Herkesin bildiği üzere Başbakan uzun süreli çalışmalarının sonucu olarak demokratikleşme paketini halka açıkladı. Herkes gibi bende onun konuşmasını dikkatle dinledim ve izledim. Paketin sunumu oldukça süslüydü. Övünme bölümünü uzun tuttuktan sonra paketi yasal ve idari düzenleme olarak iki kısımda açıkladı. Öncelikle yasal düzenleme gerektiren çözümlerden bahsetmeyi tercih ederek sonrasında 4 maddelik idari düzenlemeye yönelik değişimleri dile getirdi. Andımızın kaldırılması, başörtüsü yasağının kısmi olarak kalkması, roman enstitüsü, Nevşehir Üniversitesi'nin adının değişmesi,özel okullarda diğer lehçelerin serbest olması . Aktif olarak göreceğimiz değişiklikler bunlardı. Kürtlere göz kırparak muhafazakarların sempatisini aldıktan sonra Alevilere de yeşil ışık yakan bir demokratikleşme paketi. Azınlıklara yönelik olması beklenen bu paket daha çok çoğul seçmenin gözüne girmek için düzenlenmiş gibi görünmektedir. Andımızın kaldırılması ve başörtüsü yasağının yok edilmesi yadsınamayacak kadar radikal bir değişimdir. Başbakan bu konuda sözünü tuttuğunu halkına kanıtlamıştır. Bu özgürlüğün merhem olmasına elbette ki sevindim. Muhalifler bunun Cumhuriyet'e karşı bir devrim olduğunu dile getiriyorlar. Cumhuriyet bu topraklara huzur ve barış getiren bir rejim olsa haklılar. Yalnız bu topraklardaki ötekileştirme ve ayrımcılığın temelidir. (Başlangıçta bu amaçla olmasa bile günümüze kadar böyle yol almıştır.)
Herkesin elbette bir itirazı var. Bunun olması olağan kabul edilmelidir. Çünkü sunulan bu paketin içeriğinde özne, muhafazakar kesim ve Kürtlerdi. Durum böyleyken bu paket seçim öncesi çoğul seçmene yönelik bir çalışma olmamış mı? Bunun cevabı koşulsuz evet olacaktır. Çünkü tüm azınlıklara yönelik maddeler yok, var olanlar ise askıda kalmış.
Realist düşününler tüm bu değişimleri destekliyor.
Bu topraklarda bugüne kadar ezilen bir kesim vardı. Onların hakkı iade ediliyor, bunun karşısında durmak insanlık dışıdır.
Bu düşünceye katılıyorum elbette. Hak iadesi niçin rahatsız edici olsun ki Burada rahatsız edici olan şey, olması gereken düzenin olmadığı halde -mış gibi davranmak ve sevinmektir. Ak parti temeli sağ olan bir partidir. Başbakan her cümlesinde Allah'ı ve İslam'ı anıyor. Böyle bir yönetici o toplum için ışık olmalıdır. Çünkü İslam'da adalet, hoşgörü vardır. Bu yöneticinin politikasına bakıyorsunuz parasal bir siyaset kurumu üzerine kurulu her şey.Temeli bozuk, etnik kültürün olduğu topraklara huzuru getirmek için öncelikle, işçilerin haklarının yenmesine ve elitlerin diktatörlüğüne son verilmeli. Eğitim sistemi özgür düşünce ve doğru bilgiyle donatılmalı, dinsel hoşgörü olmalı, eğitim herkese açık olmalı ve ulusal servetten eşitçe yararlanılmalıdır. Değişimci politikalar bu adaletten yoksun güçlü ve hızlı sistemi durdurmak için çabalamadıkça adaletten istifade eden bir toplum olmak çok güç olacaktır.
Ayrıca unutulmamalıdır ki serveti koruyan gücün getirdiği her yenilik eşitsizliğe hizmet etmeye mahkumdur. Bu cümle sonrasında okuyucu eminim ki hayal dünyasında olduğumu düşünecektir. Ama bundan daha feci bir şey söyleyeyim; İyiyi gerçekleştiremezse kötüyü yumuşatmalı hiç olmazsa diyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Zenginlerin sömürme, tekel kurma hakkını alın ellerinden ancak böyle adalete kavuşuruz diyen birinin yanında hangisi daha kaygı verici duruyor?