5-13 Haziran tarihleri arasında “Çevre Haftası” kutlanmaktadır. Bu hafta içerisinde çeşitli etkinlik ve faaliyetler yapılarak “Çevre Bilinci” oluşturulmaya çalışılmaktadır. Konferanslar, Paneller, Sempozyumlar, Radyo ve Televizyon Programları, gazetelerdeki haber ve köşe yazılarıyla “Çevre” konusu ön plana çıkarılarak, bu hususun toplumun hafızasına yerleşmesi isteniyor.
“Çevre Bilinci” oluşturulurken amaçlanan; çevrenin temizliği ve korunması, tabiatın ve doğanın fıtratına uygun muhafaza edilmesidir.
Çevre, o toplumun aynası ve yaşam biçiminin yansımasıdır. Çevrenin fotoğrafı, insanların temizliğe ve tabiata gösterdikleri saygının ya da müdahalenin göstergesidir.
%98’i Müslüman olan bir toplumun çevre sorunu olamaz. İslam’a göre, dünyanın her tarafı mescit olarak ilah edilmiştir. Mescitlerin de temiz olması esastır. Namaz kılmak için taharet ve temizlik farz kılınmıştır. Mescitler de namaz kılınan yerlerdir ve buralara temiz olarak girilmesi gerekir. Sadece bu anlayış bile yeryüzünün temiz tutulması görevinin tüm Müslümanlara ait imani bir konu olduğunu anlatmaya yetecektir. Zira mescitler kutsal mekanlar, Beytullahın şubeleridir.
İslam; tabiatın genleriyle oynanmasını doğru bulmamaktadır. Çevre kirliliği ve tabiata müdahale ruhları kirlenen insanların yaptığı fiillerdir ve bu sonuçlar insanların ruhlarının da kirlendiğini göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim’in bir çok yerinde, kainatın dengesinden, bu dengenin İlahi kudret tarafından kurulduğundan ve müdahale edilmemesinden bahsedilmektedir. Rum suresi 41. Ayette; insanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden tüm karada ve denizde dengenin bozulduğu uyarısı yapılmaktadır.
Peygamberimizin uygulamalarında, zaman zaman sit bölgelerinin ilan edildiği ve bu bölgelerin özel korumaya alındığı, bunun için de talimatlar verildiği bilinmektedir. Ölüm geldiği anda son yapılacak işler arasında ağaç dikme tavsiyesinin Peygamberimiz tarafından yapılmış olması çevre ve doğa hassasiyetinin göstergesidir. Yolda görülen pisliklerin alınması, insanları rahatsız edecek tutum ve davranışlardan uzak durulması gibi Peygamberi tavsiyeler çevrenin düzeni, insanlığın huzuru içindir. Çevre suresi olarak da isimlendirilen Rahman suresinde, yeryüzünün canlılar için yaratıldığı ilanı vardır.
Zaman zaman çevre bilinci gerekçesiyle insanların sokaklara döküldüğü görülmekte ancak bu tepkilerin siyasi olduğu genel değerlendirmelerden de anlaşılmaktadır. Çevre duyarlılığı nedeniyle ayağa kalktığını ilan eden insanlardan belki de hiçbirisi dünyanın nizamı bozulurken, çekirdek kabukları yollara savrulurken, balkonlardan halı silkelenirken, sokaklarda araba kornaları çalınırken, gecenin geç saatlerinde davul-zurna sokak aralarında dolaşılırken ses çıkartmıyor, aksine bu olayların birer parçası haline geliyorlarsa, bu tür eylemlerin çevre adına yapıldığını söylemek zordur.
Çevredeki bütün nimetler insanın hizmetine sunulmuştur, bu nedenle çevre korunmalıdır. Çevre, doğa ve kainat insana yaratılışını, nereden geldiğini ve nereye gideceğini hatırlatan önemli ayetlerdir, bu nedenle çevre korunmalıdır. Çevre insanlara emanettir, emanete karşı duyarlılık İslami bir sorumluluktur, bu nedenle çevre korunmalıdır. İnsan Allaha itaat, mahlukata da merhamet etmekle emr olunmuştur, bu nedenle çevreye karşı duyarlı olmak gerekir. Çevre tüm mahlukların yaşadığı alandır ve kainatın halifesi olarak tanıtılan insan kendisi dışındaki canlıların yaşam alanı da olan çevreyi, tabiatı korumak zorundadır.
Kainat/Çevre, Allah(c.c.)’ı tanıtan ayetlerdendir, bu nedenle korunması bir görevdir.