Cemaat Menfaat İlişkileri

Adnan Bahadır

      

            Ömrümün belli dönemlerinde daha iyiyi, daha güzeli, daha mükemmeli yakalayabilmek adına birçok cemaate girdim. Bu cemaatler içerisinde çok samimi insanlar da vardı, art niyetli insanlar da vardı. Benim gayem ise, bu insanları ve bu cemaatleri daha iyi tanımak, içlerinde olup, bitenleri samimi bir biçimde anlayıp, yaşamak veya yaşayanlara yardımcı olmaktı.

            Değil bir cemaat, bir, cemiyete düşmanlık yapmak, iyi niyetli olan, siyasi düşüncesi ne olursa olsun, hiç kimseye, kötülük etmek veya zarara uğramasına vesile olmak istemem. Ancak üzerinde durmak istediğim asıl konu samimi olmadığı halde cemaatleri kullanıp, malı götüren insanlardır.

            Önceki gün yazdığım Mobese ihalesi ile ilgili yazıma o kadar çok telefon geldi ki anlatamam. Meğer insanlar ne kadar dolu imiş de haberim yokmuş. Ne zaman ki bazı gerçekleri yazdım, telefonlarına sarılıp “Allah razı olsun” dediklerinde durumun yazdığımdan daha vahim olduğunu anladım.

            Arayanlar diyor ki; “O ihaleye biz de katıldık. Birileri adına ihaleye katılan fahri konsolos, büyük cemaat adamı ihaleye en düşük teklifi vererek aldı. Bizim merak ettiğimiz konu, bu teklifler içerisinde nasıl oluyor da en düşük ihaleyi bu zatı muhteremin ortağı bulunduğu şirket verebiliyor da, biz bu işi yıllardır yapmamıza rağmen, maliyeti belli olan bir işin altında teklif vermek sureti ile işi alabiliyor?”

            Son zamanların moda iş adamları, büyük cemaat adamları, Fahri konsolos ve Keresteci kardeşimiz, bizim rahmetli Ahmet Topuz ağabeyimiz vardı derdi ki; “Yıllardır tanıdığım bazı arkadaşların cemaat adamı olmasına bir türlü anlam veremiyorum. Kendilerinden hayır, hasenat adına beş kuruş isteseniz vermezler, cemaat mensubu olmadan bindikleri araba on yaşında, orta halli devlet memurunun binmesi gereken araba, cemaate girdikten sonra bir yandan bolca infak ediyorlar!. Bir yandan son model arabalara biniyorlar, bir yandan yurtdışı seyahatlerine katılıyorlar. Adamların dünyası da mamur, ahreti de oh ne güzel iş!”

            Fazla değil on yıl geriye gittiğimizde bu arkadaşlarımızın durumunu inceleyip, gerek ekonomik açıdan, gerekse sosyal açıdan bulundukları durum ile bu gün ki durumlarını kıyasladığımızda aradaki uçurumu görmemek için kör olmak gerek. Havaalanında kargo binaları yapılacak; Fahri konsolos ve saz heyeti yapacak, hayırsever iş adamları okul yaptıracak; Fahri konsolos ve saz heyeti yapacak, Mobese ihalesinin taşeronluk işleri yapılacak; yine aynı heyet yapacak. Bu kadar takva!.. Bu kadar hayırsever insanlar! Bilmezler mi ki, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” düsturu gereği, kendilerinden başka iş adamları da iş yapması gerektiğini.

            Hasan Uçak, belediyeye iş yapıyor diye, feryadü figan edenler nerede şimdi? Uykuları mı geldi, yoksa konuşmak işlerine mi gelmiyor. Daha düne kadar bir araca zar zor binen keresteci kardeşimiz, bir yandan bir gazeteye bol miktarda para yatırıp, isim hakkına haciz koydururken, diğer yandan yemek fabrikasına ortak olmasını veya satın almasının nasıl olduğunu hiç merak edeniniz olmadı mı? Yoksa “Bu arkadaşlarımız cemaat mensubudur. Bunları eleştirirsek bizi Allah cezalandırır” diye korkuyor musunuz?

            Bu yazdıklarım işin devede kulağı, arka planda olup, bitenleri detaylı bilseniz ağzınız açık kalır. İnsanlar kendileri yapar iken her şey mübah, başkaları yapar iken en büyük Haram zihniyetini taşıyorlarsa, bunu toplumla paylaşmak ibadet gibi bir şey olduğunu da unutmayalım. “Al takkeyi, ver külahı” zihniyeti ile partileri, cemaatleri, seçilmişleri kullanan insanlar hiçbir zaman iflah bulamazlar.

            Yahudilerin ticarette dürüst olmaları karakterleri gereği değil, ticaretin gereği olduğunu bildikleri için yaptıkları uygulamadır. Bu Müslüman cemaat mensubu kardeşlerimiz de çok araştırmış olmalılar ki, işi cemaat ayağı ile halledip, piyasaya çok dürüst adam mesajını vererek malı götürme peşinde uygulamalar yapmaktan sakınmıyorlar.

            Kendilerine tavsiyem şu ki; Değerli arkadaşlar, yaptığınız işi yapmayın demiyorum, ancak cemaati işin içerisine sokup, olaya farklı boyut kazandırmaya çalışmanız hiç etik bir davranış olmadığını bilmelisiniz. Bu güne kadar yüzünüze çıkıp, birileri bunu ifade etmemişse bundan sonra da etmeyecek anlamına gelmez. Sohbete başlarken, “hoca efendi şöyle dedi, böyle yaptı, falanca sohbetinde şöyle buyurdu, onun duası ve himmetiyle ayakta duruyoruz” deyip, ardından istediğiniz işi yaptırmaya çalışmanız gerçekten fevkalade üzücü bir durum. Benim, doğruları her fırsatta yazmaya devam edeceğimi bilmelerini hatırlatarak yazıma son veriyorum. Esen kalın

 

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.