Endülüs Kültür Merkezi'nin Endülüs'te Söz & Endülüs Cumartesi Konuşmaları'nın bu haftaki konuğu olan Birikim Dergisi Editörü Ömer Laçiner, okurlarına Türk Solu üzerine bir konuşma yaptı.
Endülüs Kültür Merkezi'nin Dost-Der Konferans Salonu'nda gerçekleşen etkinlikte Türkiye'de solun kırılma noktalarına değinen Laçiner, 1960'lara kadar memlekette solculuk denince sosyalist ve komünistler anlaşılırdı. 1960'larda Türkiye'de sol ilk defa sosyal bir hareket haline geldiği vakit, Cumhuriyet Halk Partisi bu sol hareketin yükselişinin birinci planda kendisinin önünü kestiğini düşündüğünden midir bilmem, 'Biz ortanın solundayız' dedi. Bu Adalet Partisi için büyük bir fırsat oldu. Çünkü 1940'lı, !950'li yıllarda Türkiye'de şiddetli bir antikomünist hava hakimdi. Bütün propagandalarını Cumhuriyet Halk Partisi'nin komünist olduğu üzerine kurdular. Böylece CHP üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi solcudur diye bir etiket kaldı. Gerçi 1970'lerde sol-sağ çatışması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi'nin o zamanki yönetimi, sol kavramına ya da sıfatına ciddi bağlamda yaklaşmıştı. Ecevit, İsmet İnönü'yü parti yönetiminden diskalifiye etti. Ondan sonra o ekip ayrıldı partiden. İnönü kendi kurduğu, uzun süre başkanı olduğu partiden istifa etti. Cumhuriyet Halk Partisi ciddi bir sosyal demokrat parti olma yoluna girdi 1970'lerde. Ama daha sonra Ecevit'in de istifası üzerine, Ecevit nedeniyle partiden istifa etmiş olanlar, partiye iltihak ettiler. Ve dolayısıyla 1980'lerden itibaren parti yeniden sahneye çıktığı anda geleneksel kadrolarına kavuştu. 1990'ların başında Deniz Baykal ekibi partinin başına geçti ve 15 yılı aşkın da genel başkan-genel sekreter olarak kaldı. Bu süreç ekleme yoluyla partide kalan son sosyal demokratların da ya tasfiyesi veya etkisiz hale getirilmesiyle sonlandı. Cumhuriyet Halk Partisi kaynağına döndü. Cumhuriyet Halk Partisi sağ bir partidir, sağcı bir partidir. Dolayısıyla Cumhuriyet halk partisi sol etiketi altında sunmak, sol denince CHP'nin akla getirilmesi kavramın kendisine haksızlıktır. Sol kavramına haksızlıktır. diye konuştu.
Marx Afyondur Derken Dini Övüyordu
Marx'ın yanlış anlaşıldığını ve anlatıldığını ifade eden Laçiner konuşmasını şöyle sürdürdü: Din afyondur sözü bir cümle değildir. Bir cümlenin parçasıdır. Marx 'Din ruhsuz bir dünyanın ruhu, ezilenlerin haykırışı, kalpsiz bir dünyanın kalbidir. Din kitlelerin afyonudur.' der. Marx'ın cümlesinde din için sadece 'afyon' ifadesi değil, 'kalpsiz bir dünyanın kalbi' ve 'ezilenlerin haykırışı' ifadesi de yer alır. Dileyenler kitaplarına bakabilir. Genelde 'afyon' ifadesi ön plana çıkartılır ve tartışmalar bunun üzerinden yapılır. Marx, bunu 1850'de söylüyor. 1850 yılında dünyada bugünkü anestezik imkanlar yok. O zamanlar insanlar, acılarını azaltsın diye afyon yutuyorlar. Bu, özellikle ameliyatlarda çok yaygın. Bunu, keyif için alınan eroin bağlamında algılamamak lazım. Bunu, Marx 'din uyuşturucudur' demiş gibi lanse etmeye çalışıyorlar. Bu sözü bu manada yorumlayanların ahlaklarından şüphe etmek lazım. Marx'ın bu sözü, dine bir övgüdür. 'ruhsuz bir dünyanın ruhu' diyor, daha ne desin? Acılarını dindirir diyor. Marx, 'kapitalizmin insanlığa yaşattığı acılar karşısında, o insanlar için dinden başka teselli edici bir çözüm kalmamıştır.' diyor.
dedi.
Konuşma sonrasında dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Laçiner, buradan Endülüs Kültür Merkezi'ne geçerek okurlarıyla sohbet imkanı buldu. Daha sonra konuğu olduğu Endülüs Kültür Merkezi personeli ve akademisyenlerle akşam yemeği yiyen Ömer Laçiner, Endülüs Kültür Merkezi'ne teşekkür ederek şehre veda etti.
