DAVETE İCABET ETMEK

Sami Kesmen

İslamiyet sosyal ilişkilere son derece önem veren bir dindir. Cemaatle namaz kılmak, akraba ve hasta ziyareti yapmak, komşu hakları ve komşuluk paylaşımları, müminlerin arasındaki sevgi ve kardeşliği kuvvetlendirmeye yarayan hediyeleşme gibi eylemler Peygamberimizin sünnetlerindendir. Bayramlarımız, cenaze törenlerimiz, selamlaşmamız, musafaha yapmamız, zekat ve kurban ibadetimiz, hac ve umre gibi birçok ibadetimiz de yine İslamiyet’in sosyal yönüne örnek olacak sünneti amellerdir.

Davete icabet etmek; Peygamberimiz(s.a.v.)’in  kuvvetli sünnetlerinden birisidir. Peygamberimiz, zengin fakir, büyük küçük hiçbir daveti küçümsememiş, imkanları ölçüsünde hepsine iştirak etmeye çalışmıştır. Davete icabet; “Müslümanın Müslüman kardeşi üzerindeki hakkı” olarak tarif edilmiştir.  O kadar ki, davet sahibinin ricası üzerine nafile orucun bile bozulmasında bir sakınca bulunmayacağı belirtilmiştir. Peygamberimiz;  “Biriniz bir düğün yemeğine davet edilirse, böyle bir davete icabet etsin” buyurmuştur. Yapılan davete, haklı mazereti olmadığı halde gitmeyen kimsenin günahkar olacağı da İslam alimleri tarafından belirtilmiştir. Bir Hadis-i Şerif’de Peygamberimiz; “Her kim davete icabet etmez ise gerçekten o  Allah’a ve Rasûlü’ne isyan etmiş olur. Oruçlu olsa bile icabet eder ve duada bulunur. Eğer oruçlu değilse yer ve dua eder. Eğer (özürsüz) yemez ise günahkâr olur ve cefa etmiş bulunur” buyurmuştur.

Davete icabet etmenin vacip oluğu noktasında İslam alimleri görüş birliğine varmıştır. Hanefilere göre mendup kabul edilen davete icabet, günümüzün de en fonksiyonel sosyal etkinliklerinden bir tanesidir. Genellikle düğün davetleri konusunda işlerlik kazanan bu fiil, günümüzde bir takım tartışmaların da başlığını oluşturmaktadır. Her davete gidilip gidilemeyeceği hususu tartışmanın merkezine oturmaktadır. İçerisinde haram ve günahın olduğu bilinen davetlere icabet edilmesi doğru görülmemektedir. “Ayıp olmasın, onlar da bizim davetimize gelmez” gibi gerekçelerle haramın işlendiği, günahın oluştuğu davetlerde yer almak doğru değildir. Gidildiğinde haram ve günahın olduğu görülen davetlerden de tebrikleşip, ayrılmak en doğru davranıştır. Böyle durumlarda davet sahibinin de davete icabet edenlerin davranışlarına saygı duyması gerekmektedir.

Günümüz Müslüman düğün geleneklerinde, yine Müslümanı rahatsız eden bir format söz konusudur. Ya müzik eşliğinde kadın erkek, bay bayan, küçük büyük karışık bir şekilde eğlencenin ön planda olduğu ve mahremiyet sınırlarının zorlandığı bir düğün şekli, ya da Kur’an okunup, dini sohbet yapılarak gerçekleştirilen bir başka düğün şekli vardır. Aynı ailede iki ayrı düğün şeklinin de tercih edildiği zaman zaman görülmektedir. Esasen, her iki düğün şekli de Müslümanların Peygamberi sünneti de dikkate alarak geliştirdikleri bir düğün şekli değildir. Dinlenmesinin farz olduğu Kur’an okunarak gerçekleştirilen düğünlerde, katılımcıların okunan Kur’anı dinlemedikleri bir gerçektir.

Son zamanların en tartışılan konuları arasında yer alan, Müslümanın düğün şeklini belirlemek amacıyla “Müslüman Düğün Geleneği” oluşturulması bir zaruret haline gelmiştir. Davete icabet ederken, düğün şeklinin ve muhtevasının dikkate alınması, bir Müslüman sorumluluğudur. Hassasiyeteler dikkate alınarak, bu nedenle icabet edilmeyen düğünler için, rencide edici bir söylem oluşturulması da uygun değildir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.