Toplumların kimlik bilgileri, sahip oldukları değerleridir. Bu değerler, aynı zamanda dedelerinden gelen mirastır. Atadan gelen mirasi değerlerle şekillenen ve çağdaş bilgilerle de yenilenen gençler, yeni bir kültür ve medeniyet oluştururlar. Oluşturdukları medeniyetin çekirdeğinde genleri bozulmamış bir anlayış vardır.
İnsanların farklı medeniyetler inşa etmeleri, farklı kültür yapılarını geliştirmeleri ve farklı manevi değerlerden beslenmeleri İlahi fıtratın da gereğidir. Zira Maide Suresi 48. ayette Yüce Allah; “…Biz her biriniz için farklı bir sistem ve farklı bir yol belirledik. Eğer Allah dileseydi hepinizi tek bir toplum yapardı; fakat indirdiği hususlarda sizi sınamak için bu farklılığı var etti. O halde siz de iyilikte birbirinizle yarışın…” buyurmaktadır.
Birbirinden farklı değerlerde olan toplumların bu farklılıkları kavga nedeni değildir. Hucurat Suresinde Cenab-ı Hak, farklılıkların zenginlik olduğunu ve böylece insanların birbirleriyle daha iyi ilişki kurup birbirlerini daha rahat tanıyabileceklerini bildirmiştir.
Peygamberimiz içinde bulunduğu Arap toplumunu şekillendirirken, tevhid inancını, toplumsal geleneği ve yaşanan kültürünü dikkate almıştır. Bunlar, toplumların omurgasıdır, yürüyüşünü sağlayan iskeletidir. Bir bedenin iliği, kemiği, eklemi ve kasları gibidir. Bu organlar sayesinde beden hem ayakta durur, hem hareket eder, hem de mesafe geliştirir.
Zaman içinde insanların kendilerine ait değerlerden uzaklaşabilecekleri konusunda Peygamberimiz, “Sizden önceki ümmetlerin gittiği yola gidecek, onlara öyle benzeyeceksiniz ki, onlar bir keler/kertenkele deliğine girmeye kalksalar arkalarından siz de girmeye çalışacaksınız” buyurarak ümmetini uyarmıştır.
Toplumsal dönüşümler yapılırken, çağın bilgilerine uygun yeni bir medeniyet oluştururken ve dünya gerçekleri ile örtüşen bir kültür geliştirirken asli genlerden kopmamak, omurgayı bozmamak, bizi biz yapan değerlerden ayrılmamak gerekir. Değerlerimizden kopmadan değişim, gelişim ve dönüşüm sağlamak esas olmalıdır. Çekirdek anlayış korunmalıdır. Manevi genler tahrif edilmemelidir.
Günümüz gençliğinin değerlerinden uzaklaştıklarını görmekte, bundan da şikayetçi olmaktayız. Medyanın ve sanal dünyanın kontrolünde olan çocuk ve gençlerimize sahip çıkmalıyız. Televizyonlardaki dizilerin cinsellikten ya da cinayetlerden bahsetmeleri, konularını bunlardan seçmeleri ilgiyi arttırmakta ama toplumsal genlerimizi de bozmaktadır. Sosyal paylaşım siteleriyle gençlerimizin geleceği şekillenmektedir. Bu şekillenmeler değerlerimizden kopuk, yozlaşmış ve kokuşmuş, günlük menfaati hedefleyen, cinsellik ve şov merkezli bir şekillenme olmaktadır.
Evimizin içinde, elimizin altında, gözümüzün önünde bulunan evlatlarımızı ve gençlerimizi kaybetmemeliyiz. Çocuklarımızı yalnız bırakmamalı, medyanın ve sanal dünyanın kurbanı olmalarına izin vermemeliyiz. Omurgalı bir duruşa, karakterli bir yürüyüşe, olgun bir anlayışa sahip gençler yetiştirirsek geleceğimiz teminat altına alınmış olur. Kimliğimizin korunmasında, toplumsal refahın sağlanmasında değerlerimizden beslenmiş bir gençliğin varlığı önemlidir. Bunun bilincinde olmalıyız. İmam-Hatip ruhunu ve bu ruha uygun yetişen gençliği bu anlamda çok önemsiyoruz.