ÇOK ZOR AMA NEFSİMİZİ BİR KENARA BIRAKACAĞIZ
Olayları değerlendirirken vicdanımıza danışıp nefsimizi kenara bırakarak değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Hazreti Ali bir savaşta kâfirin birisini öldüreceği esnada kâfirin onun yüzüne tükürmesi sonrasında onu öldürmekten vazgeçiyor bunun üzerine kâfir hazreti Ali'ye neden kendisini öldürmekten vazgeçtiğini soruyor. Hazreti Ali Az önce seni Allah rızası için öldürecektim ama yüzüme tükürünce nefsim kabardı. Seni nefsim için öldüreceğimden korktum ondan vazgeçtim buyurmuş. Bu detayı verme nedenim seçim sathı meyline girdiğimiz zaman bir köşe yazımda Büyükşehir Belediyesinde Ferhat Günaydın'a destek vermemiz gerektiğini, zira Ferhat Günaydın'ın her yönüyle Yusuf Ziya Yılmaz'dan daha mükemmel bir insan olduğunu yazmıştım. Düşüncelerimde en ufak bir değişiklik yok ancak ülkemizin yaşadığı olaylara ve Başbakan'ın verdiği mücadeleye baktığımızda yeniden bir durum değerlendirmesi yapmak zoruna olduğumuzu düşünmekteyim. Bu değerlendirmeyi yapmak benim nefsim açısından o kadar zor bir olay ki anlatamam. Yusuf Ziya Yılmaz'ın 2007 yılında yaşadığımız A Takımı operasyonu sonrasında bana yaptığı yanlışlardan tutun da daha sonraki süreçte yaşadığım iki saldırı olayındaki pozisyonlarını değerlendirecek olursak değil onun lehinde yazı yazmak onun bu şehirden uzaklaşması için her türlü varyasyonu yapmam gerektiği açıkça ortada.
Ancak yukarıda Hazreti Ali ile ilgili anlattığım olayı ve Başbakan'ın yaşadığı sıkıntıları göz önüne aldığımızda nefsimizi bir kenara bırakarak durum değerlendirmesi yapmak gerektiğini düşündüm. Kaldı ki 2007 yılından bu güne dek yaşadığım sıkıntılarda sadece Yusuf Ziya Yılmaz değil, İl Başkanı kayınçomun bana yaptığı yanlışları ve özellikle burada ismini yazmaya dahi gerek duymadığım bir Milletvekilinin bana yaptıklarına baktığımız zaman, bu şehirde Ak Partinin silme seçimleri kaybetmesi için işi gücü bırakıp canla başla çalışmam gerektiği açıkça ortadadır. Bunca yaşanmış olayın ardından kalkıp bu insanların işine gelecek bir köşe yazısı yazmak ne kadar zor bir iş siz takdir edin. Ama ülkede yaşanan olaylara bakınca yaşadığımız olayları unutmuşçasına nefsimizi bir kenara bırakıp Başbakan'a destek vermek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Zira bu Başbakan ki İmam Hatip okullarının hem önünün hem gerisinin önünü açmış değil Üniversitelerde kamu kurumlarında dahi başörtülü çalışmayı serbest bırakmış, on yıllık iktidar sürecinde gerek inancımız adına gerekse ekonomik sıkıntılardan ülkeyi çıkarmak adına her türlü çabayı göstermiş ve başarılı olmuş bir Başbakanın karşısında olmak şahsen benim için inanç bağlamında mümkün olmayan bir olaydır.
Peki bu bağlamda Başbakan'a nasıl destek vereceğiz derseniz burada önemli olan Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleridir. İlçe Belediye Başkanlıklarında herkes dilediği gibi davranabilir ilçe Belediye Başkanlıkları konusunda ilçesine daha iyi hizmet edeceğine inandığımız kişilere oy vermekte herhangi bir sakınca görmüyorum. Ancak Büyükşehir Belediye Başkanlıklarında durum farklıdır. Düşüne biliyor musunuz Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP'nin kazanması halinde Karadeniz bölgesinin en büyük ilinde CHP birinci parti oluyor ve Ak Parti seçimi kaybediyor. Böyle bir durumda Başbakan'ın ne kadar üzüleceğini düşünmek bile istemiyorum, hiç unutmuyorum 2004 yılında yapılan yerel seçimlerde Trabzon'u Ak parti kaybedince Başbakan merhum validesini arayıp Ana Trabzon'u kaybettik haberin olsun. demişti. Başbakan'ı üzmemek ve ülkeni geleceğini düşünmek adına kan içeceğiz kızılcık şerbeti içtik diyeceğiz ve Büyükşehir Belediye Başkanının kim olduğuna bakmaksızın Ak parti ambleminin altına imzamızı koyacağız.
Ülkemizde son günlerde yaşanan olaylar o kadar canımı sıkıyor ki anlatamam. Ülkeyi kaosa sokmak isteyen güçler hepsi bir araya gelmişler kimisi kaset yayınlıyor, kimisi meydanlarda insanları toplayıp ayaklanma provaları yapıyor. Kimisi de bel altından vurmanın yollarını arıyor. Bunların hepsini anlıyorum da kökünde aynı gelenekten gelen Milli görüşçü olduklarını iddia eden bazı siyasi parti yetkililerinin adeta gezici grup gibi hareket edip Hükümete veryansın etmeleri insanı çileden çıkarıyor. Bunlardan bazıları gazetelerde köşe yazısı yazıp hükümete veryansın etmeleri onları inanç dünyasındaki ikilemlerini ortaya koyuyor. Merhum Erbakan Hoca öldükten sonra kimisi parti kurmuş hocanın devamı biziz diyor. Kimisi vakıf kurmuş hayır biz hocanın varisleriyiz diyor. Yüzde ikilerde olan oy oranlarını daha geriye çekmenin yollarını arıyorlar. Bu arkadaşlara tavsiyem partilerinin hiç bir yerde seçim alma şansı olmadığını kendileri de biliyor. Bari inançlarının gereğini yapıp Ak Partiye destek versinler de en azından vebalden kurtulsunlar. Erbakan Hocanın varisi oğludur. Birileri çıkıp hayır Hocanın siyasi varisleri bizleriz diyor iseler onların bu davaya verdikleri zararı geçmişte hep gördük. Bari bundan sonra bu ak saçlılar evlerine gidip otursunlar da kimseye zarar vermesiler. Sözlerime son verirken bu güne kadar ne düşündüğümüz bir kenara bırakıp yeniden bir durum değerlendirmesi yaparak Hükümete destek olmak adına Büyükşehir'de Vezir Hazretlerine değil partisi olan Ak Partiye destek olalım diyorum. Kalın sağlıcakla