Peygamberimiz Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarını belirten hadis-i şerifinde, bu hakların altı tane olduğunu bildirmiştir. Tabi ki haklar bu kadar değildir, Peygamberimize sorulan soruların ortamı, gerekçesi ve zamanı dikkate alınarak verdiği cevaplar üzerinde düşünmek daha doğru olur. Hadis-i Şerif’de belirtilen altı tane hak birer başlıktır. Bu başlıklar altında haklar; enine ve boyuna, yatay ve dikey olarak genişletip derinleştirilebilir. Bu haklardan birincisi “Selamlaşmaktır.” Müslümanların birbirlerine hatta Müslümanların Müslüman olmayanlara da selam vermeleri gerekir.
Selamdan önce kelam olmaz. Selam; barış, muhabbet, sevgi ve paroladır. İki insanın birbirlerine “Benden sana zarar gelmez” anlamına gelecek parola cümlesidir selam. Selam vermek sünnet, almak zorunluluktur. Üstelik verilen selam daha güzel cümlelerle alınması gerekir. İslami edep ve adapta “selamün aleyküm” cümlesi selamın en kısa ve yaygın kullanılan cümlesidir. Farklı millet, kültür ve dinlerin kendi hassasiyetlerini ve geleneklerini öne çıkartan selam şekillerini de yine barış, esenlik, muhabbet, sevgi ve parola olarak değerlendirebiliriz. Hayırlı sabahlar, hayırlı akşamlar, hayırlı öğleden sonralar gibi veya bunların diğer kültür ve dillerdeki karşılıklarını da selam olarak değerlendirmekte bir mahzur yoktur. Ancak Müslümanın selamı “en kısa haliyle “Selamün Aleyküm” cümlesi olmalıdır.
“Aranızda selamı yaygınlaştırın” emri, insanlar arasında sulhun hakimiyeti ve muhabbetin yerleşmesi bakımından önemlidir. Kırgın ve dargın olunan kimselerin dahi selamını almak ve onlara selam vermek zorunluluğu vardır. Verilen selam alınmazsa kişi verdiği selamı yine “Aleyküm Selam” cümlesi ile almak durumundadır. Evlere girildiğinde, evde bir kimsenin olup olmadığına bakılmaksızın selam vermek, eğer kimse yoksa verilen selamı almak islami bir edeptir. Evde bulunan eşe, çocuklara, anne ve babaya da selam vermek gerekir.
Hasta kimseyi ziyaret etmek, yapılan davete icabet etmek, cenazeye katılmak, aksırana “Yerhamükellah” demek, ve kendin için istediğini diğer Müslüman için de istemek diğer haklardandır. Bir Kudsi Hadis’te Peygamberimiz; “hastaları ziyaret etseydiniz beni orada bulurdunuz” buyurarak hastaları ziyaret etmenin ne kadar önemli olduğunu bildirmiştir. Davetlere icabet etmek vaciptir. Eğer günah işlenen bir davet olacaksa oraya nazik bir üslupla gidilemeyeceğini hatırlatmak ve gitmemek gerekir. “Aksırmak Allahtan, esnemek şeytandandır” buyuran Peygamberimiz, aksırana karşı Yerhamükellah demek gerektiğini, ona dua ve niyazda bulunmanın bir hak olduğunu belirtmiştir.
İnsanlar arasındaki hukukun gelişmesinde beşeri münasebetler çok belirleyici olmaktadır. Beşeri münasebetlerin müspet olarak şekillenmesi, insanların birbirlerine karşı hak ve sorumluluklarının doğru ve güzel yürümesine bağlıdır. Yazımıza başlık yaptığımız ve yazımız içinde ifade etmeye çalıştığımız, Peygamberimiz bu konudaki hadis-i şerifinde belirttiği haklar; beşeri münasebetlerin ve insanlar arası ilişkilerin düzgün ve düzeyli oluşmasını sağlayacaktır.
Cemiyet halinde yaşaması esas olan insanın; bu yaşamını sürdürmesinde, kendisine ve karşısındakilerine gerekli olan hakların en hafifi gibi görünen, aksırdığında “Yerhamükellah” demek; kişinin karşısındakini kendisine tercih etmesinin eylemidir. Hastalık, cenaze, barışık yaşamak, nasihat etmek ve karşıdakine duada bulunmak; insanların birbirlerini en zor zamanlarda bile yalnız bırakmamasının önemini anlatmaktadır. Toplumsal huzurun ve cemiyet halinde yaşamanın kuralı; bu haklara riayet etmektir.