Oy davulcu, davulcu, davulun elinde patlasın, tokmağı kafanda paralansın.
Binmiş kamyonetin arkasına, bozuk ritim, danga da dan, kaçanı kovalıyormuş misali sokak aralarında acele, acele dolanıp duruyor. Adam insanların asabını bozarak ekmek parası kazanmayı kendisine iş edinmiş bir kere. Yapacak bir şey yok
Efendim, Ramazan geleneğinde davul vardır, eski zamanlardan beri davulcular sahur vaktinin, bayram günlerinin vazgeçilmezleridir, güzel hoş bir adettir dediğinizi duyar gibiyim.
Bir kere eski Ramazanlarda davul böyle çalınmazdı, her tokmağı eline alan davulcuyum diye boy gösteremezdi. Tek katlı, iki katlı, üç katlı, bahçe içerisindeki şirin evler yerli yerinde dururken, daha kasabalar şehirler beton yığını apartmanların istilasına uğramamışken adetler, adetti. Davulcu gelir kapıya hem çalar hem de maniler söylerdi, davulcuyu tüm mahalleli tanırdı, çünkü o da mahalleliden birisiydi
Şimdilerde şekil değişti eskiyle, adetle ilgisi alakası kalmadı, rant büyüdü, iş tamamen bol kazançlı bir ticaret oldu. Davulu, davul gibi çalmak yerine gürültüyle bozuk ritimle tıngırdatmak moda oldu. Bazı gelenekler ait olduğu zamanlarda güzeldir, gelenek adına güzelliği katletmenin ne anlamı var? Bırakalım, davulla sahura kalkmalar hatıralarda, anılarda kalsın, eski Ramazanların büyüsü bozulmasın.
Oruç tutanı var, tutmayanı var, hastası var, bebesi var, sahura kalkmadan tutanı var, kesintisiz uyumak isteyeni var, davul sesine gıcık olanı var. Üstelik çalar saat denen bir alet var.
Ben yinede sözümdeyim, oy davulcu,davulcu davulun patlasın, tokmağı başında paralansın