Bu ara Murat Bardakçı'nın son Osmanlılar kitabını okuyorum. Kitabı okudukça içim kan ağlıyor, üzüldükçe üzülüyor adeta kahrediyorum. Yedi cihana hükmetmiş, üç kıtada At sürmüş bir İmparatorluğu kuranların torunlarının düştüğü akıbeti okumak insanı kahrediyor. Padişah çocuklarının, torunlarının düştüğü sefalet dayanılacak gibi değil. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte 1924 yılında çıkarılan yasa gereği Padişah sülalesinden olan 155 kişinin yaşadığı dram içler acısı.
Bu insanlar bunca çile çekmiş olmalarına rağmen doğdukları ülke hakkında en ufak bir olumsuz cümle kullanmadıkları gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün aleyhinde en ufak bir söz etmemişler hatta onun muvaffakıyeti için dua etmekten geriye kalmamışlardır. Elbette bir rejim değişip başka bir rejime geçilmesinde bazı insanlar ülke dışına çıkarılacaktır ancak bu insanların ölüsünden dahi korkulup cenazelerinin doğdukları ülkede defnedilmesine izin verilmemesi kadar acımasız bir davranışa tahammul etmek mümkün değildir.
Bu insanların aldıkları aile terbiyesi o kadar mükemmel ki en zor şartlarda dahi doğdukları ülkeye ihanet etmeyi bir yana bırakın içerisinde bulundukları sefaleti kullanmak isteyen bazı insanlara asla alet olmadıkları gibi bu tür insanların kıyından köşesinden geçmeyi zül addedip evlerine kapanmayı tercih emiş olmaları asilliklerinin delilidir. Zaman geliyor bir öğün yemekle yetiniyorlar, zaman geliyor parasızlık yüzünden doktora gidemeyip ölmeyi tercih edecek kadar asil insanlar.
Asalet para ile pul ile, makam ile mevki ile veya diploma ile olmuyor. Asalet aileden gelen bir meziyet olup, sonradan kazanılması çok zor olan bir davranış biçimidir. Dilerseniz isim vermeksizin bu konuyu biraz güncelleyip açalım. Her zaman söylediğim bir ifade vardır kişinin ekonomisi ile kültürü paralellik arzetmeli veya çevresi ile imkanları uyumlu olmalı. Şayet bu denklik olmaz ise ortaya ciddi sıkıntılar çıkar.
Bir insanın ne kadar parası olursa olsun misafire ikram ettiği bir çorbayı misafirperverlik sayıyor ise buna misafirperverlik değil görgüsüzlük denir. Etrafındaki dalkavuklara üç beş kuruş verip onları uşak gibi kullandığı gibi başkalarını da kullanacağını zannederse ona adamlık değil ahmaklık denir. Misafirini davet ettiği makama gelmek yerine misafirini beklettikten sonra başka bir makama davet edecek kadar asaletsiz, kültürsüz, şahsiyetsiz ise ona cibilliyetsiz denir. Bu yaptığı cibilleyetsizliği misafirini arayıp özür dileyerek telafi etmek yerine yanındaki uşaklarına aratıp özür diletmesi cibilliyetsizliğin karesi olur.
Bu tür insanlar gayrimeşru yollardan kazandıkları üç beş kuruş para ile herkese hükmedebilecekleri zanneden hem ahmak hem de cibilliyetsizlerdir, onlara bu hareketlerinin yanlışlığını anlatacak kimseyi de bulamazlar, zira söylemeye kalksalar alacakları üç beş kuruştan olacaklarından korkup sessiz kalmayı tercih etttiklerinden alan razı veren razı misali her iki taraf da biri birini idare ederek hayatın gerçeklerine gözlerini kapatıp işlerine devem ederler. Yaptıkları bütün cibilliyetsizliklere rağmen kimse onlara ses çıkarmayınca kazandıkları gayrimeşru paralarla bir kaç hayır hasenat yaptıklarında herkes onlara ağamsın paşamsın deyince değme keyiflerine.
Bu cibilliyetsiz adamların yanında düzgün adamlar barınamaz, yanaşıp doğruları söylemek istese hemen araya başka cibilliyetsizler girip engel olur. Yaptıkları gayrimeşru işleri kimse yazmaz çünkü yamaması için gerekli ekonomik destek verilir onlar da yazmazlar. Bu cibilliyetsiz adamların o kadar çok yanlışları vardır ki saymakla bitmez sahibi oldukları şirketlerin itibarını artırabilmek için satınalmak istedikleri şirketleri satmayan adamlara gidip onlara işkence ederler hatta o kadar ileri giderler ki işkence ettikleri adamlara Şu anda senin Allah'ın biziz, biz ne dersek yapmak zorundasın diyecek kadar ileri giderler. Ardından olay mahkemeye intikal etse de basına sızmaz ama bizde mevcut. Bu cibilliyetsizlerin hezayanları bunlarla da sınırlı değil bunlar esrar, eroin, kakoin kullanımının yanında bayanlarla birlikte olmaktan zevk almaz hale gelip, dönmelerle birlikte olmaya başlarlar ve yakalanırlar, daha sonra ne olur derseniz arkası yarın!....
Bu tür adamlar para kazansa da makam mevkii sahibi olsalar da cibilliyetsizdirler, onlar için asalet kelimesi türkçe sözlüklerde yer alan bir kelimenin ötesine geçmez. Bu tür adamlara kıymet vermemek gerek, sadece onlara değil onlarla birlikte olanlara da kıymet vermemek gerek. Kalın sağlıcakla