Efendimiz “Üzkürü mevtaküm bilhayr.” yani ‘Ölmüşlerinizi hayırla yâd edin.’ buyurmakta. Elimden geldiği kadar bu kurala bağlı kalmaya çalışırım ancak bazı konularda çok dikkatimi çektiğinden yazmadan edemiyorum. Birkaç gün önce vefat eden eski bir arkadaşımızla ilgili AK Partililer de dava arkadaşımız dedi MHP’liler de dava arkadaşımız dedi, İYİ Partililer de dava arkadaşımız dedi. MGV’nin devamı olarak bildiğimiz AGD’liler bile dava arkadaşımız dedi. Bu durumu görünce kendi kendime bu arkadaş ne kadar geniş bir siyasi yelpazeye sahipti de biz kıymetini bilemedik demeden geçemedim. Madem bu arkadaş bu kadar kıymetli idi neden son seçimde kimse listesine almadı demekten de kendimi alamadım. Refah Partisi’nde siyasete giren bu arkadaş daha sonra Fazilet Partisi’nden devam etti. Oradan seçilemeyince MHP’ye geçti oradan seçildi. Ardından oradan da istediğini bulamayınca İYİ Parti’de siyaset yapmaya başladı ama umduğu dağlara kar yağıp oradan da listeye giremeyince onlara da verip veriştiriyordu. Ahmet Okuyucu parti değiştirdi diye adama yapmadığımızı bırakmadık, ben dâhil hepimiz eleştirdik ama bu arkadaşa üç parti değişmesine rağmen ülkücüler de milli görüşçüler de, İYİ Partililer de dava arkadaşımız deyince bu nasıl iş demeden geçemedim. İnsanlar nasıl bu kadar kalitesiz olabilir demekten kendimi alamıyorum. Dava adamı denilince benim aklıma bir ideali, bir ilkesi ve duruşu olan insan gelir, bu nasıl iş anlamış değilim.
Bakın size dava adamı nasıl olur örnek vereyim. Son bir haftadan beri Fahrettin Ulusoy’un yazdığı Hayatımdan Satırlar kitabını okuyup bitirdim. Bir arkadaşım bak falanca rotaryan feşmanca mason Fahrettin Ulusoy da yazmış deyince kitabı okuma gereği duydum. Adam Rotary Kulübüne üye olmuş, başkanlık yapmış, kulübün ritüellerinin tamamını yerine getirmiş. Kulübün yurt dışından partner aile olarak tayin ettiği ailenin çocuğunu evinde aylarca kalmış. Kendi çocuklarını yurt dışına o ailenin evine yollamış. Sizin anlayacağınız inandığı davanın gereğini yapmış. Ancak en çok dikkatimi çeken ve takdir ettiğim konu ANAP’a il başkanı olarak atanmış, 3,5 ay il başkanlığı yaptıktan sonra partinin teşkilat başkanı olan Ersin Taranoğlu kendisini Ankara’ya çağırıp, “O yakandaki Rotary rozetini çıkar partinin rozetini tak. Millet senin için mason diyor.” deyince, “Ben bu rozeti sekiz yıldır takıyorum, çıkarmam.” deyip istifa ediyor. Adamın bu tavrına bayıldım. Bize göre inancımıza ters olan Rotary Kulübünün rozetini koskoca Türkiye Cumhuriyetini yıllarca yönetmiş olan bir partinin rozetine tercih edebiliyorsa saygı duymak zorundayız. Dava adamı budur. Aday yapmadılar diye elli parti değiştiren adamlar dava adamı olamazlar.
Atatürk’ün yaptığı en güzel icraatlardan biri Rotary, Lions, Soroptimis gibi mason localarını ve o gün bunlara hizmet eden Türk Ocaklarını kapatmasıydı. Osmanlının son dönemlerinde Devlet-i Aliyye'yi yıkmak için her türlü faaliyetin içerisinde olan ve dış güçlerin organize ettiği bu örgütlerin verdiği zararı bilen Atatürk bunların tamamını kapattı. Merhum Özal hepsine izin verdi, keşke vermeseydi. Türk Ocakları şimdi güzel hizmetler yapmakta. İlk kurulduğunda asıl adı Moiz Kohen olan ancak Munis Tekinalp adını kullanan yahudinin asıl amacı Osmanlı’daki farklı etnik kökenli insanları birbirine karşı kışkırtarak aralarına fitne sokup ırkçılık yapmak suretiyle ülkeyi bölmek adına Türkçülük akımını başlatıp Türk Ocaklarını kurmaktı. Rotary Kulüpleri ise uluslararası egemen güçlerin dünyayı yönetmek adına kurdukları örgütler olup ritüelleri inancımıza, kültürümüze ve töremize uymayan ama dejenere olan değerlerimizden istifade ederek kendilerini topluma çok farklı sunan kurumlardır.
Fahrettin ağabeyin kitabından da teyit ettiğim enteresan bazı ritüellerinden birisi toplantı esnasında gürültü olunca çanla masaya vurarak ortamın susturulması. Bir diğeri kulübün partner aileler tespit edip uluslararası gençleri karşılıklı evlerinde uzun sürelerle misafir etmeleridir. Başka bir arkadaşımdan da kulübe üye kabulündeki ritüelin adeta dini bir ritüele benzer olmasını öğrendim. Daha önce çok daha etkin ve belirleyici olan bu örgütler AK Parti iktidarlarında eskisi kadar etkin olmasalar da şehrimizde hala daha çok etkinler. Vezir Hazretlerinin ekibi olarak bilinen ve adını cumartesi toplantıları verdikleri toplantılarını başlatan da Fahrettin Ulusoy’dur. Fahrettin Ulusoy, Tuncer Üçüncüoğlu, Özdemir Erol, Tevfik Sönmez ve pek çok isim Rotary Kulübü üyesidir. Özdemir Erol’un ticari faaliyetleri bitmiş en ufak bir etkinliği olmamasına rağmen cumartesi toplantılarına katılmasının tek nedeni Rotaryen olmasıdır. Fahrettin ağabeyin kitabıyla ilgili tespitlerimi zaman zaman buradan sizlerle paylaşacağım. Fahrettin ağabeyin takdir ettiğim yönleri de var eleştirdiğim yönleri de var ama neticede yarım asırdan fazla bir süre bu şehirde iş adamlığından sosyal hayata etkin olmuş bir insanı konuşmak hepimizin görevidir. Onun dışında pek çok isim var, onları da zaman zaman konuşacağız. Bugünlük de bu kadar demeden önce küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. Ashab-ı Kiram’ın adını yazmaktan aciz olan bazı meslektaşlarımız sahabelerimizi asab olarak adlandıracak kadar konuya Fransız olduklarını ortaya koymuşlar. Onlara âcizane tavsiyem ya bu tür konulara girmesinler ya da bilen birine sorup öyle yazsınlar. Kalın sağlıcakla.