Peygamberimiz; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız” buyurmuştur. Cennete girme şartının imana, onun da sevgiye bağlı olduğu İslamın ilahi mesajından anlaşılmaktadır. Sevginin ilerlemiş ve dostluğa dönüşmüş aşaması muhabbet, ailede muhabbetin daha ilerlemiş ve bir bütün haline gelmiş şekli de meveddettir.
Toplum içinde insanların bir arada huzurlu yaşamasının teminatı birbirlerini sevmelerinden geçmektedir. Bu sevgi; salt ve soyut bir duygu değil; davranışa dönüşmüş, pratik yansımaları olan bir aşamaya geldiğinde de muhabbet oluşmaktadır. Geçmişte, büyüklerimiz birbirleriyle olan sohbet saatlerini ve ortamlarını; “Muhabbet ettik” kavramıyla ifade etmiş ve anlatmışlardır.
Sevginin pratiğe dönüşmüş hali olan muhabbet; paylaşmanın da adresidir. İmkanı, ortamı, duyguyu, sırları, stresi ve kederi paylaşmak; ancak muhabbet duyusuyla gerçekleşebilmektedir. Sözü edilen bu pratiklerin yaşanması ve yaşatılmasıyla da cennet sermayesi oluşmaktadır. Birbirini sevmenin karşılığı, sevginin davranışa dönüşmesiyle anlaşılır.
Davranışı olmayan sevginin cennet sermayesi olması da düşünülemez. İnfak edecek malı olmayan bir sahabe Peygamberimizden cennete gidecek yolu sorduğunda, Peygamberimiz de ona neler infak ettiğini ve yaptığını sormuş, sahabenin infak edecek hiçbir şeyim yok ama sizi her şeyden çok seviyorum cevabını verince, bu sevgi senin cennet sermayendir cevabını vermiştir.
Allahı ve Peygamberi her şeyden çok sevmenin pratik karşılığı; infak etmek, insanlara yardımcı olmak, zorda kalanın elinden tutmak, hiç değilse insanlara zarar verecek bir taşı yoldan atmak gibi fiillerle izah edilmektedir. Bunları yapabilmek için; sevginin gönülde somutlaşması, dilden gönüle taşınması ve diğer insanlarla muhabbete dönüşmesi gerekmektedir. Bunu da; Allah ve Peygamber sevgisi sağlanmaktadır.
Allah ve Resulünü sevmeyen diğer insanlarla muhabbet oluşturamaz. Karşılıksız hizmetin ve hürmetin nedeni, Allaha olan iman ve Resule olan sevgi sebebiyledir. Allah ve Resulünün sevgisine sahip olmayanların birbirlerine olan sevgi ifadeleri; çıkar ve menfaatlerle sınırlıdır. Bu gibilerde; dünyevi hesapların ters düştüğü andan itibaren sevginin de yönü değişecektir.
Allah c.c. kullarına huzurlu hayatın kodlarını kitabıyla sunmuş, elçileriyle de göstermiştir. Bu ilahi mesajlarda da huzurun; sevgi ve muhabbette olduğu bildirilmiştir. Cemiyet halinde yaşaması esas olan insanların; birbirlerine sevgiyle yaklaşmaları halinde, kavgadan, göz yaşından ve kandan uzaklaşacakları insanlık tarihinin gerçeklerinden görülmektedir.
Tüm bu hakikatlerin özeti olarak Peygamberimiz, yazımızın başında ifade ettiğimiz hadis-i şerifinde; insanların birbirlerini sevmelerinin cennet yolunu açarak, cennet sermayesine dönüşeceğini bildirmiştir. Pratiği olmayan sevgi anlamsızdır. Muhabbete dönüşmesi işaret edilen sevginin; pratik davranışlarla hayata yansıması görülmelidir.
Komşusunun açlığından rahatsızlık duymayan, arkadaşının derdinden haberdar olmayan, eşinin kederine üzülmeyen kimselerin sevgiden bahsetmesi sahtekarlıktan başka bir şey değildir. Pratiği olan sevginin adı; muhabbettir, dostluktur, paylaşmadır ve kulluktur. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” Peygamberi tarif; insanlar arasındaki sevgi bağının paylaşmayla sağlanacağını ilan etmektedir. Sahte sevgi sözcüklerinin, kullukta karşılığı yoktur. Dostluk denen insani yaklaşımın sermayesi muhabettir. Bunun sermayesi de; her şeyi paylaşabilmeyi becerip, başarmaktır.
İnsan sevgisi, çocuk sevgisi, eş sevgisi, anne-baba sevgisi, canlı sevgisi, kainat sevgisi; Yaratanın lütfudur. Bu nimetleri ilahlık derecesinde sevmek şirke dönüşür, Allah'ın nimeti olarak sevmek ise Cennet sermayesi oluşturur.