ÇOK ŞEY AYNI
Ruhların çobanıdır. Her zerrede, üflediği ruhun takipçisi. Gece, gündüz; gecenin ve gündüzün olmadığı yerde de… Bilinmezliğiyle güzel kılan. Bilinmezliğe, müthiş bir armoni katan.
Hayatların çobanıdır. Onları, sanki kendi istekleriymişçesine güder. Kendim gidiyorum hissiyle… Başlangıcımızı ve sonumuzu unutturur. Son gün gelmeden, asla bilmeyiz son gün olduğunu; son gün diye bir şey olduğunu. Başlangıcı ve sonu unutturur bize; başı ve sonu gizemli bir hayatla… İşte bu yüzden, başlangıç vardır ve sondan sonrası… İşte bu yüzden, müthiş bir imanla, inanmayla, vardır sondan sonrası…
Dillerin çobanıdır. Lisanla anlaşamayan her şey ve herkes, bir baş eğmesiyle anlaşabilir. Gülümsemenin mesela, lisanı yoktur. Konuşarak anlaşamayan herkes, aynı şekilde gülümser. Gözyaşının lisanı yoktur. Aynı gözle, aynı şekilde ağlar herkes. Ve konuşmadan anlaşabilir. Böylece, bu lisana gerek bırakmayan şekille. Herkes aynı renkte ağlar. Gözyaşı, aynı gözyaşıdır yeryüzünde.
Aynı şekilde seker durgun suya teğet getirdiğin taş. Aynı şekilde batar, aynı helezonlarla, teğet getirmediğinde. Aynı şekilde ıslanır. Nemli bir toprakta, kaldırdığın taşın altında vücut bulmuş solucanın, milliyeti yoktur; her solucan, aynıdır yeryüzünde.
Kendini farklı sanan tek şey insandır. Bir çakıltaşına baksa, dünyanın neresinde bakarsa baksın, aynı taş olduğunu, bulutun her yerde aynı bulut olduğunu, ölüerin aynı şekilde çürüdüğünü, yağmurun hep ıslak, dağların hep yüce, ağacın hep yeşil olduğunu, bebeklerin aynı şekilde feryad-ü figan ettiğini, her yerde anne ve baba kalbinin aynı aşkla attığını, bir bıçağın, değdiği tene aynı yarayı açtığını, kurşunun aynı şekilde girdiğini her bedene, kanın hep aynı renkte olduğunu… Herkes aynı renkte kanar.
Bilse,düşünse… Her kafa aynı şekilde ağrır. Ve aynı şekilde beyazlar kafadaki saç. Her alın, aynı şekilde kırışır. Düşündüğünde, aynı şekilde ağrır başın… Tüm ağrılar aynıdır yeryüzünde. Ağrının, sızının lisanı yoktur yeryüzünde.
Evrensel ve o yüzden de insani ne varsa aynıdır. Terk edilmenin sancısı, aynı yere vurur herkeste. Koskoca bir fanus gibi çevreleyen gök altında, yalnızsak aynı yalnızlıkla, kalabalıksak aynı kalabalıkla… Herkes aynı şekilde yalnız veya kalabalıktır yeryüzünde. O, bir fanus gibi çevreleyen göğün altındaki yeryüzünde…
Gönüllerin çobanıdır. Aşkın lisanı yoktur. Hangi tene dokunursan içindeki yangınla, o ten, dokunacağın tüm tenler gibi yanar. Yanmanın lisanı yoktur. Herkes aynı şekilde yanar.
Fukaralığın lisanı yoktur, zenginliğin de. Açlık her yerde aynı açlıktır; tokluk da öyle. Afedersiniz, aynı şekilde geğirir herkes. Aynı şekilde öksürür, hapşırır, gaz çıkarır… Kralları da eşitler bu insani zaaflar, marabaları da… Zaaf, aynı zaaftır yeryüzünde.
Burada gece şu an. Belki sen, gündüzü yaşıyorsun. Belki, gecenin ve gündüzün olmadığı bir yerdesin. Kalbim daralıyor. Dört duvarına girdiğinde, eğer daralacaksa, aynı benim kalbimin darlığı gibi yaşayacağın. Kalp daralmasının lisanı yoktur.
Gök yarıldığında aynı şekilde yarılacak. Deniz, ondan çaldığımız ne varsa geri aldığında,aynı şekilde alacak. Dağlar üstümüze gelecekse bir gün, inan, aynı şekilde… Başlangıcımız aynı, nasıl aynı olmasın ki sonumuz?
Başlangıcın, gidişatın ve sonun çobanıdır O… Kendini farklı sanan tek sensin. Ve adın insan… Ve tek sen takmışsın kafayı lisana…