Eskiden buluşma yerine artı, eksi on beş rahatlığıyla giderdik.. On beş dakika erken gelinebilir ve en fazla on beş dakika beklenilirdi.. Bu neredeyse prensip halini almıştı..
Cep telefonu çıktı, deyim yerindedir; mertlik bozuldu..
Cep telefonu çıktı, buluşamaz hale geldik.. Buluşma yerine gelir gelmez sarılıyoruz telefona, nerdesin? abi, geliyorum Haydi çabuk, çabuk! Bekletme beni. İki dakika beklemek bile artık tahammül sınırlarımızı zorlar hale gelmeye başladı..
Bu meretin hayatımıza bu kadar çabuk girmesine şaşırmamak gerekir.. Türk Milleti olarak plansız programsız ve doğaçlama yaşantımızı çekip çevirecek sihirli bir aletmiş gibi kullanıyoruz cep telefonlarımızı..
Hatırlar mısınız, eskiden telefon kuyruklarımız vardı.. Ahizeyi kapan başlardı fındık kabuğunu doldurmayacak sohbetler ile sıradakileri bekletmeye.. Öyle boş ve anlamsız konuşmalar duyardık ki, dayanamaz müdahale ederdik.. Tabi ki edileni vardı, edilenemeyeni olurdu.. Durduk yerde başımıza iş almayalım diye sabredip bekleşirdik.. Sohbeti seven millet olduğumuz Türkiye"deki cep telefonu sayısından belli; yıllık satış miktarı ortalama 10 milyonun üzerinde.. Varın siz hesaplayın.. Şimdi herkeste iki, hatta üçer tane var..
Cep telefonunun adam akıllı faydasını bir gün asansörde kaldığımda idrak ettim.. Sonra haberlere konu olan dağ tırmanışlarında kaybolmaların cep telefonu ile önüne geçilmesi ve ölümle sonuçlanabilecek tabi afet ve kazalarda, kazazedelerin cep telefonları sayesinde kurtarılması bu aleti gözümde iyice yüceltti..
En son uçak kazasında yaşanılan ise oldukça trajikti; uçaktakilerin yakınları bir ses, bir ümit ve bir haber duyabilmek için sarılmışlardı cep telefonlarına.. Ceset torbalarında türlü akustik ayarlarda müzik sesleri geliyordu parçalanmış bedenlerin arasından..
Kullanma yaşı sanırım yediye kadar indi.. Okulları tehdit etmeye başladı.. Mahinur da üç ayda bir cep telefonu krizine giriyor.. O da yedi yaşında..
Bu alet ile birlikte gündelik hayatımızın yeni ve tekno problemleri de oluşuverdi.. Mesela, camide namaz kılarken kulak ve kalp huzurumuzu sabote eden şeytan göndermesi melodiler, olur olmaz yerde çalarak çok çabuk toparlanmamızı icbar eden ara(n)malar, yanlış giden mesajlar ile düştüğümüz zor durumlar, özellikle kandillerde kim daha çok dindar yarışına dönüşen ve paket olarak servis edilen manevi içerikli ( kısa) mesajlar bombardımanları, uygun olmayan zamanlarda uygun olmayan insanların aramaları ile sıklıkla başvurmak zorunda kaldığımız yalanlar; "şu an müsait değilim, yoldayım", "arabayı park ediyorum", "kapat ben seni ararım", "uyuyakalmışım, duyamadım", "şehir dışındayım", "çocuk karıştırırken yanlışlıkla aramış ya da (mesaj) yollamış".. ilh..
Benim gibi çok dalgın ve unutkan olanların bir başkaca dertleri ise telefonlarını sürekli bir yerlerde unutuyor olmaları.. Uzun yolun yarısında hatırlayıp geri dönmeler mi isterseniz, yoksa nerede bıraktığımı unutarak kendi telefonumu arayıp "alo, neresi ve kimsiniz" içerikli istihbarat çalışmalarını mı..Bir keresinde kaybettiğim telefonumu hiç bulamadım.. İlk arayışlarımda çalıyordu, elimden kaçıp uzak dala konmuş kanarya gibi geliyordu sesi.. sonraları kesildi, ulaşılamaz oldu.. Ya şarjı bitti, ya da birileri kapatıverdi nihayet..Unutmuş olabileceğim yerler o kadar çoktu ki, bıkıp usanmadan her tarafa sormam birkaç günümü aldı.. Sonra kaderime teslim olup yeni sahibiyle kendisine mutlu ve huzurlu konuşmalar dileyerek bıraktım peşini.. Buna rağmen haftada iki gün, düşürmüş olma ihtimalim çok fazla olan dolmuş hattına uğrayarak "bir haber var mı" diye sorup durdum..
Cep telefonu sayesinde gizli ve yasaklı şeyler daha kolay ve pratik hale geldi.. aşıklar daha kolay "iletişir" oldular.. Güvercinden cep telefonuna.. Fen bayağı ilerlemiş..
Son dönemlerde kriminalde ve illegal işleri ve konuşmaları takipte çok sık kullanıldığını duymaya başladığımız telefon dinlemelerini de hatırlatayım da "Veli Küçük Vakası" yaşamayın.. Her şeyi inkar ederken telefon kayıtları ile çözüldüğünü öğrenmiştik biliyorsunuz..