Müslümanların büyük çoğunluğu; geleneksel olarak ya da aile veya çevreden duyduklarıyla İslam dinini seçerler...
Sanıyorum diğer dinlerin mensupları da çoğunlukla böyledir.
İslami ıstılahta buna "Takilidi İman" denir.
Araştırarak, okuyarak, tartışarak, aklı selim ile kabul ederek "İslamın umdelerine" inanmaya ise "Tahkiki İman" denir ve Peygamber Efendimizin övdüğü iman da budur.
İlgi, merak veya bazı teşvikler sonucu; Dini konulara meyleden ancak İlmi yönden yeterli bilgiye sahip olamayanlar; bir cemaate ya da tarikata intisap edip bilgilerini artırma, yaşantılarını, giyimlerini mümkün olduğunca dinimizin emrettiği şekle uygun yapmaya çalışırlar.
Eğer mensup oldukları cemaat veya tarikat iyi niyetli, ilim sahibi insanların önderliğinde ise mesele yoktur.
Güzel şeyler yaparlar, öğrenirler ve gelecek kuşaklara da aktarırlar...
Aksine art niyetli insanların önderliğinde işte o zaman büyük sıkıntılar oluşur...
İslam Tarihi boyunca; Müslümanlar arasında iyİler de, art niyetliler de hep var olmuş, kıyamete kadar da var olacaktır...
Bu aynı zamanda; Hak ile Batılın yani, Rahmani düşünce ile Şeytani düşüncenin de savaşıdır.
Tarihimizde, zaman zaman öne çıkan cemaatler, tarikatlar, izmler olmuş, hatta devleti yönetenler dahi çoğu kez bunlardan birine tabi olmuştur ya da savaşmıştır...
Bazen de, araya giren nifaklar, fesatlıklar, kıskançlıklar ya da Devlet Otoritesini ele geçirip diğerini yok etme duygularıyla kavgalar, kargaşalar olmuştur.
İşte; Cumhuriyet tarihimizde iz bırakan ve bırakmaya da devam eden, önemli cemaatlerden bazıları;
Nurculuk, Süleymancılık, Nakşibendilik, Kadirilik,Ülkücülük, Kemalizm, Laisizm, Sosyalizm v.b. fikir akımları ve Milli Görüş siyasi hareketi...
İsimleri anılan cemaat veya tarikatlar, hareketler; sadece geçmişe, Cumhuriyete, demokrasiye veya yöneticilerine bir tepki ya da destek olarak da ortaya çıkmamıştır.
Hepsinin de, geriye doğru; bir geçmişi, çıkış gerekçesi, fikrî felsefesi vardır.
İslam dini, hür düşünmeye, araştırmaya,bilime büyük önem verdiği, teşvik ettiği hatta emrettiği halde; neden Müslümanlar arasında, cemaat, tarikat veya izm’lerin koyu taassubu oluşur, neden Müslümanlar bu taassuplarla birbirlerine veryansın ederler diye sorulursa:
Cevap; bilgisizlik ya da cehaletini taassupla izale etme kaygusundadır…
Yaşadığım bir örnekle yazıyı sonlandırayım!
Çok fazla kitap, gazete, makale okuyan ve gezen, her ortamda, her fikirdeki insanlarla oturup konuşanlardan biri olduğumu düşünüyorum…
Bu gün en fazla kavganın verildiği Nur Cemaatlerini de yaklaşık 40 yıldır gözlemleyen, faydalı ve güzel bir çok işlerini de takdir eden biriyim ama hiçbir zaman tasvip etmediğim yönleri de vardır ki hiç aidiyet hissedemedim, hissetmem içinde geçerli bir nedenim ya da inancım olmadı…
Bazı siyasi veya siyaseti dizaynı düşünen cemaatler gibi önce ortak olup, sonra da “öküz öldü ortaklık bitti” deyip veryansın da etmedim.
Etmem de…
Benimsemediğim en büyük eksikleri ise; İslam Alimi Merhum Saidi Nursî’nin veya diğer cemaat önderi alimlerin eserlerini, neredeyse en geçerli İslami Kaynak ve Referans sayıp bunun dışındaki kaynaklara gerekli önemi vermeyişleridir…
Bu önem vermeyiş hemen hemen bütün cemaatlerde vardır!
İşte bu da onları taassuba sürüklemiş, yıllardan bu yana kendi aralarındaki bölünmeler süre gelmiştir…
Diğer fikir akımlarında, ideolojilerde ve izmlerde taassup yok mu derseniz, olmaz olur mu? Onlarda da fazlasıyla var…
Olmasaydı zaten görür, bulur ve aidiyet hissederdim!
Tüm bu eleştirilerimiz daha iyi olunması içindir yoksa cemaatler veya tarikatler olmasaydı, İslami düşünce ve yaşantı günümüze kadar da gelmeyebilirdi…
Rabbim, insanları taassubi aidiyet duygularından ve cehaletle hareket etmekten muhafaza eylesin.
Rabbim; Fitne, fesat ortamlarını ganimet bilip, rant devşirmeye kalkanları da ıslah eylesin.Amin.