal'i hatırlamalıyız.

           Nusrat Mayın Gemisi'ni ve onun ummân gönüllü,  fedâkâr kumandanları Binbaşı Hakkı ile Yüzbaşı Nazmi'yi hatırlamalıyız!

             Üsteğmen Mevsuf'u,  Üsteğmen Hasan Dursun'u, Yahya Çavuş'u, Tıbbiyeliler'i...Zâten Harbiyeliler ile  Askerî Liseliler işin içinde ammâ, Galatasaray Liseliler'i, Kayseri  Liseliler'i, Balıkesir, Kayseri, Sivas, T(ı)rabzon, Konya, Edirne Liseliler'ini...hatırlamalıyız!

              Tokat'tan sökün eden gencecik alpleri,  onbeşlileri hatırlamalıyız!

              Dünyâdaki rütbeleri ne olursa olsun, âhiretteki rütbelerinin 'in-şâ-Allah' şehitlik olduğuna inandığımız bütün Kınalı Kuzular'ı hatırlamalıyız!

               Bir metre kareye  isâbet eden altı bin merminin ne maksatla atıldığını hatırlamalıyız!

              Gazi Mustafa Kemal'in: " Biz Çanakkale'ye bir darülfûnun ( üniversite) gömdük"  sözünü hatırlamalıyız!

       Yarbay Avni'yi, Yarbay Sabri'yi, Kaymakam Refat Bey'i, Remzi Bey'i hatırlamalıyız!

        Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanı  Org. İsmail Cevat Çobanlı Paşa'yı, Esat Paşa'yı, Vehip Paşa'yı hatırlamalıyız! Kurmay Başkanı Selâhaddin Adil'i hatırlamalıyız!

           Seddülbahir'i, Kilitbahir'i, Conkbayırı'nı, Kanlı Sırt'ı, Karanlık Liman'ı, Şahintepe'yi, Anafartalar'ı...hatırlamalıyız!

          O zamanki  İngiltere Bahriye Nazırı Churchill'in: "Türkler insan değildir, gaz kullanılabilir!" sözünü unutmamalıyız!

            Haçlı donanmasının Akdeniz Filo Komutanı Amiral Garden'i, Birleşik Kırallık Donanma Komutanı Amiral Fisher'i unutmamalıyız!

           Türk askerinin üzerine en kesif ve en acımasız ateşlerini  yağdıran ve bâzılarını, kahraman Mehmetçiğin, Çanakkale Boğazı'nın derin sularına gömdüğü, İngiliz ve F(ı)ransız gemileri 'irresistible 'i (önünde durulmaz), ocean'ı  (okyanus), bouvet'i, Queen Elizabeth'i (Kıraliçe Elizabet), inflexible'i (eğilmez), triumph'u (zafer)i,  vengeance'ı (intikam), agememnon'u...unutmamalıyız!

        Düşünmeliyiz ki, bu gemilerin isimleri bile 'kinle', 'kibirle ' ve 'intikamla'  anılmaktadır!

        Düşünmeliyiz  ki,  ekserisi  üniversiteyi bitirmiş, üniversiteli veya  liseli 250'nin üzerinde gencimizi  bu savaşta şehit verdik!..

          Uyanmamız için, her zaman, bunca şehit vermemiz mi gerekir diye de düşünmeliyiz!

           Düşünmenin...Hele de insanlığın huzuru  ve vatanın selâmeti için düşünmenin, çok mübârek bir  insânî  faaliyet ve hareket olduğunu düşünmeliyiz!

           Dünyâ târihinin en çetin savaşlarından biri olan Çanakkale Savaşları'nda, Türk milleti olarak; -yine-yapayalnız kaldığımızı unutmamalıyız!

            En çetin şartlarda bile, millî birlik içinde bulunduğumuz zaman, kendimize 'yettiğimizin' idrâkinde olmalıyız!

             Harbde ve sulh zamanında, silâhlı veya silâhsız nasıl ve kimler tarafından kuşatıldığımızı,  artık , fark etmiş ve anlamış olmalıyız!

        DEMEK Kİ; bâzı şeyleri 'hatırlamalıyız', bâzı şeyleri  'unutmamalıyız' ve bâzı şeyleri de 'düşünmeliyiz' ve  ibret alarak 'idrâk' etmeliyiz!..

      

    

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.