Bir iki aydan beri yurtta yaptığımız tadilatı bitirebilmek için mesaimin çoğunu orada geçiriyorum. Yurtta, gazetenin internet ofisi ve çekim odasını da yaptık ama karşı tarafta bulunan çay ocağında oturup çay içmekten keyif aldığımdan çoğu zaman orada oturmaktayım. Otururken sohbet eden insanlara da kulak verip ne dediklerini dinlemekten geri kalmıyorum. Zaman zaman müdahil olmuyor da değilim. Hâl böyle olunca da etraftaki insanların pek çoğuyla sohbet etme fırsatı oluyor. Geçtiğimiz gün iki gencin sohbetine şahit oldum. Bir genç, diğerine, “Ağabey memleket elden gitti haberin olsun.” diyor. Diğeri de onu destekliyor ve “Hiç sorma, karma eğitimi ortadan kaldıracaklarmış, artık erkek çocuklarıyla kız çocukları ayrı okullarda okuyacakmış, ülke batıyor ne olacak halimiz?” diyor. İstemeyerek konuşmalarına katılmak zorunda kaldım ve dedim ki onlara, “Gençler merak etmeyin, ülkenin bir yere gittiği yok. Bakın sokaklara uyuşturucu alanından tutun da yatak odasında giyilmeyecek elbiselerle sokakta gezenlerin dolu olduğu bir ülkede okullarda öyle bir ayırım olmaz, olsa da ülke yıkılmaz.” Aynı şekilde olayın farklı bir versiyonuyla iki yaşlı emekli ilahiyatçı öğretmenin konuşmalarına şahit oldum. Birisi diyor ki “Ne olacak bu ülkenin hali? Gençlik tamamen yoldan çıkmış. Küçük, büyüğü tanımıyor, kimsenin kimseye saygısı kalmadı. Hadi biz geldik gidiyoruz da bizden sonraki nesil bitti, yazık olacak bu ülkeye.” Bunu diyen insanların çoluk çocuklarının yaşam biçiminden düğününe derneğine baktığınızda eleştirdiklerinden en ufak bir farkları olmadığını da rahatlıkla görebilirsiniz.
Son günlerde sosyal medyanın gündeminden düşmeyen ve herkesin kafasına göre konuştuğu bir din görevlisinin söylediği sözler de bunun farklı bir örneği. Olayları değerlendirirken insanların söylediklerinden ziyade dünya görüşlerine göre değerlendirmek vicdansızlıktır. Adamın dediklerinden yanlış olanlarına yanlış dersiniz, doğru olanlarına doğru dersiniz. Sırf adam bizim gibi düşünmüyor diye yerden yere vurmanın ne âlemi var anlamış değilim. Adamın Hazret-i Meryem ile ilgili söylediği sözler tam bir saçmalık. Neymiş efendim cennette Hazret-i Meryem, Efendimizin eşi olacakmış. Ondan ötürü Hazreti Meryem bizim de annemizmiş. Böyle bir ifade ne Kuran’da var, ne hadiste var ne de uydurma dedikleri rivayetlerde var. Sizin anlayacağınız hiçbir mesnedi olmayan kafasına göre konuşulmuş ifadeler bunlar. Ancak Hatay’la ilgili yaptığı açıklamalar konusunda adama bu denli yüklenmenin de âlemi yok. Zira Hatay, 29 Haziran 1939 yılına kadar Fransızların işgalindeydi. Adam, ‘Hatay, Fransızların işgalindeyken Türkiye’de Arapça ezan okumak yasak iken Hatay’da serbestti. Bu, ülkemizde yaşanan sıkıntının ne boyutta olduğu göstermekte’ mealinde bir ifade kullanmış. Bunu yok efendim Hatay’ı Araplara verdi, vatan haini şeklinde yorumlamak en hafif ifadeyle vicdansızlıktır. Adamın hataları olabilir, onları eleştirebiliriz, söylemlerinden rahatsız olabiliriz ama söylemediği şeyleri söylemiş gibi göstermek vebali gerektirir.
Aynı şekilde Merhum Kadir Mısıroğlu’nun ne bir kitabını okumuş ne de tarih bilgilerimi ondan kaynak almış birisi değilim ama adamın Cumhuriyetin ilk yıllarında camilerin ahıra çevrilmesi, Kuran okumanın yasaklanması, ezanın Türkçe okunması gibi müslümanların kabul etmediği uygulamalarla ilgili ‘Yunan galip gelse bunu yapmazdı‘ ifadesini, ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ şeklinde yorumlamak da haksızlıktır. Yiğidi öldürelim ama hakkını teslim edelim, sapla samanı karıştırmayalım. İnsanların siyasi düşüncelerini sevmeyebiliriz, ifade biçimlerinden rahatsız olabiliriz ama konuşmalarını değiştirerek topluma sunmak çok yanlış bir harekettir. Toplum olarak çok enteresan bir toplum olmuşuz. Neye kızacağımızı, insanların konuşmalarını nasıl yorumlayacağımızı bilemez bir hâl aldık. Konuştuklarımızla yaptıklarımız çok farklı, herkesi eleştirirken dönüp kendimizin ne yaptığına hiç bakmıyoruz. Oysaki Allah-u Teala, Kuran-ı Kerim’de “Ya eyyühllezine amenu guu enfüseküm ve ehliküm nara” yani, ‘Ey iman edenler, kendi nefsinizi ve ailenizi ateşten koruyun.’ buyurmakta. Başkalarının ayıbını değil kendi ayıbımızı görmek zorunda olduğumuzu unutmayalım. Biz kendimizi düzeltirsek toplum kendiliğinden düzelir, başkalarından bunu beklersek daha çok bekleyeceğimizi unutmayalım diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.