Endülüs Kültür Merkezi'nin Endülüs'te Söz & Endülüs Cumartesi Konuşmaları'nın bu haftaki konuğu olan Birikim Dergisi Editörü Ömer Laçiner, okurlarına Türk Solu üzerine bir konuşma yaptı.
Endülüs Kültür Merkezi'nin Dost-Der Konferans Salonu'nda gerçekleşen etkinlikte Türkiye'de solun kırılma noktalarına değinen Laçiner, 1960'lara kadar memlekette solculuk denince sosyalist ve komünistler anlaşılırdı. 1960'larda Türkiye'de sol ilk defa sosyal bir hareket haline geldiği vakit, Cumhuriyet Halk Partisi bu sol hareketin yükselişinin birinci planda kendisinin önünü kestiğini düşündüğünden midir bilmem, 'Biz ortanın solundayız' dedi. Bu Adalet Partisi için büyük bir fırsat oldu. Çünkü 1940'lı, !950'li yıllarda Türkiye'de şiddetli bir antikomünist hava hakimdi. Bütün propagandalarını Cumhuriyet Halk Partisi'nin komünist olduğu üzerine kurdular. Böylece CHP üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi solcudur diye bir etiket kaldı. Gerçi 1970'lerde sol-sağ çatışması sırasında Cumhuriyet Halk Partisi'nin o zamanki yönetimi, sol kavramına ya da sıfatına ciddi bağlamda yaklaşmıştı. Ecevit, İsmet İnönü'yü parti yönetiminden diskalifiye etti. Ondan sonra o ekip ayrıldı partiden. İnönü kendi kurduğu, uzun süre başkanı olduğu partiden istifa etti. Cumhuriyet Halk Partisi ciddi bir sosyal demokrat parti olma yoluna girdi 1970'lerde. Ama daha sonra Ecevit'in de istifası üzerine, Ecevit nedeniyle partiden istifa etmiş olanlar, partiye iltihak ettiler. Ve dolayısıyla 1980'lerden itibaren parti yeniden sahneye çıktığı anda geleneksel kadrolarına kavuştu. 1990'ların başında Deniz Baykal ekibi partinin başına geçti ve 15 yılı aşkın da genel başkan-genel sekreter olarak kaldı. Bu süreç ekleme yoluyla partide kalan son sosyal demokratların da ya tasfiyesi veya etkisiz hale getirilmesiyle sonlandı. Cumhuriyet Halk Partisi kaynağına döndü. Cumhuriyet Halk Partisi sağ bir partidir, sağcı bir partidir. Dolayısıyla Cumhuriyet halk partisi sol etiketi altında sunmak, sol denince CHP'nin akla getirilmesi kavramın kendisine haksızlıktır. Sol kavramına haksızlıktır. diye konuştu.
Marx Afyondur Derken Dini Övüyordu
Marx'ın yanlış anlaşıldığını ve anlatıldığını ifade eden Laçiner konuşmasını şöyle sürdürdü: Din afyondur sözü bir cümle değildir. Bir cümlenin parçasıdır. Marx 'Din ruhsuz bir dünyanın ruhu, ezilenlerin haykırışı, kalpsiz bir dünyanın kalbidir. Din kitlelerin afyonudur.' der. Marx'ın cümlesinde din için sadece 'afyon' ifadesi değil, 'kalpsiz bir dünyanın kalbi' ve 'ezilenlerin haykırışı' ifadesi de yer alır. Dileyenler kitaplarına bakabilir. Genelde 'afyon' ifadesi ön plana çıkartılır ve tartışmalar bunun üzerinden yapılır. Marx, bunu 1850'de söylüyor. 1850 yılında dünyada bugünkü anestezik imkanlar yok. O zamanlar insanlar, acılarını azaltsın diye afyon yutuyorlar. Bu, özellikle ameliyatlarda çok yaygın. Bunu, keyif için alınan eroin bağlamında algılamamak lazım. Bunu, Marx 'din uyuşturucudur' demiş gibi lanse etmeye çalışıyorlar. Bu sözü bu manada yorumlayanların ahlaklarından şüphe etmek lazım. Marx'ın bu sözü, dine bir övgüdür. 'ruhsuz bir dünyanın ruhu' diyor, daha ne desin? Acılarını dindirir diyor. Marx, 'kapitalizmin insanlığa yaşattığı acılar karşısında, o insanlar için dinden başka teselli edici bir çözüm kalmamıştır.' diyor.
dedi.
Konuşma sonrasında dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Laçiner, buradan Endülüs Kültür Merkezi'ne geçerek okurlarıyla sohbet imkanı buldu. Daha sonra konuğu olduğu Endülüs Kültür Merkezi personeli ve akademisyenlerle akşam yemeği yiyen Ömer Laçiner, Endülüs Kültür Merkezi'ne teşekkür ederek şehre veda etti.