Bugün şayet yerimiz kalırsa bir kaç konuya değinmek istiyorum. Zira son iki yazıya gelen yorumlarla ilgili bazı açıklamalar yapmam gerektiğini düşünüyorum. Bundan sonra yerimiz kalırsa bu günkü asıl konumuza değineceğim.
Öncelikle belirtmek istediğim husus Hüseyin Dereli ile ilgili yazmış olduğum yazıya gelen yorumlardır. Bu yorumların bir çoğunda Hüseyin Dereli ile ilgili neden müspet yazdığım soruluyor ve Hüseyin Dereli'nin Atakum'da Belediye Başkanlığını AK Parti'nin kaybetmesinde en önemli faktör olduğu iddia ediliyor.
Köşe yazımda da belirttiğim gibi Hüseyin Dereli ile ilgili daha önce yapmış olduğum eleştirilerin hala daha arkasında olduğumu, bu gün de aynı şeyleri düşündüğümü söyledim. Peki o eleştiriler neydi derseniz ; Atakum ilçesinden gerek İl Genel Meclisi üyeliklerine seçilen isimler, gerekse Belediye Meclis üyeliklerine seçilen isimlerle ilgili Hüseyin Dereli'nin tavır koymamasıydı. Bu isimlerden bir kısmı AK Parti'ye dümdüz gittiği mahkeme kararı ile sabit. Bir kısmı Atakum'da oturmuyor, bir kısmı ise kendi eşinin dahi oyunu alamamış insanlardan oluşmakta. Bu konuda Hüseyin Dereli eleştirilerimin tamamına hak vermekte ancak çok başlı olması nedeni ile biraz da tecrübesizlik sonucu bu hataları yaptığını ifade etmektedir.
Adem Bektaş'ın seçimi kaybetmesine gelince. İşte orada biraz duracaksınız Adem Bektaş'a kimse seçim kaybettirmedi. Kendi kendisine seçim kaybettirdi. Bektaş sülalesini belediyeye doldurursan, yanında başkan yardımcısı olarak çalıştırdığın adamla ortak şirket kurup, tüm belediyenin işlerini o şirkete verirsen, sadece vermekle kalmayıp, yapılmayan işlerin de parasını o şirkete ödersen, hanımının bindiği arabanın benzinini belediyenin akaryakıt aldığı istasyondan doldurursan (görüntüleri bende mevcut isteyene verebilirim) allame-i cihan olsan seçim kazanamazsın.
Bu konuda kimse Hüseyin Dereli'de kabahat aramasın. Hüseyin Dereli'nin kişiliği ile ilgili yazdıklarımın arkasındayım. Dürüst bir kişiliğe sahip, alavere dalavere işinden anlamayan bir arkadaştır. Vezir Hazretleri'ne olan yakınlığını her zaman ifade etmekten zevk alıyorum, amma bu konuda da itirazı var onu da zamanı gelince yazarım.
İkinci konumuz; İl Özel İdaresi'ne alınmış olan personelle ilgili. Bu konuda sağ olsun Sayın Valimiz görüşmek istedi, gittim bizzat görüştüm. Yapılan atamaların tamamının doğru olduğunu, bunlardan haberi olduğunu, ancak atamaları Aslan Karanfil'in imzaladığını söyledi.
Bu konuda liyakat esas alınmak sureti ile geçici işçi statüsünde mühendis alımlarının yapılacağının kendisine söylendiğini onun için de onay verdiğini ifade etti.
Aslında bu konuda soracağım üç tane daha soru vardı. Sayın Vali ile yaptığımız görüşmeden sonra bu soruları sormaya gerek kalmadığını düşünüyorum. Zira onların da doğru olduğunu öğrenmiş oldum. Bu sorulardan birisi CHP Grup Başkan Vekili İsmet Şahin'in de kendi çocuğu ve bir yakınının işe alınıp alınmadığı yönündeki soruydu. Maalesef bu İlkeli, idealist, her fırsatta yaygarayı basan arkadaşımızın da çocuğu ve bir yakını işe alınmış.
Bu arada bu konu ile ilgili dün telefonlarım adeta kilitlendi. Arayan arayana. Çok enteresan bilgiler geldi. Bu bilgiler doğru ise yapılan işlemlerde gayri yasal durum da söz konusu. Alınan personel iki statüde alınmış. Birincisi, şirket kanalı ile geçici işçi statüsünde alınan lise mezunu veya daha düşük düzeydeki personel. İkincisi ise; 2B kapsamında alınan sözleşmeli mühendisler.
Geçici işçi statüsünde alınanlar belki kılıfına uydurulabilir ama etik olarak izah edilme durumu yok. Bir aileden bir kişi devlet dairesine girmiş. Yetmemiş bir de çocuğunu işe alıp, ikinci bir kişiye devlet kapısını açmış. Bana göre ahlaksızlığın daniskası.
İkinci pozisyonda alınan sözleşmeli mühendislere gelince: Bunun yasal dayanağı da yok. Zira 2B olarak adlandırılan sözleşmeli personelin alımı ile ilgili 28 Haziran 2007 tarihinde yayınlanan Resmi Gazete'de alınacak personelin ne şekilde alınacağı belirlenmiş. Buna göre ya KPSS sınavına girenlerden veya yaygın bir gazetede yapılacak ilan sonucu müracaat edenler arasından alınır hükmü getirilmiş. Ama buna rağmen bu alımlar el altından kimseye haber verilmeksizin yapılmış.
Bu statüde yapılan alımlardan birisi de eski İl Genel Meclisi üyesi Reşat Keleş'in oğlu. Alınan mühendislerin bir kısmı maden mühendisi, bir kısmı orman mühendisi, sizin anlayacağınız işe göre adam alınmamış, adama göre iş ayarlanmış.
Bu konuda daha yazacaklarım var ancak bugün asıl yazacağım konu olan AK Parti İl Başkanı Osman Çetinkaya'nın yaptığı Başkanlık divanıydı. Bu konuda çok detaylı yazmam gerektiğinden bugün bu konuya giremedik. Sadece tek bir noktayı hatırlatarak sözlerime son vermek istiyorum: Osman Çetinkaya'nın ataması yapılırken tüm milletvekillerinin onayı alınmasına rağmen, başkanlık divanını yaparken Bakan'ın yönetimden atılmasını istediği bir arkadaşı İl Başkan yardımcılığına getirmesinin hikmetini çok merak ediyorum.
Bu konuda detaylı bir yazı yazacağım. Dakika bir gol bir buna denir diye düşünüyorum. Kalın sağlıcakla