DANS VE OSMAN
Her zaman söylediğim, Mevlânâ'nın bir sözünü tekrar ederek sözlerime başlamak istiyorum. Ne demiş o güzel insan, Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün ne kadar güzel bir söz, öyle değil mi? İnsan hangi şartlarda olursa olsun, ya olduğu gibi görünmeli ya da göründüğü gibi olmalı. Konjonktürün gereği ne ise ona uyup, kişiliğine ters düşen şeyleri, benimsiyormuş gibi gözükmeye çalışması iki yüzlülükten öteye geçmez. Bu nedenledir ki bugün iki konuda fikirlerimi beyan etmeye çalışacağım. Konularımızdan ilki, son günlerde gündemde olan Dans konusudur. Bu konuda inancımın, kişiliğimin e kültürümün gereği ne ise onu söyleyeceğim. Biz inançlı bir toplumuz, çocuklarımızı da inancımıza göre yetiştirmekle yükümlüyüz, zaten o nedenledir ki İmam Hatip Okullarına olan talep gün geçtikçe artıyor. İnsanlar geleceğimizin teminatı olan çocuklarını yetiştirirken, onların her iki Cihan saadetini temin edecek şekilde eğitmeye çalışmaktalar. Bu hem inancımızın hem de insan olmanın gereğidir. Son günlerde ortaya atılan iddialara ve protestolara gelince, bazı eğitim kurumlarında okuyan gençler kızlı-erkekli dans etmek istedikleri ancak İlkadım İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün buna izin vermediği, bunun üzerine ise öğrencilerin eylem yaptığı ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün geri adım attığı söyleniyor. Hatta İl Milli Eğitim Müdürü de böyle bir yasağın söz konusu olmadığı yönünde açıklamalar yaptığını basından okumaktayız.
Yazımın başında da söylediğim gibi bir insan, ya olduğu gibi görünecek ya da göründüğü gibi olacak. Bizim inandığımız Din, kızlarla erkeklerin birlikte dans yapmasını yasaklamakta olduğunu Allah'a ve Ahiret gününe iman etmiş olan herkes bilir. Ben şahsen ömrü hayatımda bayanlarla karışık oyun oynamadığım gibi Allah'a binlerce kez Hamd-ü Senalar olsun ki, çocuklarım da oynamadılar. Toplumun içerisinde karma dans etmek isteyenler olabilir, buna da saygı duyarız ancak adından da anlaşılacağı üzere Milli Eğitim camiasında böyle bir etkinliğe izin verilmesi doğru bir davranış biçimi değildir. Ben Milli Eğitim Müdürü'nden, çıkıp mertçe 'Evet kardeşim, ben bu şehrin İl Milli Eğitim Müdürüysem böyle bir dansın yapılmasına izin vermiyorum' deyip taşın altına elini koymasını beklerdim. Zira bu arkadaşımızın takıldığı insanlar, birlikte oturup kalktığı insanlar inançlı insanlar. Onların konuşmalarına bakılırsa, kendisi de inançlı bir insanmış, hatta bu yıl umreye de gitmiş. Sırf 'zevahiri kurtarmak' veya 'fincancı katırlarını ürkütmemek' adına 'böyle bir yasak söz konusu değil' demesi ona hiç yakışmadı. Adama sorarlar, sen bizzat çıkıp baylı bayanlı dans eder misin veya çocuklarını bu kültürle mi eğitiyorsun? Şayet cevabı 'evet' ise o zaman birlikte gezdiği arkadaşlarını terk edip mahalle değiştirmesi gerekiyor. Yok, cevabı 'hayır' ise o zaman da bu rezilliğe asla izin vermemeliydi.
Merhum Akif'in dediği gibi 'Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar' medeniyetin ölçüsü İslam'dan uzaklaşmak, Allah'a şirk koşmak veya toplumu ahlâksızlığa teşvik etmekse lânet olsun o medeniyete! Böyle bir medeniyet anlayışına saygı duymamı kimse beklemesin. Bu konuda İlkadım İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü çok daha tutarlı bir tavır sergilemiş, ancak arkasında duran olmadığından yapacak çok fazla bir şeyi olmamıştır. AK Parti'nin iktidarda olduğu bir dönemde Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın ailelerinin yaşam biçiminin ortada olmasına rağmen, sanki iktidarda sol zihniyet varmış gibi hareket eden bürokratlara ne demeli, siz takdir edin. Bu konuyu daha fazla uzatmadan geçelim ikinci konumuza.
İkinci konumuz; Osman Çetinkaya'nın dün yaptığı açıklama hususunda olacak. Osman Çetinkaya, Kayınçomun davranışlarından ötürü halktan özür dilediğini beyan etmiş. Bu sözü okuyunca çok güldüm. İnsan şöyle geçmişine bir baktıktan sonra konuşmalı. Biz bundan iki veya üç yıl önce Osman Çetinkaya'ya, Esintilerde Kayınçomla fazla dolaşma seni yiyecek dediğimiz zaman bize inanmıyordu. Kayınçomun dizinin dibinden ayrılmıyordu. Ne zaman ki Kayınçom onu siyasi mevtaya çevirdi, şimdi verip veriştiriyor. İyi güzel de Osman kardeş, sen ne zaman kendi hükmü şahsiyetini ortaya koyup, 'Ben de varım, buradayım' dedin ki, ya Kayınçomun etrafında dolaştın, ya Mütekebbir, mağrur, kendisinden başka kuş tanımayan Vekilin etrafında dolaşıp, ondan himmet bekledin veya geçmişte seni yıkan insanların mekanlarında toplantılar tertip ederek sonuç almaya uğraştın. Ne zaman ki dimdik ayakta durmasını öğrenirsen (Ki bana göre mümkün değil), ne zaman lider olabileceğine kendin de inanırsın, ta o zaman senden siyasetçi olur. Sözlerime son vermeden bir hususa daha değinmek istiyorum. Kamu Hastanelerindeki atamalarla ilgili bazı gazetelerde çıkan haberler tamamen asparagas, uydurma haberler. Zira Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliğine, ta bir hafta on gün önce Dursun Mehel atanmış, görevine de yakın bir zaman da (sanırım ocak başında) başlayacak. Kimse yalandan gündem belirlemeye uğraşmasın yemezler! Kalın sağlıcakla .