Günlerdir ülkemizin ciğerleri yanıyor. Güzelim ülkemde ateşler kocaman alevlere, alevler gittiği yerleri küllere döndürdü. Antalya, Muğla Marmaris, Bodrum Milas, Aydın Didim, Isparta, Hatay, Adana, Denizli, Karaman, Kütahya, Mersin, Kilis,Kayseri... On yedi yerde eş zamanlı, peşpeşe çıkan yangınlar bizi üzdü gerçekten. Bazen yaşadığımız bu felaketleri görüyor ve yaşıyorken o kadar şey hissediyor, düşünüyorum ama yazmaya gelince elim varmıyor. Söyleyecek çok söz var ama yazılmıyor işte.
O insanların, dilsiz hayvanların çaresizliğini görünce yürek konuşuyor sadece. Onlarca eve ateş düştü, köyleri yok etti. İnsanların çocukluğu, gençliği, emekleri, yılları küle döndü. Yanan iş yerleri oldu, otellere kadar varan yangın tatilcileri de endişelendirdi. Üç kişi hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin. Oralarda gece gündüz yangın söndürmek, doğayı canlıyı kurtarmak için uğraşan itfaiyecilere, polise, askere,s ağlık çalışanlarına, yerde ve havada çaba gösteren ekibe, vatandaşlara da minnettarız.
Bütün bunlar yaşanırken yine bazıları dikenlerini çıkarıp kanatma çabasına girdiler. Provokasyon ve ayrımcılığı elden bırakmadılar. Yangın yerlerine yardıma değil, ortalık karıştırmaya gittiler. Bir tanesi çıkmış, "By ne iüğü belirsiz Azerbaycanlı askerlerin burada ne işi var" diyor. Ablacığım acaba her yer yanarken senin aklın mı dondu?. Hani"Help Turkey"idi. O da ayrı bir akıl tutulması.. "Bizim ülkemiz beceremiyor, aciz, siz gelin bizi kurtarın" der gibi.. Gecen yıl Amerikada da büyük bir yangın çıkmıştı, söndürme çalışmaları bir aydan fazla sürmüştü. "Help Amerika"diyen olmadı. Neyse o ablaya gelelim, Azeri TÜRK askerinden rahatsız olmuş. Sormak lâzım kendisine İngiltere'den, Amerika'dan asker gelse rahatsız olur muydu? Diyorum çok şey diyesi geliyor insanın. Kasap et derdinde ne yaparsın? İnsanın aklı, vicdanı kararmasın.
Bir de görüyoruz sonra yaşlı bir amca yardım götürüyor yangınla uğraşanlara, bir nine sırtında sepet, içi erzak dolu götürüyor onlara ateşin alnında susadılar acıktılar diye. Allah böyle insanları eksik etmesin. Bu kadar kötülüğün olduğu bu dünyada iyilikleri de görmek umut veriyor. Yabancıdan medet umanlar, asıl siz nerdesiniz? Ne yapıyorsunuz? Bir bayan da sosyal medyadan çağrı yapıyor, "Nerde bu memleketin zenginleri felan felan kişisi "diye. O isimleri vermiş ben yazmıyorum. Doğru, ele "help" demek yerine, bu ülkeden zenginleşene" ülkenin yarasını sar "demek daha doğru.
Bir gerçek var ki insan nankördür. Hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz. Her şeyi hunharca tüketiyoruz. En çok da alternatifi olmayan dünyamızı ve doğayı tüketiyoruz. Oysa başka dünya yok. Alternatif çabaları var ama bulamadılar. Siz doğaya ne verirseniz onu size geri verir derler ya. İnsanlar denizlerin kıymetini bilmedi, bu sene deniz kustu insanoğlunun nankörlüğünü geriye. O müsilajlar bir cevaptı. Gitgide yaşlanan, kirlenen, betonlaşan bu doğayı biz bu hale getirdik. O güzelim ağaçların içinde mis gibi havada piknik yapması güzel ama peşinde yığınla çöp bırakmak çok çirkin. Izgaraları yapıp mideye indirmek,s emaveri yakıp çay keyfi yapmak güzel ama közünü, külünü ortalığa dikkatsizce dökmek çok çirkin ve tehlikeli. Ardında bu pisliği, ihmali bırakan insanlar tekrar oraya gitmeye utanmaz mı acaba? Benimki de soru işte.
Bu yangınlar doğal yollarla mı çıktı, bilerek mi yapıldı araştırılıyor. Daha öncede terör örgütünün yangın çıkarttığını görmüştük. Bu sefer sebep ne ortaya çıkar inşallah. Evleri yanan insanlara yeni evleri yapılmaya başlıyor, yanan ağaçların yerine de yenileri dikilecek, bence bol bol zeytin ağacı, meyve ağaçları dikilsin, her canlı faydalansın nimetlerinden. Zaman alacak ama yaralar inşallah sarılacak. Peki bu yıkılmaya yüz tutmuş insanlığımız ne olacak? Parça parça kopardığımız, bozuk para gibi harcadığımız bu dünya ne olacak? İnsan bunca felaketten ne zaman ders alacak? Bu uyku, uyuşukluk, tembellik, bencillik hali ne zaman geçecek? Soru çok, cevap nerede!