Allah korkusu, sayısız güvenlik gücünden daha fazla etkiye sahiptir. Hatta, güvenlik ordusuyla bile mukayese edilmesi maksadı aşmak olur.
Kapılara, çelikten kilitler takılması yerine, kalplere Allah korkusunun yerleştirilmesi, istenen sonuç için daha etkili bir çözümdür.
Kalbinde Allah korkusu olan bir insanın makamı ve imkanı, onun şımarmasına ve yanlış yapmasına neden olmaz. Allah korkusuna sahip olan kimse, her yerde ve her zaman Allah c.c.’ın kendisini gördüğünü bilir ve ona göre hareket eder.
Cibril Hadis-i olarak bilinen hadis-i şerifte, Cebrail a.s’ın, insan kılığında, Peygamberimizin sahabeyle sohbet ettiği bir esnada, sohbet cemiyetine geldiği ve Peygamberimize sorular sorduğu buyurulmuştur.
İlk soru, imanın ne olduğudur. Peygamberimiz, hepimizin bildiği imanın 6 şartını sayar Cebrail (a,s)’a. Sonra İslam’ın ne olduğunu sorar Cebrail a.s. Peygamberimiz bu soruya da İslam’ın şartlarını sayarak cevap verir. Üçüncü soru, “İhsan” nedir ? sorusu olur. Peygamberimiz, “Siz Allah c.c. görmüyorsanız bile, O’nun sizi gördüğünü düşünerek hareket etmenizdir” cevabını verir. Son soru da, kıyametin ne zaman kopacağıdır. Peygamberimiz bu soruyu, “Soran, sorulandan daha iyi bilir” diye cevaplar.
Soruları soran insan kılığındaki kimse, sohbet cemiyetinden ayrılır. Peygamberimiz, O kişinin Cebrail olduğunu ve bu bilgilendirmeleri yapmak üzere geldiğini söyler.
“İhsan” kavramının soru olarak Cebrail tarafından, sahabenin huzurunda Peygamberimize sorulması, cevabının önemini ortaya koymak içindir. Müslüman, Allah c.c’ın kendisini gördüğünü bilerek ve düşünerek yaşamak durumundadır.
Böyle bir yaşam şekli, insanları kötü olmaktan ve kötülük yapmaktan koruyup, Peygamber ashabı gibi yaşamalarını sağlayarak, saadet asrı Müslümanını ortaya çıkartır.
Abdullah b. Ömer bir gün arkadaşlarıyla Medine’nin dışında dolaşırlarken, koyunlarını otlatan bir çobana rast gelirler. Abdullah b. Ömer, kendilerine selam veren çobanı, kurmuş oldukları sofraya çağırır. Çoban, oruçlu olduğunu söyleyerek teşekkür eder. Şiddetli sıcakta oruçlu olduğunu söyleyen çobanın samimiyetini ölçmek isteyen Abdullah b. Ömer ve arkadaşları, çobandan kendilerine bir koyun satmasını isterler. Çoban, koyunların kendisinin değil, efendisinin olduğunu söyler. Abdullah b. Ömer çobana, “efendine, koyunu kurt yedi desen” diye akıl verir. Çoban, canı sıkılmış bir halde, parmağını semaya kaldırır ve “İyi ama, Allah görmez mi ?” diyerek gider. Abdullah b. Ömer, böylesine imanı ve güveni olan çobanın sahibinden sürüyü ve çobanı satın alır, çobanı azat edip, sürüyü de kendisine bağışlar.
Allah korkusunun hakim olduğu gönüllerde huzur vardır. Böyle toplumlarda göz yaşı ve kan yoktur. İnsanların malı, canı, ırzı, vatanı, aklı ve dinleri koruma altındadır.
Toplumsal güveni ve huzuru sağlamak için, çelik kilitler icat etme yerine, Allah korkusuna sahip gönülleri olan nesiller yetiştirmek gerekir.