Zaman zaman ticaretçi olmadığıma, ticaret yapmadığıma hayıflanırım. Esnaf ve sanatkar olmanın zorluklarını bildiğimden belkide böyle düşünüyorum. Ticaret yapsaydım, onun zorluklarını görünce de, o zaman ticaret yapmak zor diyecektim. Sonuçta kimse yaptığı işten memnun değil. Veya bir kısım insan memnun değil. Herkes yaptığı işi bildiğinden, bilmedikleri işler daha kolay ve rahat gelir insanlara.
Her iş kendine göre bir sorumluluk ve dikkat ister. Bir başkasının işini merak etmektense, kendi işimi daha iyi nasıl yaparımı düşünmek lazım ve ona görede gayret sarfetmek gerekir. Ama hiçte böyle olmaz. Genellikle bir başkasının mesleğini, işini beğenirizde, kendi mesleğimiz ve işimizi beğenmeyiz.
Atalarımız gerektiği yerde söylenecek sözü söylemiş, bize söz bırakmamışlar. Ne demişti atasözü; 'Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür.' Eee ! Boşuna söylenmemiş, ders alınması lazım. Sözü açmamız gerekirse; 'Başkasının yaptıkları, insana olduğundan daha büyük ve değerli görünür. Bizde olmasına rağmen başkasınınkini, bizimkinden üstün buluruz. İnsan nefsi doymak bilmez ve imrenir. Bu birazda insan oğlunun kıskançlığından kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da başkasının malı, diğerinin sürekli gözüne batar.
Esnaf ve Sanatkarlık, Ticaret ; Bir görme, sonuç yakalama işidir.Kararlarınızı doğru işte ve doğru zamanda vereceksiniz.
KISSADAN HİSSE !
Karadenizli Temel, bir grup iş adamıyla Avrupa'yı gezmek ve bilgi alışverişi yapmak için yola çıkar. Yolları Vatikan'a düşer. Gözlerine bir reklam afişi takılır.'Papa cennetten parsel satıyor' diye. Bir bakalım derler. Oda ne ? Cennetten parsel satılan ofisin önünde ki kuyruğun ucu bucağı yok, izdihamdan insanlar eziliyor. Cehennemden parsel satılan ofisin önünde ise kimse yok. Temel, hemen içeri girer. Herkes hayretle Temel'e bakar çünkü içeri giren ilk müşteridir. Temel - Parseliniz varmı ? der. Çalışan hayretle ve şaşkınlıkla cevaplar; - Var efendim. Kaç parsel alacaksınız diye. Temel; Kaç parsel olduğunu , parsel fiyatını sorar ve tüm parsellerin bir trilyona alınabileceğini öğrenir. Gruptaki iş arkadaşları da şaşkın şaşkın Temel'e bakmaktadır. Temel anında telefona sarılır, hızla çalışmalarını tamamlayarak, bütün parasını Türkiye'den havale ettirerek bir trilyonu tamamlar ve cehennemin tüm parsellerini satın alır. Cehennemin tüm parsellerini satan ofistekiler sevinç içindedir. O zamana kadar bir parsel satılmazken, tüm parselleri iyi bir fiyatla satmışlardır.
Temel ve grup arkadaşları otele dönerler. Sabah olunca, Temel tekrar parsellerin satıldığı ofislerin önüne gider. Cennet parsellerinin satıldığı ofisin önünde, yine izdiham ve ucu bucağı görülmeyen kuyruk devam etmektedir. Temel yüksek bir yere çıkar, kuyruktakilere döner ve yüksek sesle; -Arkadaşlar bundan sonra yer almanıza gerek yok. Ben Cehennemin tüm parsellerini satın aldım ve cehennemi kapattım. Artık yer yok. Bu nedenle, siz zaten cennete gireceksiniz. Bunu duyan sıradaki insanlar, doğru diyerek satın almayı bırakıp, bir anda dağılırlar. Temel'de oradan ayrılır.
Aradan on beş gün geçer. Papa, harıl harıl heyecanla Temel'i aramaktadır. Buluşurlar. Papa; Temel'in sözlerinden sonra tek bir cennet parseli satamadıklarını anlatır ve Temel'den cehennem parsellerini geriye satmasını ister. Çünkü cennetten parsel satışı durmuştur. Temel biraz düşünür, bir ufak nazlanır ve beş trilyon der. Papa hemen yanındakilere döner; -Temel beyin parasını ödeyin.
Ne der atasözü; 'At binenin, kılıç kuşananındır.' İşin özüde budur.
Her şey gönlünüzce olsun.
SEVGİLERİMLE.