CEMİYET DEDİKLERİ GARABETİN İÇLER ACISI HALİ
Bu Pazar sizlere bir istifa girişiminin perde arkasını anlatmayı düşünmekte idim. Ancak dün Necdet Uzun"un köşe yazısını okuyunca bu yazıyı yazmaya karar verdim. Sayın Uzun yazısının ilk başında çok güzel şeyler yazmış, adeta ahilik teşkilatından örnekler vermiş, dediklerine katılmamak da mümkün değil, ancak bu olay kol kırılır yen içinde kalır cinsinden bir olay değil, nedenine gelince üyesi bulunmasanız dahi bu cemiyet şöyle veya böyle gazetecileri temsil ediyor, yaptıkları iş meslek onurunu zedelediğinde siz de payınızı almış oluyorsunuz. Nasıl ki bir din görevlisinin yaptığı hata İslam dinine mal edilmeye çalışılıyor, aynı şekilde Gazeteciler Cemiyeti"nde bulunan insanların yaptıkları da gazetecilik mesleğine mal edilmek istenir. O yüzden bu işin arkasını bırakmak niyetinde değilim. İmamlık yapmış birisi olarak imamları en fazla sorgulayan ben isem, gazeteci olarak da bu meslek örgütüne mensup olanları eleştirme hakkına sahip olduğumu düşünmekteyim.
Malumunuz üzere üyesi dahi bulunmadığım cemiyette olup bitenlerle ilgili zaman, zaman yazılar yazdım, hatta iki gün önce "Fadime Abulamı Bana Virmişler" diye bir köşe yazısı da yazdığımı hepiniz biliyorsunuz. Cemiyette olup, bitenlerden ziyade, yönetimde bulunan ehliyetsiz kişilerin mazileri, bozuk sicilleri, icraatları dolayısı ile mensubu bulunduğumuz mesleği temsil edemediğini her fırsatta söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim. En basitinden bir örnekle sizleri aydınlatmam gerekirse içlerindeki en masum kişilerden birisi İlyas Gün denen çocuktur. Çocuktur diyorum zira bu çocuk yalvararak gazetemizde iş başı yapmıştır, dört ay maaşını son kuruşuna kadar alarak çalışmış, sonunda gazetemizden ayrılmıştır. Gazetemizden ayrılırken bana öyle methiyeler dizen bir istifa mektubu yazmıştır ki aklınız durur, o mektubu da bu satırlardan orijinal hali ile sizlere sunacağım. İstifa dilekçesinde, Denge ailesinden çok şeyler öğrendiğini, bizlere minnettar olduğunu, böyle çalışma ortamı hiçbir yerde bulamadığını söylüyor, ardından ise aynı İlyas Gün gidip beni savcılığa şikayet edip, beni tehdit ettirdi diyor. Her iki yazı da elimde zamanı gelince açıklayacağım. Bir diğer çalışanım olan Yaprak Koçer, yanımda çalıştığı süre içerisinde her türlü özel konularında dahi yardımcı olmama rağmen, hatta geçtiğimiz yıl Ramazan ayında dağılmakta olan ailesini bir araya getirmeme rağmen yanımdan hiçbir gerekçe göstermeksizin ayrılmış, daha sonra Adem Güney"le ilgili bizzat kendi çektiği resim ve kendi yaptığı haberle ilgili mahkemeye gidip, aleyhimde ifade vermiştir, ancak mahkeme beni haklı bulmuştur.
Cemiyet yönetiminde bulunan Serdar İpek adlı şahısla uzaktan, yakından görüşmem dahi olmamasına rağmen, hapse girdiğimin ertesi gün, Kaz TV de yayınlanan programda çıkıp aleyhimde her türlü karalamayı yapmış, hatta yanında Cemiyet Başkanı olan Çocuk"da ona destek vermeyi ihmal etmemiştir. İçerde iken çocuklarım yanıma gelip, bu adamdan dert yanınca, hakkında bir araştırma yapma ihtiyacı duydum. Meğer bizim zatı muhteremin ne maharetleri varmış da haberim yokmuş, duyduklarımı size anlatsam dudaklarınız uçuklar. Sadece bir tanesini söyleyeyim küçük yaşta kız çocuğuna tecavüzden ceza almış, daha sonra eşinden ayrılıp, onunla evlenince hapse girmekten kurtulmuş, peki daha sonra ne yapmış, ondan da ayrılıp başkası ile evlenmiş.
Gazeteciler Cemiyeti yönetiminin tek düzgün adamı Şakir Gürel ise etliye, sütlüye karışmadan işi götürmeye çalışan bir arkadaşımız. Onun da son günlerde yaşadığı sıkıntıları geçenlerde dile getirmiştim, zamanı gelince detaylarına devam edeceğim. Bir cemiyet yönetiminin üç aşağı, beş yukarı mensuplarını sizlere anlatmaya çalıştım. Bu tür insanların içerisinde olduğu cemiyetten ne olur, beni asla ve asla temsil edemez, çağırdıkları yere gitmem, verdikleri ilanı yayınlamam, sizin anlayacağınız ocağıma yanaştırmam. Önceki gün Serdar İpek denen adam bir arkadaşıma gidip, benimle görüşmek istediğini ve özür dilemek istediğini söyleyince, arkadaşım beni aradı. Arkadaşa dedim ki onun benim için yapacağı en büyük iyilik benden uzak durmasıdır, zira bizim Ali Duran ağabeyimizin deyimi ile o tür adamların yediği kaptan yemek yememiz mümkün değildir.
Sayın Uzun"un bu işleri kendi içimizde halletmemiz gerekir ifadesine ise bu gerekçelerle katılmıyorum. Zira kolun kırılıp yen içinde kalması için, aynı düşüncede, aynı karakterde, aynı doğruları paylaşan insanlarla muhatap olmalısınız. Bu saydığım insan türleri ile ancak tuvalet kuyruğunda beraber olunur, çünkü insanın gayri ihtiyari olmazsa olmazlarından olan defi hacet çok lüzumlu bir ihtiyaç olduğundan, seçim yapma şansınız da yoktur. Önümüzdeki Pazar Amisos kentinde yaşanan entrikalardan oluşan hikayemizde buluşmak üzere hoşça kalın